Suriye`de 2011 yılında başlayıp bugüne kadar devam eden savaş, Ortadoğu'daki dengeler ve gelinen son süreç ile ilgili konuşan Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Vahap Coşkun, Suriye üzerinden yapılan Cenevre görüşmelerinin fiyasko ile sonuçlandığını belirterek, Ortadoğu'da oluşması beklenen yeni düzen ve değişen dengeler ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Doç. Dr. Vahap Coşkun, İlke Haber Ajansı'na (İLKHA) yaptığı açıklamalarda, Suriye`de 5 yılı aşkın süredir devam eden savaşın geldiği noktayı değerlendirdi.

Türkiye`nin Suriye`de gelişen olaylara doğrudan müdahale imkânını kaybettiğini belirten Coşkun, “Diğer taraftan Rusya`nın uçağının düşürülmesi hadisesinden sonra Türkiye doğrudan bir politika üretmekten yoksun kaldı.” dedi.

“Son Cenevre görüşmeleri fiyaskoyla sonuçlandı”

Cenevre görüşmeleri hakkında değerlendirmelerde bulunan Coşkun, “Ancak, savaşı sona erdirebilecek bir anlaşmaya varılamadı. Özellikle son Cenevre görüşmeleri, fiyaskoyla sonuçlandı. Çünkü bu toplantıda netlik yoktu. Kimler oturacak, kimler muhatap alınacak, belli değildi. Dolayısıyla başlaması ile bitmesi bir oldu. Şu anda Suriye`de Amerika ve Rusya`nın öncülüğünde gerçekleşen bir ateşkes söz konusudur. Bu ateşkes son derece kırılgan bir ateşkestir. Ateşkesi ihlal eden davranışlar da sergilenmektedir. Eğer bu ateşkes başarılı olursa, Mart ayından sonra tekrar bir Cenevre görüşmesi başlayacak. Ancak bu Cenevre görüşmelerinden de bir sonuç elde edilmesi uzak bir ihtimal gibi görünüyor.” dedi.

"Ortadoğu`nun yeniden tanzim edildiği bir dönemden geçiyoruz"

Amerika`nın 2003 yılında Irak işgalinden sonra Ortadoğu`daki dengelerin ciddi manada değiştiğine dikkat çeken Coşkun, Ortadoğu`nun yeniden tanzim edildiği bir dönemle karşı karşıya olunduğunu ifade etti.

2010 yılının başından itibaren 'Arap Baharı' denen bir sürecin Ortadoğu`da başladığını kaydeden Coşkun, “Bu süreç, maalesef beklenenin aksi bir şekilde sona erdi. Buradaki en trajik nokta, Suriye`dir. Dünyanın bütün güçleri, burada faaliyet içindeler. Her devlet kendine özgü planlar içerisine girmiş durumda. Rusya, bölgedeki askeri varlığını koruma ve geliştirme amacı güdüyor. ABD, orta doğunun yeniden tanziminde kendi hegemonyasının bozulmasının önüne geçmeye, bu bakımdan hem Rusya ve Irak üzerinde söz sahibi olmaya çalışıyor. İran, bölgedeki nüfusunu korumaya çalışıyor. Türkiye de kendine yakın bir muhalefetin iş başına getirilmesini sağlayarak, oyun kurucu olmak istiyor. Her devletin Suriye`de bir hesabı var. Bu doğrultuda doğrudan ya da vekâleten bu savaşın içerisinde duruyor.” şeklinde konuştu.

“PYD, hem Rusya`nın hem de ABD`nin desteğini alıyor”

Türkiye`nin Suriye`ye yönelik bir kara harekâtının ihtimal dışı olduğunu dile getiren Vahap Coşkun, Türkiye'nin dışarıdan destek almadan Suriye`ye kara harekâtı yapmasının zor olduğunu belirterek, kara harekâtı yapılmasının Rusya ile doğrudan savaşa girileceği anlamına da geldiğini söyledi.

PYD'nin izlediği politikalar hakkında da değerlendirmelerde bulunan Coşkun, “PYD, şu anda hem Rusya`nın hem de ABD`nin desteğini alıyor. Bu sadece askeri bir destek değil. Aynı zamanda siyasi bir destek de söz konusudur. Nitekim Türkiye`nin ABD`ye, ‘Ya ben ya da PYD` diyerek rest çekmesine karşılık ABD, PYD`yi bir terör örgütü olarak görmediğini deklare etti. Dolayısıyla şu anda PYD, Suriye`de önemli bir aktördür. PYD`nin güçlü olduğu yerlerde gerçekleştirdiği politikalar, kendi dışında bir muhalefete izin vermemesi, güçlü olduğu topraklarda Türkmen ve Arap köylerine yönelik bir göçleştirme politikası gündeme geliyor.” ifadelerini kullandı. (M. Sıddık Bilge / Yunus Sırat - İLKHA)