Ortadoğu coğrafyasının yüzyıllardır adeta kaynayan bir kazan olduğunu ifade eden Hasan Kalyoncu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ve Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Sezer Özcan, Ortadoğu’nun hiçbir zaman barışın sürdürülebilir olduğu bir bölge olmadığına vurgu yaptı.
Hasan Kalyoncu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ve Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Sezer Özcan, Suriye başta olmak üzere Ortadoğu’da yaşanan gelişmeleri İlke Haber Ajansı’na (İLKHA) değerlendirdi.
Ortadoğu coğrafyasının aslında Asya, Avrupa ve Afrika’nın birbirlerine en çok yaklaştıkları yerleri kapsayan ve birbirine komşu ülkelerin oluşturduğu bölge olduğunu belirten Özcan, “Batı ise bu bölgeyi Ortadoğu olarak adlandırıyor. Bu aslında batının Ortadoğu’yu nasıl gördükleri ile alakalı bir durumdur. Ortadoğu coğrafyası tarihte de her zaman kaynayan bir kazan olmuştur. Hiçbir zaman barışın sürdürülebilir olduğu bir bölge olmadı.” dedi.
“Ortadoğu’nun stratejik önemi enerji kaynaklarından”
Bu durumun Ortadoğu coğrafyasının dünya üzerindeki stratejik konumu ile alakalı olduğunun altını çizen Özcan, “Bu stratejik önem enerji kaynaklarından olsa gerek. Yine sıcak denizlere açılan bir kapı olmasıyla, ticaretin geçiş noktalarından biri olmasından dolayı bu önemini her dönemde korumuş ve halende koruyor. Aslında bu noktada baktığımız zaman birinci dünya savaşından sonra bölgedeki küresel aktörler, bu bölge üzerinde, tabi kendi menfaatleri çerçevesinde politikalar ve stratejikler geliştirmişler. Birinci dünya savaşının üzerinden 100 yıl geçmesinden sonra bu planları ve projeleri tabi, kabuk değiştiriyor. Şuan bana göre bunun yansımalarını görüyoruz.” ifadelerini kullandı.
“100 yıllık projelerin şekillendiği görüyoruz”
Özcan, “100 yıllık hazırlanan projelerin şekillendiği, yeni bir düzene girdiği, yeni bir format atıldığı ve güncellendiğini görüyoruz. Tabi burada küresel aktörler, soğuk savaş sonrası tabi Sovyetlerin yıkılması ile beraber ABD’nin tek başına kalması, dünya düzeninde uluslararası sistemde ve kendi politikalarını kendisinin belirlediğini görüyoruz. Burada aslında ABD’ye karşı oluşturulan blokların kendi oluşturduğu politikalara karşı politika uyguladığını görüyoruz. Burada aktörleri çok iyi belirlemek gerekiyor. Batı bloğunda AB ve ABD, doğu bloğunda Rusya ve Çin göze çarpıyor. Bu büyük güçlerin 100 yıl sonra kendi menfaatlerine karşı uyguladıkları projeler var.” şeklinde konuştu.
“Rusya dışlanmamak adına meşruiyet zeminini arıyor”
Rusya’nın Türkiye tarafından Rus jetinin düşürülmesinin ardından Suriye’deki saldırılarını artırdığına dikkat çeken Özcan, “Rusya bu coğrafyada dışlanmamak adına bir şekilde meşruiyet zeminini arıyorlar. Bunu da tabi en yakın ilişkileri olduğu Suriye ile yani Esad rejimi ile yapıyorlar. Tabi bildiğimiz Rusya’nın Suriye’de Lazkiye diye bir üssü var. Bu üs kendisi için çok önemlidir. Bu son kaleyi kaybetmeme adına Rusya sahada yerini korumuş durumda. Türkiye tarafından Rus jetinin düşürülmesinden sonra Rusya’nın bölgede daha aktif olduğunu görüyoruz. Saldırılarını daha da fazlalaştırdığını görüyoruz.” şeklinde konuştu.
Suriye’nin her geçen gün Iraklaştığını savunan Özcan, “Suriye’de şuan çatışan belirli güçler var. Şimdi bu çatışan güçler, Suriye’nin geleceğine yönelik ne koparabiliriz, toprak olarak kendimize nasıl bir yer alabiliriz bunun endişesindeler. Bu çatışan güçlerin arkasında da belirli güçler var. Bu güçler kendilerine destek veren güçlerin direktifleri ile Suriye’de kantonlar oluşturuyorlar. Şuan bunun sona yaklaştığını düşünüyorum. Tabi burada Cenevre görüşmeleri ön plana çıktı. Bu görüşmelerde de bir karar alınamadı.” diye konuştu. (İbrahim Koçyiğit- İLKHA)