Sözlükte sırt manasına gelen zıhar, adamın hanımına ‘sen bana annemin sırtı gibisin` diyerek hanımını annesine benzetmesidir.
Cahiliye dönemi ve sonrasında Arapların eşlerini kendilerine haram kılmak ve onlara bir daha yaklaşmamak için sırtlarını kendi mahremlerinden birine benzetirlerdi. Yani anne ve diğer mahremleri gibi artık eşlerini de kendilerine mahrem kılarlardı.
Zıhar yapan bir kimse, eşini kendisine helal kılmak için kefaret vermesi gerekir. Zıharın kefareti sırayla şu üç şeydir;
1- mümin bir köle azat etmek,
2- iki ay üst üste oruç tutmak,
3- altmış fakiri doyurmak.
Kefaret konusunda gücü yetenlerin verilen sıraya uyması gerek. Yani gücü birincisine yetip de yerine getirmeyen kimsenin kefaret geçerli sayılmaz. (1)
Söz konusu zıharla ilgili Mücadele süresinde geçen ayetler şöyledir:
“İçinizden kadınlarına zıhar yapanlar bilsinler ki, o kadınlar onların anaları değildir. Onların anaları ancak, kendilerini doğuran kadınlardır. Şüphesiz onlar (zıhar yaparlarken) hoş karşılanmayan ve yalan bir söz söylüyorlar. Şüphesiz Allah çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır. Kadınlarından zıhar yaparak ayrılıp sonra da söylediklerinden dönecek olanlar, eşleriyle birbirlerine dokunmadan önce, bir köle azat etmelidirler. İşte bu hüküm ile size öğüt veriliyor. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. Kim (köle azat etme imkânı) bulamazsa, eşine dokunmadan önce ardarda iki ay oruç tutmalıdır. Kimin de buna gücü yetmezse altmış fakiri doyurmalıdır.” (Mücadele 2,3,4)
1-) Nihayetul Muhtaç - Er-Ramlî