5. yılına giren Suriye savaşı, zalim Esad rejimi ve destekçilerinin tüm acımasızlığıyla devam ederken 3`üncü düzenlenen Cenevre toplantısı süren savaşı sonlandırmayı amaçlıyor. Ancak süren savaşı barış görüşmeleri dahi duraksatamamışken savaşın kısa sürede son bulması zor görünüyor.

BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura`nın Pazartesi akşamı ‘resmen başladı` diye duyurduğu Cenevre görüşmelerinin yol haritasına göre, Ocak ayı içinde tarafların masaya oturması, altı ay içinde tüm icra yetkisini elinde bulunduran bir geçiş hükümeti kurulması ve 18 ay içinde de Suriye`de seçimlerin yapılması öngörülüyor.

Mistura`ya göre bu toplantının ‘Birinci önceliği, görüşmelerin devam etmesi ve herkesin gemide kalması.` Ancak muhalefet, son ana kadar da masaya oturmamakta direndi, çünkü haklı sebepleri vardı. Muhalifler gerçekten bir çözüm isteniyorsa masanın kurulduğu bir ortamda en azından ateşkesin sağlanması, sivillere yönelik bombardımanın durdurulması ve insani yardımın ulaştırılması gerektiğinin altını çiziyordu. Ama maalesef bu insani talepler gerçekleşemeden masaya oturuldu ve adeta kim daha çok öldürür, kim daha çok bölgeyi elinde tutmayı başarır ise masadan da galip ayrılır havasında gerçekleşiyor Cenevre toplantısı.

CENEVRE`DEN SURİYE İÇİN BİR ÇÖZÜMÜN ÇIKACAĞINI DÜŞÜNMÜYORUM

Konu ile ilgili görüştüğümüz Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Akif Okur, görüşmelerden çok umutlu olmadığını ve toplantıdan Suriye için bir çözümün çıkmasını beklemediğini ifade etti. Ankara Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Başkan Yardımcılığını da yürüten Akif Okur, “Ben çok umutlu değilim görüşmelerden. Suriye`de bir çözümün çıkacağını düşünmüyorum. Bir kısım insani meselelerin çözümünü sağlayabilirse öyle bir kazancı olur. Onun dışında temel aktörler çözüme yakın bir pozisyonda durmuyorlar” diye konuştu.

BATI, MASANIN KURULMASINI ÇIKARLARINA UYGUN BULUYOR

Suriye için sözde çözüm arayan küresel aktörler, aslında çözümün bu şekilde olamayacağını kendileri de çok iyi biliyor. Ancak yine de uluslararası kamuoyuna verilecek barış yanlısı görüntü için bu denli bir çaba gösterilmesi şart olsa gerek. Küresel güçlerin tüm bu çabalarının anlamını teyit etmek açısından yönelttiğimiz soruya Akif hoca da cevaben, “Her halükülarda bir masanın olmasını çıkarlarına daha uygun buluyorlar demek ki” diyerek özetledi.

Suriye`de devam eden savaşta sözde muhaliflerin yanında duran ve bazen de destek veren küresel güçler, muhalifler biraz güçlenince ise bu kez verdiği desteği çekerek Esad rejiminin baskın çıkmasını sağladı. Son kertede Rusya`nın da sözde Daeş bahanesiyle Suriye Savaşına dâhil olmasıyla batının istediği Suriye Savaşının uzamasının önü iyice açıldı. Batının bölgede varlığını devam ettirebilmek için yıllardır sürdürdüğü işgal, savaş ve kaosların ana amacı, birincisi; batının İslam âlemine üstünlük sağlamaya çalışması. İkincisi; İslam dünyasının yeraltı ve üstü zenginliklerini çalmak. Üçüncüsü; başta kendileri(batı) olmak üzere jandarma konumunda gördükleri siyonist israil`i ve menfaatlerini güvenceye almak.

PEKİ, NEDEN CENEVRE?

Peki, neden Cenevre? Olayların seyrine şöyle geriden bir baktığımızda Ortadoğu dedikleri bölgemizde bu karışıklıkları asıl çıkaran batılı güçler ve sözde barıştırmaya çalışan da yine Batılı ülkeler. Geçtiğimiz hafta gazetemizin manşetinde de olduğu gibi, neden sorunlarımızı kendi aramızda ve bir İslam ülkesi şehrinde değil de batı şehri Cenevre`de yapıyor ve işin koordinasyonunda İslam ülkeleri liderleri değil de batılı liderler bulunuyor? Suriye savaşının sonlanması çabalarının bir Avrupa ülkesi İsviçre`nin Cenevre şehrinde düzenlenen toplantıyla çözüm aranması aslında batının zihin kodlarındaki gizli algıların açığa çıkıp, ‘Savaşı da biz çıkarır barışı da ancak biz istersek sağlarız` düşüncesini açık açık ortaya koyuyor.

BU TOPLANTI TARAFSIZLIK İLAN ETMİŞ İSLAM ÜLKELERİNDE DE YAPILABİLİRDİ

Çözüm için neden İslam ülkeleri şehirleri değil de batı şehri Cenevre? sorumuza akademik bir yanıt veren Doç. Dr. Mehmet Akif Okur ise şöyle konuştu; “İsviçre, tarafsızlık statüsüne sahip bir ülke. O yüzden Birleşmiş Milletlerin orada bir alt yapısı var. Fakat başka tarafsızlık ilan etmiş olan ülkeler de var dünyada. Bir başka yerde öyle bir toplantının yapılması istenebilir, talep edilebilirdi. Ama hani bu konunun hiç düşünülmediği anlaşılıyor. Oysa İslam dünyasının içinden de tarafsızlık statüsü ilan etmiş ülkeler de var. Bu türden bir ülkeyi de bir diplomasi kategorisinde görebilirlerdi. Mesela Türkmenistan. Tıpkı İsviçre gibi daimi tarafsızlık ilan etmiş bir ülke. Bu toplantı burada da yapılabilirdi.”

GENEL KANAAT UZLAŞININ OLMAYACAĞI YÖNÜNDE

Cenevre görüşmelerinden olumlu bir sonuç çıkıp çıkmayacağı konusunda genel kanaat, kördüğüm olmuş sorunu çözecek bir uzlaşmanın çıkmayacağı yönünde. Çünkü ne Esad rejimi ve destekçileri gitmeyi, ne muhalifler ve muhalifleri destekleyen ülkeler mevcut rejimi ya da alternatifini kabul etmiyor. Aracı rolüne bürünmüş batılı güçler ise sahada birbirlerinin kanını dökmüş her iki tarafın da bir kısım menfaatlerinden feragat etmelerini beklemediğinden gerçek bir barışın olamayacağını bildikleri için ‘daha bu durumdan nasıl istifade edebilirim`in hesabını yapıyor. İş bu duruma gelmişken bu savaşın son bulması için bir çözüm yolu bulunabilir mi? Belki, ama bu mevcut hal üzere çok zor…

RUSYA MÜDAHALE ETMESEYDİ…

Suriye`de savaşı sonlandıracak bir çözümün mümkün olup olmadığı konusunda Akif hoca da karamsar. Çünkü iki tarafın da savaşarak yorulduğu bir anda Rusya`nın devreye girerek rejime destek çıktığını belirten Akif Okur, “Rusya bu kadar müdahale etmeseydi o zaman aktörler bir makul çözüme ikna olabilirdi. Yani Şam rejimi, savaşarak kazanamayacağını düşünürdü. Bir dengelenme söz konusu olurdu. O zaman da bir müzakereyle bir çözüme ikna olurlardı. Ama şu anda Rusya`nın desteğiyle kazanabileceklerini düşünüyorlar, tüm muhalefeti yenebileceklerini düşünüyorlar. Bu aşamadayken de dengeli, muhalefetin de kabul edebileceği bir çözüme yanaşmazlar” diye konuşuyor.

SURİYE İÇİN GERÇEK ÇÖZÜM

Suriye`de gelinen aşama itibariyle savaş, 350 bin insanın hayatına mal olmuş durumda. 23 milyon olan Suriye nüfusunun 15 milyonu başta Türkiye, Ürdün, Lübnan olmak üzere dünyanın değişik coğrafyalarına dağılmış durumda. Kalan 6-8 milyon insan da can emniyeti açısından ülke içinde sürekli yer değiştiriyor durumda. Yollarda can veren kadın, çocuk Suriyeli mültecilerin dramı ise ayrı bir vakıa. Ülkenin içinde bulunduğu durum böyleyken küresel güçlerin Suriye`de mevcut ateş çemberini genişleterek başta Türkiye olmak üzere çevre ülkelere sıçratma çabaları ise sürüyor. Ancak her şeye rağmen Suriye için çözüm yok değil. Suriye meselesinin halli için bölge ülkelerinin, batılı ülke ve liderlerini aracı kılmalarına kesinlikle gerek yok. Çünkü istedikleri sonucu hiçbir zaman alamayacaklar. Gerçekten sonuç almak için ya yeniden iman etmeyi ya da Kur`an ve Sünnet`in hakemliğini kabul ederek bir kısım haklarından da feragat etmeyi bilecekler. Herkes çıkar amaçlı çözüm bulabilir. Ama ıslah edici çözüm budur.