HÜSEYİN SAĞLAM / ANALİZ
Kürt halkını talan eden bugünkü “çukur-barikat kavgası” kuşkusuz “Çözüm sürecini” ve bu süreçte yapılan yanlışlıkları akıllara getiriyor.
Yanlışlıklar denince de gerek siyasette, gerekse medyada kimi sembol isimler akıl-lara geliyor. Bu ilintili durum, zihinlerde birbirleriyle ilintili halkalardan oluşan bir zincir şeklinde canlanıyor.
En olmadık durumlarda bile medyaya çıkıp toz pembe tablolar çizen yüce siyaset-çimiz Beşir Atalay, toz pembe tabloları müzayedeye çıkarıp açık artırmaya sokan Selvi gibi “misyon sahibi” gazeteciler ve bu bağlamda birbirleriyle ilişkilenenlerin sürü psikolojisi etkisiyle yaptıkları keskin dalışlar herkesin malumudur.
“Öküz öldü, ortaklık bozuldu” misali, “Çözüm sürecinin” fiyaskoyla sonuçlanması çatışmalara kapı araladığı gibi, dönemin aksiyoner siyasetçilerinin de misyoner ga-zetecilerinin de foyasını ortaya çıkardı.
Toz pembe tablolar çizenler “İN`lerine” çekildi, o tabloları açık artırmaya çıkaran “gazeteciler” de misyon erozyonu yaşamaya başladılar.
Çatışmaların şiddetlenmesiyle beraber nerede soluklandığı hep merak edilen Beşir Atalay, nihayet bu kritik süreçte bir basın-yayın mecrası aracılığıyla herkesi aptal yerine koymaya “KARAR” verdi.
Herhalde kendi anladığı şekliyle yeniden “Çözüm sürecinin” farziyetine vurgu yap-tıktan sonra, geride kalan “Çözüm süreci” eleştirilerine karşı ilginç bir yaklaşım ser-giledi.
Şu sıralar ayak sesleri duyulan geleceğin “Ankara merkezli” çatışmalarında kazılan ilk hendek misyonunu sırtlayarak yayın hayatına başlayan KARAR`lı bir gazeteye açıklama yapan Beşir ATALAY, Cumhurbaşkanı Erdoğan`ı da, test edilmiş tüm reali-teleri de yalanlamak pahasına şu alaylı açıklamayı yaptı:
“Çözüm Süreci`nde ihmaller olmuş da, silah birikimi olmuş da, bu hendekler o za-man kazılmış gibi yanlış anlayışlar var. Bunların hepsi yanlıştır. Çözüm Süreci içinde hiçbir yerde ihmal yönünde talimat yoktur. Hele bu hendekler, barikatlar falan şehir-lerde herkes bilir bunların hepsi 2015 yazında ortaya çıkmıştır.”
Beşir`in tüm kamuoyunu yanıltmak anlamına gelen sözlerinin kritiğini yapmadan önce, isterseniz 7 Eylül 2015`te CB Erdoğan`ın A Haber`de katıldığı canlı yayın programında değindiği bazı noktaları aktaralım:
“Tabi bu Çözüm Süreci bunlar tarafından bir ihanetle değerlendirildi. Çözüm Süre-ci`ni bunlar adeta Güneydoğu`da, kısmen Doğu`da kendileri için silah stoklama sü-reci olarak değerlendirdiler. Çok ciddi bir silah stoklaması yaptılar. Burada bu süreç içinde güvenlik güçlerimiz, tabi ‘herhangi bir çatışmaya, şuna buna girmeyelim` de-diler ama daha sonra anladık ki bu süreç içinde bunlar bunu yaptılar.”
Tabi CB Erdoğan, kendisini de yalanlama yoluna başvuran Beşir ekolünün bu çıkı-şına ne diyeceğini bilemeyiz. Ancak Beşir, CB Erdoğan`a karşı yeni mevziler kazan “içerdeki ekibe” selektör yapmak pahasına yaptığı bu açıklamaya sadece“yanlış” demek nezaket ötesi bir naiflik olacaktır.
Aleni olarak yapılan silah stoklarını bir tarafa bırakalım. Herkesin şahid olduğu hen-deklerin kazılması, Beşir`in hipnotizmalarının aksine 2015`in yazında değil, 2014`ün son çeyreğinde gerçekleşmiştir. Bunun da üç yıllık “Çözüm sürecinin” neredeyse tam ortasına denk geldiğini ayrıca belirtelim. Ki başlangıç yerinin de Cizre olduğunu herkes bilmektedir.
Cizre denince bir parantez daha açmakta fayda vardır. 27 Aralık 2014`te Beşirciler ile Apocular`ın ortak kurgu ve hazırlıklarıyla Cizre`de dindar insanlara karşı girişilen, ancak akamete uğrayan imha planının hendeklerin tam ortasında gerçekleştiğini anımsatalım. İmha planında doğrudan katkısı bulunan Şırnak valisi Hasan İpek`in de bu vesileyle kimlerden direktif aldığını ya da kimlere güvenerek KCK valiliğine soyunduğunu bu vesileyle daha iyi öğrenme durumumuz ortaya çıkmıştır.