Doğruhaber
Hamd Allah`a, salâvat Resulullah`a.Allah-u Teâlâ kullarını çeşitli şekillerde imtihana tâbi tutar. Açlık, korku, mal, can ve semerelerden eksiltme gibi. Zindanlar müminlerin hem mallarıyla hem de canlarıyla imtihana tâbi tutuldukları mekânlardır. Ve de zindanlar müminlerin pek çok haklarından mahrum bırakıldıkları mekânlardır. Bu yüzden ağır bir imtihandır. İmtihanların büyüklüğü mükâfatının büyüklüğüyle doğru orantılıdır. Zindan yokluk ve mahrum bırakılma yurdudur. Orada her şey vardır ama hiçbir şey yoktur.
Güneş vardır mesela. Her gün doğar, görevini yapar ve batar. Ama Yusufiler güneşten istedikleri zaman ve istedikleri kadar istifade edemezler. Canları sıkılınca, şöyle temiz bir hava alayım deyip dört duvarın dışına çıkamazlar. Oysaki temiz havadan, oksijenden, güneşten dağ-taş, canlı-cansız her varlık nasibince istifade edebilmektedirler. Yusufiler en tabii haklarından dahi mahrumdurlar. Ailelerini, ana babalarını ve çocuklarını onlara ödülmüş gibi minnetle ve zahmetle gösterirler. Bu ve benzeri sıkıntılara sadece ve sadece Rabblerinin rızasına nail olmak için yaptıkları İslâmi ve insani faaliyetlerinden dolayı maruz bırakılmışlardır. Camilere gidip dinlerini öğrenip öğrettikleri için cezalandırılmışlardır. Bu çektiklerine mukabil Rabblerinden hayır ve mükâfatlarını ummaktadırlar. Daha önemlisi Allah`ın rızasına talip olmuşlardır.
Takdir edersiniz ki zahmetsiz rahmet olmaz. Her nimetin bir külfeti vardır. Rızayı ilahi için canlarını, mallarını feda etmiş ve muhaceret, sürgün ve zindanlarda bu bedelleri ödemeye devam eden zindan bahadırlarına selam olsun.
Bu bedelleri sadece imtihanı birebir yaşayan Yusufiler ödememektedir. Belki onlarla birlikte başta anne, babaları, gözü yaşlı eşleri, boynu bükük çocukları, kalbi fil girmiş zücaciye dükkânı gibi darmadağın olan kardeş ve dostları da ödemektedirler.
Bizler biliyoruz ki Allah`ın rızasına ulaşmak için can vermek zindanlarda hayatının en güzel yıllarını geçirmek, ağır bedeller ödemek çok şey değildir. Zina Allah`ın rızası bu bedellerle kıyaslanmayacak kadar büyük ve değerlidir.
Bizler zindanın zor şartlarını bi iznillah hayırlara tebdil ediyoruz, daha çok ibadet ediyor, kişisel gelişimimiz için okuyor, akıp gitmekte olan zamanı en iyi şekilde değerlendirmeye çalışıyoruz. Çalışıp çabalamadan üç öğün yemeğimiz geliyor. Yatacak yerlerimiz var.
Ne var ki; bakmakla yükümlü olduğumuz ailelerimizin yüklerini de yine ailelerimize yükledik. Uzak yol ve yerlerden zahmetlere katlanarak ziyaretlerimize gelmeleri, zihinlerini bizlerin durumlarını düşünerek yormaları, katlanmak zorunda kaldıkları maddi ve manevi sıkıntılar belki onların da en az bizler kadar cezalandırılmaları anlamına geliyor. Bu sıkıntıları hiç de bizim sıkıntılarımızdan az ve değersiz değildir.
Bir hayrı yapan o hayırdan daha hayırlıdır. Evet, biz Yusufiler Allah için bedel ödeyerek hayırlar işliyoruz, çektiğimiz ızdırap ve acılar sevap hanelerimize mütemadiyen yazılmaktadır. Kanımca Yusufilere varlıklarıyla destek olan anne, baba, eş, çocuk ve dostları bu hayırdan daha hayırlıdırlar.
Ciğerparelerini zindanların soğuk, loş ve küflü dehlizlerinde bırakan hangi anne-baba ve eşin yüreği Yusufilerin yüreğinden daha rahattır. Asıl imtihanı onlar vermektedirler.
Hangi Yusufinin kalbi babasının elini tutup çarşıya, pazara gidemeyen, ona babacığım deyip sarılamayan boynu bükük, kalbi kırık Yusufilerin çocuklarının kalbinden daha kırık olabilir ki.
Bizler bir kere zindanda da olsak huzurlu ve rahatız. Çünkü kötü bir şey yapmadık, zahmeti rahmete tebdil etmenin azim ve gayreti içerisindeyiz. Rabbimizin bizlere hazırladığı hayırları ummaktayız. Bunlarla kalplerimiz teskin olup rahat uyumaktayız. Fakat kapısının önünde her gün babam, bugün gelecek deyip saatlerce boynu bükük beklerken, oynamayı dahi unutan çocuklarımızın imtihanı emin olunuz ki bizimkilerden daha çetin geçmektedir.
Çocuklarım görüp üzülmesin diye gözyaşlarını içlerine akıtan Meryem misali iffetli eşlerimiz bizlerden daha mı az sıkıntı çekmektedirler.
Evet, insanların kahır ekseriyeti bunları bilmese de beli bükülmüş, evlat hasreti çeken her ebeveyni Allah biliyor.
Kimseler görmese de ağlaya ağlaya göz pınarları kuruyan iffet ve sabır timsali eşleri Allah görüyor.
Kimseler duymasa da, boynu bükük yavruların baba! Diye ağlayan feryatlarını Allah duyuyor.
O eli öpülesi ana-babaları, o hayâ ve iffet menbaı bacıları, boynu büyük yavruları kimseler görmese de gam değil. Çünkü onları Allah görüyor, çünkü onları Allah biliyor, çünkü onları Allah duyuyor.
Son nefesimize kadar Rabbimizin rızasına uygun yaşamayı, son nefesimizden sonra Salih kulları arasına bizleri de katmasını yüce Rabbimizden dilerken İslâm ve Kur`an şehitlerine rahmet, tüm Yusufi kardeşlerime ve saygı değer ailelerine sabr-ı cemil niyaz ederim.
Selam ve dua ile...
Ahmet Arslan
2 Nolu T Tipi Kapalı Ceza Evi
Bandırma/BALIKESİR