ANKARA: Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Suriye sınırında yaşananlara ilişkin, "Burada Türkiye'yi maceraya atacak bir adımın içerisinde olmayı asla düşünmeyiz. Ama sonuç itibarıyla Türkiye, kendi ulusal güvenliği bakımından da büyük bir teyakkuz durumunda olmak durumundadır. Kendisini tehdit eden bütün unsurlara karşı hangi tedbirleri alacaksa bu tedbirleri alarak hazır vaziyette beklemek durumundadır" dedi.

Kurtulmuş, A Haber'in canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı, değerlendirmelerde bulundu.

PYD-YPG mevzilerinin vurulmasıyla, Suriye krizinin Türkiye açısından yeni bir aşamaya girdiği belirtilerek, bundan sonraki gelişmelerin ne olacağı konusunda değerlendirmesi sorulan Kurtulmuş, şu anda Suriye'deki olayların, sadece bu ülkenin iç işleriyle ilgili bir durum olmadığını belirtti.

Suriye'deki gelişmelerin, mülteci krizinin Türkiye'de derinleşmesine neden olduğunu söyleyen Kurtulmuş, özellikle Türkiye sınırına çok yakın bölgedeki gelişmelerin, Türkiye'nin bir ulusal güvenlik meselesi olarak algılanması gerektiğini vurguladı.

Oradaki her değişimin bire bir Türkiye'yi ve sınırlarını ilgilendirdiğini dile getiren Kurtulmuş, "Bir gün DAEŞ tarafından silah atılıyor, bir gün PYD tarafından Türkiye sınırlarına doğru saldırıda bulunuluyor. Özellikle PYD'nin hakim olduğu bölgelerdeki gelişmeler, Türkiye'nin içerisindeki gruplara da ciddi bir şekilde güç, kuvvet veriyor. Bütün bunları sadece Suriye'de olan, uzak bir ülkedeki gelişme olarak göremeyiz. Hemen sınırlarımızın dibinde olan, bire bir Türkiye'yi ilgilendiren ulusal güvenlik meselesi olarak gördüğümüzün bilinmesini isteriz" diye konuştu.

"Türkiye'yi maceraya atacak bir adımın içerisinde olmayı asla düşünmeyiz"

Kurtulmuş, sınır boyunda da üst düzey TSK komutanlarının incelemelerinin olduğunun hatırlatılmasının ardından, bu ziyaretlerin askeri bir operasyonun sinyali olup olmadığının sorulması üzerine, "Türkiye bölgede özellikle bir kara harekatının olması konusunda son derece hassastır. Suriye'deki denklem karışık bir hale geldi" dedi.

Türkiye'yi maceraya atacak bir adımın içerisinde olmayı asla düşünmediklerini vurgulayan Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ama sonuç itibarıyla Türkiye, kendi ulusal güvenliği bakımından da büyük bir teyakkuz durumunda olmak durumundadır. Kendisini tehdit eden bütün unsurlara karşı hangi tedbirleri alacaksa bu tedbirleri alarak hazır vaziyette beklemek durumundadır. Bu, Türkiye'nin bir kara operasyonu yapacağı anlamına gelmez. Ama Türkiye sınırın ötesindeki her bir gelişmeyi de çok yakinen takip etmek durumunda. Allah muhafaza, oradan Türkiye'nin sınırlarına, egemenliğine karşı yapılacak bir saldırıya da gerektiği şekilde anında cevabını vermek durumundadır. Bölge, uzunca bir süredir askeri bakımdan son derece hassas bir noktadır. Son derece yüksek bir alarm düzeyinde, orada birliklerimizin olduğu bir bölge. Askeri yetkililerimizin gerekli incelemelerde bulunması da işin tabiatı, doğası gereğidir."

"Herkesin hassas olması, aklını başına lazım"

Suriye'de Suudi Arabistan ile ortak bir askeri operasyonun söz konusu olup olmadığının sorulmasına karışılık Kurtulmuş, "Bunların hepsi varsayım ve birtakım gazetelerde, haber bültenlerinde açıklamalardan ibarettir. Hiçbirisi teyit edilmemiştir. Hiçbirisi de Türkiye açısından şu anda doğru ve geçerli değildir" dedi.

Kurtulmuş, Suriye'de bir iç savaş bulunduğunu ancak şimdi o çok geride kaldığını, kimsenin artık bir iç savaştan bahsetmediğini kayderek, şöyle konuştu:

"Suriye'de bir vekalet savaşları dönemi de vardı o da çok geride kaldı. Artık öyle bir hale geldi ki Suriye meselesi, eğer buna bir çözüm bulunamazsa, Suriye'de halkın istediği istikamette demokratik, katılımcı bir siyasal sistemin kurulmasının önü açılmazsa, bunun için Rusya'sı, Amerika'sı, AB'si, Türkiye'si, İran'ı, diğer bölge ülkeleri hep beraber bu sürece katkıda bulunmazsa Suriye'deki gelişmeler çok büyük bir bölgesel savaşın, belki bir büyük küresel çatışmanın habercisidir. Bunu bilmek için, söylemek için kahin olmaya gerek yok. Maalesef mesele, adım adım o tarafa doğru gidiyor.

Bir kere daha sesleniyorum, Amerikalılar, Ruslar, diğer güçler; hepsi aklını başına almak durumundadır. Bir masa üzerinde oyun oynar gibi Ortadoğu coğrafyasında 'savaşçılık oyunu' oynanmaz. Eğer Ortadoğu coğrafyasında herhangi bir şekilde 'savaşçılık oyunu' oynarsanız bunun akıbetinin nereye varacağını bilemezsiniz. Rusya'nın Afganistan'ı işgalinin ya da Amerika'nın Afganistan'ı ve Irak'ı işgalinin planlamalarından ne kadar uzak noktalara gittiğini kendileri daha iyi biliyor. Dolayısıyla bu bölge sadece planların, projelerin üzerinde durduğu gibi, bir savaş oyunu yapar gibi, savaşın cari olduğu bir bölge değil. Allah muhafaza, toplumsal bölünmelere son derece açık, dünyanın bütün büyük güçlerinin uçaklarının, gemilerinin, savaş araçlarının olduğu bir bölge. Sadece bu Suriye ile ilgili bir mesele değil aynı zamanda Doğu Akdeniz'de kim hakim olacak savaşının da başlangıcı olabilir. Burada herkesin hassas olması, aklını başına lazım. Burada yukarıdan tehdit göndererek, 'Şöyle yaparız, böyle yaparız' diyerek ya da sahadaki birtakım unsurları, terör örgütlerini, silahlı grupları destekleyerek hiç kimse bir sonuç elde edemez."

Kurtulmuş, Suriye'deki bu bataklığın, Suriye halkının istediği istikamette demokrasinin inşasıyla kurtulması gerektiğinin altını çizerek, "Bütün ülkeler, kendi bölgesel ve küresel çıkarlarını uygulama sevdasından vazgeçerek bu sürece destek olması lazım. Eğer bu olmazsa, bu süreçte samimi bir şekilde Suriye barışının ortaya çıkması uygulanamazsa bundan sonra bütün bölgeyi çok tehlikeli bir dönem bekliyor. Tabii ki Türkiye de bu bölgeye sınır olan, bundan sonraki yoğun çatışmaların olduğu sınır olan bir ülke olarak kendi güvenliğini de her şeyden, herkesin çıkarından öne koymak mecburiyetindedir. Bunun için teyakkuz halinde olacağız, her türlü tedbirimizi alacağız. Ama bu bölgede de bir an evvel barışın sağlanması için gerekli her türlü mesajı vereceğiz" ifadesini kullandı.

"BM sadece temenni eden, kağıt üzerinde bir kurum haline dönmüştür"

Rusların hava saldırıları sonucu ortaya çıkan göç sorununda Türkiye'nin tavrının ne olacağı sorusu üzerine de Kurtulmuş, ortalığın bu kadar karışık hale gelmesinin temel nedenlerinden birisinin, dünya sisteminin şu anda herhangi bir sorunu ya da Suriye sorununu çözebilecek bir mekanizmaya sahip olmamasından kaynaklandığını söyledi.

Ukrayna krizi, Yemen krizi, Libya krizi, Suriye krizinin çözülemediğine işaret eden Kurtulmuş, "Koskoca Birleşmiş Milletler var. BM sadece temenni eden, kağıt üzerinde bir kurum haline dönmüştür. 'Göçmen sorunu çözülse iyi olur, Suriye'deki çatışmalar çözülse iyi olur.' Nasıl çözeceksiniz? Bunun mekanizmalarını kurun. Eğer siz bu sorunların çözümünü, güç üzerinden bir mekanizma geliştirmeye bakarsanız, o zaman dünyanın bütün orduları, şimdi olduğu gibi buraya gelir" diye konuştu.

"YPG ele geçirdiği yerlerde bir etnik temizlik yapıyor"

Kurtulmuş, Türkiye'nin, mülteci meselesine başından itibaren bir insani mesele olarak baktığının altını çizerek, çeşitli dönemlerde, dünyanın farklı yerlerinde bu konuda hassasiyetlerin oluştuğunu söyledi.

Mare-Cerablus hattında, nüfusun yoğun olduğuna işaret eden Kurtulmuş, bu bölgenin YPG tarafından alınması durumunda Afrin ile Kobani'nin birleştirilerek tam bir koridor haline geleceğini söyledi.

"O bölgede Kürt kardeşlerimizin yaşıyor olmasından rahatsız değiliz. Yüzlerce senedir Araplarla, Türkmenlerle orada yaşıyorlar" diyen Kurtulmuş, "Bizim orada karşı çıktığımız ve uluslararası camiaya anlatmak istediğimiz şey şu: Orada YPG ele geçirdiği yerlerde bir etnik temizlik yapıyor. Orada Kürt olmayan unsurları dışarıya çıkarmaya gayret ediyor" dedi.

Kurtulmuş, Azez'in düşmesinin, Türkiye için önemli bir kırmızı hat olduğunu belirterek, "Bu bölgelerin YPG'nin eline geçmiş olması da Türkiye'nin birinci derecede ulusal güvenliğini tehlike altına atar. Bunlara Türkiye seyirci kalmaz. Dikkatli bir şekilde gelişmeleri takip eder" şeklinde konuştu.

"PYD'ye müdahaleye yönelik" bir soruya, Kurtulmuş, "Türkiye, kendini, milletimizin ulusal menfaatleri çerçevesinde, herhangi bir maceradan koruyacak şuurla hareket eder. Ama bu, Türkiye'nin kendi güvenliğini korumak konusundaki hassasiyetlerini de bertaraf etmez. Türkiye bir macerayı gerçekten isteyen ülkelerden birisi olmaz bu bölgede" yanıtını verdi.

Hem Amerika hem de Rusya'nın desteğini alan PYD'nin kendi başına bir unsur olmadığına dikkati çeken Kurtulmuş, PYD'nin, Rusya'nın sadece siyasi değil, askeri desteğini de aldığını söyledi.

PYD'nin, Türkiye'ye ciddi bir şekilde zarar verebilecek, siyasi ve askeri desteklerinin olduğunu belirten Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Biz buradan şunu söylüyoruz; bugün bu terör örgütü, başka bir terör örgütü, size yakın görünebilir. Terör örgütlerini desteklemekten vazgeçin. Terör örgütlerini desteklemek yerine, o ülkenin gerçekten geleceği için ter döken, mücadele eden, oradaki muhalif unsurları, gerçekten sivil halkın temsil ettiği kadroları önemseyin ve onlarla işbirliği içerisinde Suriye'de bir barış döneminin zeminini hazırlayın. Ama maalesef bizim yıllardır, on yıllardır söylediğimiz şey bir kere daha gerçek oluyor. IŞİD'inden PYD'sine kadar birçok silahlı grup bölgede maalesef, birtakım güçlerden aldığı siyasi desteklerle silah, lojistik destekleriyle sadece Türkiye için bir tehdit değil, bölge ve dünya için küresel ölçekte bir tehdit olma durumuna gelmiş vaziyetteler. Dolayısıyla bu silahı destekleyenlerin de aleyhine döner. Bumerang gibi yarın, bugün IŞİD'i de YPG'si de diğer terör örgütleri de kendisine destek veren unsurlara ciddi şekilde zarar verir, bunun bilinmesini arzu ederiz."

"Büyük güçlerin oyunu"

"Katar Dışişleri Bakanı Sani yaptığı açıklamada, 'Suriye'ye yönelik bir kara operasyonunun giderek aciliyet kazandığını, bu tip planlamaların ABD'nin katılımıyla yapıldığını' söyledi. Böyle bir planlamadan haberiniz var mı? Kara operasyonuyla ilgili açıklamaya yönelik yorumunuz nedir" sorusuna, Kurtulmuş, "Safha safha, adım adım çok taraflı bir çatışma ortamına doğru Suriye'nin çekildiği aşikar. Ümit ederiz ki, bu anlamda bir kara operasyonuna gerek olmadan, Suriye'de barış sağlayacak bir sonuç elde edilir" yanıtını verdi.

Kurtulmuş, bu coğrafyada uzun bir süredir devam eden çatışmaların arkasındaki gerçekleri ikinci bir "Sykes-Picot Anlaşması"na benzeterek, şöyle konuştu:

"Yani bir asır evvel yarım kalan hesabı birileri kapatmaya çalışıyor. O da nedir? 1990-1991'den itibaren, soğuk savaş bittikten sonra savaş bu coğrafyaya geldi. Afganistan, arkasından Irak'ın işgaliyle birlikte gelişen süreç ve bu bölgede iki fay hattı üzerinden çatışma alanları oluşturuldu. Biz o zamanlar da bunu söylüyorduk, 20-25 sene evvel de bunları söylüyorduk. Ama maalesef 25 sene içerisinde bunlar gerçek oldu. Önce etnik çatışmalar üzerinden bir takım fitiller ateşlendi. İşte bölgedeki etnik mücadelelerin bu kadar güçlenmesinin temel sebebi budur. YPG ya da PYD bu kadar büyük bir etnik kimliği açık olan bir kuruluş olmasına rağmen, nasıl oldu da bu kadar büyük bir destek aldı kısa bir süre içerisinde? Bunun cevabı, bu defteri, hesabı kapatmak isteyen büyük güçlerin oyununun bir parçasıdır."

"Bir asır sonra aynı şey"

Bölgede çok ciddi şekilde mezhep fay hatları oluşturulduğuna, bunların daha da derinleştirildiğine dikkati çeken Kurtulmuş, uzun yıllar süren İran-Irak savaşından sonra, barışın olduğunu, mezhep farklılıklarının örtülmeye çalışıldığını ancak şimdi yeniden bu mezhep farklılıkları gündeme getirildiğini bildirdi.

Kurtulmuş, Irak'taki siyasi bölünmüşlüğün temelinde hem etnik hem de mezhebi bölünmüşlüğün yattığını belirterek, Suriye'nin bugünkü hercümerç halinin altında etnik ve ağırlıklı olarak da mezhep çatışmalarının yattığını söyledi.

"Bu çerçevede bir Kürt devleti ne kadar mümkün" sorusuna, Kurtulmuş, şu yanıtı verdi:

"Şu aşamada ben mümkün olduğunu görmüyorum. Bağımsız, bölgesel anlamda bütün ülkeleri kapsayacak, etkileyecek bir Kürt devletinin siyaseten rasyonel şartlarının olduğunu görmüyorum. PYD'ye verilen destekler de bölgede birilerinin güç elde etmek için PYD'yi bir maşa olarak kullanmasından ibarettir, aynı şekilde PKK için de. Yoksa bunlar, çok açık söyleyeyim, kullanım tarihleri bittikten sonra kenara çekileceklerdir. Ama mühim olan şey bu bölgedeki halkların hepsinin eşitli, özgürlükçü bir anlayış içinde bir arada yaşama arzusudur. Dikkat ederseniz, 1991'den beri bu ortadan kaldırılıyor. Yani bu bölgedeki Arap da Türk de Türkmen de Kürt de hepsi aynı coğrafyanın, eşit, özgür çocuklarıdır. Bu duygu ortadan kalkıyor. Herkes bir diğerine karşı hayatı dar etmeye çalışıyor, siyasi grupları kastederek söylüyorum. Sadece kendi grubunun, kendi etnik ya da mezhebi kimliğinin üzerinde oluşan siyasal grubunun çıkarını düşünüyor. Tam da batılıların bir asır evvel yaptığı şey buydu. Bir asır sonra da aynı şeyi yapıyorlar. Buna bizim İslam dünyasının insanları da teşni olmaması lazım."

"Herkes aynı coğrafyanın, eşit çocukları"

Bölgede birliğin, dirliğin sağlanması gerektiğini vurgulayan Kurtulmuş, "Savaş, bu çatışmalar ne kadar uzun sürerse, ne kadar çok buraya müdahil olunursa, o kadar çok çıkmaz sokaktır burası. Onun için biran evvel herkesin bir barış düzenine katkıda bulunması lazım. Bunu ümit ediyoruz, arzuluyoruz. Yoksa bir asır evvel yarım kalan hesabı kapatacaklar daha doğrusu şimdilik kapatacaklar" ifadesini kullandı.

Osmanlı'nın 20 yıl içerisinde 4,5 milyon kilometrekareden, 780 bin kilometrekareye düştüğünü anımsatan Kurtulmuş, şunları ifade etti:

"20 yılda koskoca Balkanlar, Arap dünyası paramparça oldu. Kime yaradı bu? Hala Balkanlar, Arap dünyası belini doğrultamıyor. Şimdi inanın ki 91'den sonra bu bölgede fiilen neredeyse en az 9 ülke siyaseten yönetilemez hale gelmiştir, bölgedeki bütün ülkeler bölünmüş, parçalanmış hale gelmiştir. Bunun karşısına çıkacak bir siyasi akla ihtiyaç var. Bu insafla, izanla, vicdanla olacak bir şeydir. Ortak bir tarihdaşlık şuuruyla, coğrafyayı ortak bir şekilde paylaştığımız şuurla olacak bir şeydir. Bu bölgedeki bütün ülkeler, rejimler arası siyasi farklılık olabilir ama savaşların bedelini rejimler ödemiyor. Savaşların bedelini masum insanlar ödüyor. Dolayısıyla buna herkesin mani olacak bir perspektife sahip olması lazım. Yoksa uzaktan gelen adamın canı yanmıyor ki... 10 bin kilometre öteden gelmiş, onun canı yanmıyor. Gelip bizi işgal eden o müstevli ülkelerin de canı çok yanmadı. Biz ayağa kalkıp bağımsızlığımızı aldık o ayrı. Ama sonuçta onlar geldiler, savaştılar ve gittiler. Biz, bu bölgede savaş olsa da kıyamete kadar bu bölgede yaşayacağız. Herkesin aklını başına alması lazım, barışı nasıl sağlayabiliriz perspektifiyle olaylara müdahale etmesi lazım."

"Türkiye'nin savaşın bir tarafı olmasını istemeyiz"

Kurtulmuş, "CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, kara harekatı ve PYD'ye yönelik açıklamalarının" hatırlatılması üzerine, şunları kaydetti:

"Durumun hassasiyetine binaen söylenmiş sözlerdir. Bunların hepsini saygıyla karşılarız. Zaten ulusal güvenliğimiz söz konusu olduğu zaman bütün siyasi partiler, bunlarla ilgili olarak oturacak, konuşacaktır. Bu mesele, bir memleket meselesi, bir ulusal güvenlik meselesi olarak tartışılacaktır. Dolaysıyla biz de 'Yarın kara harekatına başlayalım, Türkiye bir savaşın parçası olsun' asla bunu istemeyiz. Biz, son derece hassas bir şekilde Suriye'deki gelişmeleri izleriz ama bu gelişmeleri izlerken de eğer Türkiye'nin ulusal güvenliği tehdit altında olacaksa, ona da yönetenler olarak müdahale ederiz. Sonuçta, en az Sayın Kılıçdaroğlu ve Bahçeli kadar biz de bu bölgede bir savaşın olmasına ve Türkiye'nin bu savaşın bir tarafı haline gelmesine asla rıza göstermeyiz, bunu istemeyiz."

Kurtulmuş, ülkenin birliğinin, bütünlüğünün, selametinin, ulusal güvenliğinin korunması gerektiğini, bu konuda, herkesin hassas bir şekilde hareket edeceğini ümit ettiğini söyledi.