Danıştay savcısının Milli Eğitim Bakanlığı`na bağlı okullarda başörtüsü serbestliğinin önünü açan yönetmelik değişikliğinin iptalini istemesine Ak Parti Bursa Milletvekili Zekeriya Birkan`dan sert tepki geldi. Bu zihniyeti tanıdıklarını söyleyen Birkan, “Bu kafa 28 Şubat kafasıdır.” dedi.

“28 Şubatçılar, başörtüsünü laiklikle bağdaşmayan bir sembol sayarak, örtünmeyenler üzerinde baskıya yol açacağı gerekçesiyle bu özgürlüğü kullandırmıyoruz dediler. ”diyen Birkan sözlerine şöyle devam etti: “Kamusal alan, siyasi simge, mahalle baskısı gibi zorlama tabirler üzerinden cumhuriyetin temellerinin yıkılabileceği korkusunu yaymaya çalıştılar. 28 Şubatçıların yasaklamak uğruna anayasayı bile ihlal ettiği başörtüsü yasağını yargı eliyle devam ettirmenin bedeli çok ağır olmuştur.”

“Bu yasak kendini seçkin zanneden bir avuç azınlığın korkularına dayanan bir sorundur”

Başörtüsünün din ve inanç özgürlüğü meselesi olarak değil laik rejimi tehlikeye atacak bir kamu güvenliği sorunu olarak gören zihniyetin, milyonlarca genci horladığını, aşağıladığı ve haklarını elinden aldığını belirten Birkan, “Yasağın, hak ve özgürlüklerde ve hukuk devleti anlayışında açtığı tahribatın giderilmesi yıllar almıştır. Bu yasak gerçekte kendini seçkin zanneden bir avuç azınlığın korkularına dayanan psikolojik bir sorundur. Son iptal isteminde de varsayımlar ve korkular üzerine kurulu bir akıl yürütme vardır, öncekiler gibi hiçbir hukuki değeri ve tutarlılığı yoktur. Eski alışkanlıklarını devam ettirmek isteyen belli bir zümrenin bakış açısında en ufak bir değişikliğin olmadığını yeniden aynı zulümleri yapabilmek için pusuda beklediklerini ortaya koymuştur. ” şeklinde konuştu.

“Başörtüsü özgürlük kullanımı konusudur”

Hukukun farklı yaşam tercihlerine veya inançlara sahip insanlar üzerinde bir baskı aracına dönüştürülmesinin kesinlikle kabul edilemeyeceğinin altını çizen Birkan “Hiçbir uluslararası metinde hukuken başörtüsü yasağı yoktur, hiçbir zaman da olmamıştır. Hemen tüm uluslararası metinler başörtüsünü din ve vicdan özgürlüğünün bir gereği olarak görmüştür. Başörtüsü bir tercih ve özgürlük kullanımı konusudur.  Böylesi somut bir hak ideolojik varsayımlarla, korkularla ihtimaller üzerinden sınırlandırılamaz. Başörtüsüne karşı çıkmak özgürlüklerin temel felsefesine aykırıdır. Uluslararası sözleşmelerin temel haklar sistematiğiyle bağdaşmamaktadır. 28 Şubat süreciyle zirveye çıkan yasakçı ve ayrımcı uygulamalar evrensel hukuk ilkelerine, Türkiye`nin bugüne dek imzaladığı uluslararası anlaşmalara aykırıdır. Hukuken var olmayan bir yasak yargısal yorumla yeniden icat edilemez. Temel haklara ilişkin yasak ve sınırlamalar toplumsal mühendislik hedefleyen jakoben bir yaklaşımı yansıtmaktadır. Hiç kimsenin öğrencileri inançlarıyla eğitimleri arasında tercihe zorlamaya hakkı yoktur. Dini inançların bir gereği olarak başını örtmek isteyen insanlar karşısında başkalarına düşen onların bu tercihine saygı göstermektir.” diye konuştu.

“Başörtüsü yasağı yıllarca kadınların eğitim haklarını engelledi”

Başörtüsü yasağının senelerce kadınların eğitim, çalışma ve siyasi hayata katılma haklarını engellediğini söyleyen Birkan, “Toplumun çok büyük bir kısmı başörtüsü yasağının kaldırılmasını istemiştir.  Bu sorun toplumsal alanda milletin tercihiyle çözüme kavuşturulmuş ve küçük bir azınlık dışında toplumun tüm kesimlerinde memnuniyet uyandırmıştır. Sonunda insanların başını açmaya ya da örtmeye zorlanmasının haksızlık olduğu yalın gerçeğini herkes kabul etmiş ve söz konusu ayrımcılık bir daha geri gelmemek üzere ortadan kaldırılmıştır. Başörtüsü yasağının kalkması konusunda çok büyük bir uzlaşı gerçekleşmişken bunu yeniden ortaya atmak art niyetli bir adımdır ve yargının siyaset üzerindeki vesayet alışkanlığının eseridir.” diye ifade etti.

“İptal istemi hukuksal dayanaktan yoksundur”

İptal isteminin hukuksal dayanaktan yoksun olarak, uluslararası metinleri ve anayasayı hiçe saymakta ve sosyolojik gerçekleri göz ardı etmekte olduğunu dile getiren Birkan, “Demokratik sivil siyaset milletin desteğiyle bu ülkede bu tür sorunları çözmüştür. Çözülmüş bir toplumsal sorunu yeniden gündemin ön sıralarına taşımak, buradan ayrışma ve gerginlik üretmek olsa olsa yargının içine kümelenmiş paralel ve eski alışkanlıklarını devam ettirmek isteyen jakoben zümrelerin eseridir.” diye konuştu. (Zeki Aras- İLKHA)