Her yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle, kadınların yaşadıkları sorunlara dikkat çekmek için çeşitli etkinlikler düzenleniyor.

Dünya genelinde kadınların yaşamış oldukları problemlere, engellere, mağduriyetlere dikkat çekilen bu günde, gerek kimi ideolojik çevreler gerekse de vahşi kapitalizmin, kadını farklı açılardan sömürmeye devam ettiğine de şahit olunuyor.

Kadın haklarından bahseden, onu gündeme getiren bazı çevrelerin bunu yaparken ikircikli tavırlar sergilemeleri de dikkat çekiyor. Kadını inancına, coğrafyasına, rengine göre ayrı ayrı kategorize eden bu çevreler, oluşturdukları ideolojik halkaları boynunda taşıyan kadınları özneleştirmeleri, aslında 8 Mart'ı da araçsallaşdırdıklarını gösteriyor.

Metropollerin elit semtlerinde konforlu yaşam sürdürenlerin, slogandan öteye geçmeyen kadın hakları retoriği tıpkı; aştan, emekten, işçi ve çiftçi sınıfından bahsedip de ömrü boyunca eline kazma, çapa, çekiç almayanın sendika baronlarının teranelerine benziyor.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde, dünya coğrafyasında kadınların yaşadıkları acı ve mağduriyetler birçok platformda dile getiriliyor. Bu günü kendi tekelinde hegemonya altına alanlar genelde görülmesini istedikleri konulara dikkat çekiyor. Kamuoyunun görmesi gerektiğine inanmadıkları kadın dramlarının üzerine de karanlık bir örtü çekiyorlar.

İşte toplumun, dünyanın görmesini istemedikleri acılı mağdur kadınların bir çehresi de Diyarbakır'ın Sur ilçesinden insanlığa bakıyor.

Aylar öncesinde şiddet olaylarının, çatışmaların şehir merkezlerine taşınmasıyla yüzbinlerce insan evini barkını geride bırakıp göç etti, aileler dağıldı. Yaşanan olayların çocuklar üzerinde büyük travmalar oluşturmasının yanı sıra şiddet sarmalını iliklerine kadar hisseden yine kadınlar oldu.

Sur'un kadınları çatışmalarda canlarını, evlatlarını yitirmemek için yanlarına aldıkları üç beş kıyafetle kendilerini ya bir yakınına ya da imkânları ölçüsünde bugüne kadar belki de hiç görmedikleri metropollere göç ettiler. Hiçbir imkânı olmayan kadınlar ise kanatları altındaki evlatlarıyla barınacak yer bulmakta zorlanıyor.

Kendilerinin ve özellikle de çocuklarının istikballerine dair büyük kaygılar taşıyan, yaşadıkları güç olaylar nedeniyle umutsuzluğun çehrelerine yansıdığı Sur'un kederli kadınları, bir an önce çatışmaların sonlanmasını; silahların, bombaların sokaklarından arındırılması ve yıkılan, harabeye dönen kentlerinin yeniden imar edilmesini bekliyor. (İLKHA)