İslami kesime yönelik baskıların zirve yaptığı 28 Şubat sürecinin devamında 2000`li yıllarda birçok kişi, İslami çalışmalarından dolayı gözaltına alınarak vahşi işkenceler altında imzalatılan belgelerle hapis cezasına çarptırıldı.
18 Kasım 1997 tarihinde Diyarbakır Emniyet Müdürü olarak atanan Gaffar Okkan, birçok hukuksuz gözaltı, işkence ve adam kaçırmaları ile kendinden söz ettirdi.
Gaffar Okan`ın yapmış olduğu hukuksuzlukların tanığı olan Leyla Çiçek yaşadıklarını İlke Haber Ajansı`na (İLKHA) anlattı.
2000 yılının Ekim ayında misafir olduğu bir eve yapılan baskın sonucu gözaltına alındığını ve 28 gün gözaltında çeşitli işkencelere maruz kaldığını söyleyen Leyla Çiçek, kendisine iffetine dokunma tehdidiyle imzalatılan belgeler ile cezalandırıldığını belirtti.
Çiçek, “Sabah polisler tarafından bulunduğum evin kapısı patlatıldı. O zaman oğlum 3, kızım ise bir buçuk yaşındaydı. Bulunduğum eve sanki hepimiz silahlanmışız gibi baskın yapıldı. Çocukların da bulunduğu eve hedef gözetilmeksizin ateş edildi. Bu sırada arka odaya geçmiş, çocuklarımıza sıkı sıkı sarılmıştık. Korku içindeydik, çocuklar çığlık çığlığa bağırıyorlardı. Patlama ve silah atışlarının ardından polisler içeriye girdi. Biz arka odadaydık, bizi apar topar gözaltına aldılar. Bizi gözaltına aldıktan sonra barut testi yaparak, silah kullanmışız gibi gösterdiler. Silah falan kullanmadık, bulunduğumuz evde de silah yoktu ve silah görmüşlüğüm bile yoktu ama kullanmışız gibi kayda geçildi.” dedi.
Gözaltına alındıktan sonra polisin, çocuklarını esirgeme kurumuna göndermek istediklerini dile getiren Çiçek, çocuklarını bir yakınına gönderdiğini söyledi.
“Polisler beni götürdüğünde çocuklarım çığlık çığlığa ağlıyorlardı”
Polisler tarafından çocuklarından ayrıldığında çok kötü bir travma geçirdiğini söyleyen Çiçek, “Onlara ayak bağı oluyorlar diye ilk etapta çocuklardan kurtulmaya çalışıyorlardı. Polisler beni götürdüğünde çocuklarım çığlık çığlığa ağlıyorlardı. Çocuklarımın gözü önünde beni itip kakıyorlardı, çocuklar korkudan bana sıkı sıkı sarılıp ayrılmak istemiyorlardı fakat polis acımasızca çocuklarıma tokat atıp fırlattı. Ardından çocuklarım bir yakınımın yanına gönderildi. Bu yaşadığım olay psikolojimi kötü yönde etkiledi.” ifadelerini kullandı.
Gözaltına alındığında gözlerinin kapatıldığını söyleyen Çiçek, 28 gün boyunca gözaltında fiziki ve psikolojik işkence gördüğünü dile getirdi.
"Gözaltına alındığımdan itibaren kötü muamele ile karşılaştım"
Gözaltına alındığından itibaren kötü muamele ile karşılaştığını ifade eden Çiçek, “Sanki çok suçluymuşuz gibi terörist muamelesi gördük oysa neyin ne olduğunu bilmiyorduk. Bize ‘Siz konuşuncaya kadar sizi buradan çıkartmayacağız` diyorlardı ama konuşacağımız şeyin ne olduğunu bilmiyorduk ‘Ne söyleyelim` diyorduk, bize ‘Bildiğiniz her şeyi söyleyeceksiniz` diyorlardı ama bildiğim bir şey yoktu bilsem oradan çıkma umuduyla söylerdim. Daha sonra hücreye konulduk.” dedi.
Hücredeyken işkence görenlerin çığlıklarına şahit olduğunu dile getiren Çiçek, çığlıkların gördüğü işkencelerden daha ağır olduğunu söyledi.
“Uğrunda canımızı vereceğimiz örtümüze bile el atıyorlardı”
Çiçek, “Yan hücrelerde inleyen insanların sesi geliyordu. Bize çekinmeden her türlü işkenceyi yapacaklarını söylüyorlardı hatta bizim uğrunda canımızı vereceğimiz örtümüze bile el atıyorlardı. Bu süre içinde zaman geçmiyordu adeta. Sanki her an kapı açılacakmış ve seni götürüp bir şey yapacaklar, iffetine zarar verecekler korkusu vardı üzerimde. Hep Allah`a sığındık çünkü hiçbir suçumuz yoktu, sadece evden alınıp getirmiştik. Bir ay boyunca üstümüzde herhangi bir örtü yoktu, minder üstünde yatıyorduk. Bizi gecenin bir yarısı uyandırıp, çok soğuk bir odaya götürüp sorguluyorlardı. Sorgu odasında soğuktan titriyorduk.” diye konuştu.
“İşkencede elime ayağıma elektrik veriliyordu"
Sürekli iffetine dokunulmakla tehdit edildiğini belirten Çiçek, gördüğü işkenceleri şöyle anlattı: “İşkencede bana elektrik verildi. Elektriği elime veriyorlardı, elimden attığımda kabloları ayağıma bağlıyorlardı. Soru sorduklarında bilmiyorum dediğimde kafamı duvarlara çarpıyorlardı. Bunlar yapıldığında gözlerim kapalı olduğundan dolayı darbenin nereden geldiğini göremiyordum, birden sarsıntı geçiriyordum. Darp ediyorlardı ve çok ağır hakaretlerde bulunuyorlardı. Polisler sürekli maneviyata hakaret ediyor, örtüme laf atıyorlardı. Ayrıca namaz problemi yaşıyorduk, herhangi bir temizlik söz konusu değildi. Namaz kılmak için bazen kapıyı çalıyordum bulunduğum hücrede bir bayan vardı çok korkuyordu, bana ‘Kapıya vurma gelip bize işkence yaparlar` diyordu. Namaz talebimize polisler hakaret ederek karşılık verip namazı geçirmemiz için bekletiyorlardı. Gözaltında maddi manevi çok bize acılar çektirdiler. Bir ara örtümü aldılar ve o şekilde fotoğrafımı çektiler. Gözaltının ilk 2-3 günü yemek verilmedi. Üç günün ardından az bir miktarda yemek verilmeye başlandı. Farklı düşüncede olan insanları hücreme koyarak sözüm ona onlara kötü davranıp bana iyi davranıyorlarmış gibi gösteriyorlardı. Yanıma bir bayan getirmişlerdi bana yemek verip o bayana yemek vermiyorlardı. O bayan da PKK lehinde bildiri dağıtmıştı diye gözaltına alınmıştı. Bana yemek verirken o bayana dönüp ‘Sen yemeyeceksin` diyorlardı sanki bana daha önce işkence yapmamışlar gibi davranıyorlardı. Onlar gittikten sonra o bayanla yemeğimden veriyordum ama o korkuyordu kızarlar diye ben de bir şey olmayacağını söyleyip yemeğimi paylaşıyordum.”
9 gün gözaltında kaldıktan sonra mahkemeye çıkarılarak tutuklandığını dile getiren Çiçek, cezaevinde girdikten sonra tekrar gözaltına alınarak çeşitli işkencelere maruz kaldığını söyledi.
“Resmiyette cezaevinde gözüküyorduk ama gözaltındaydık”
Cezaevine girdikten sonra artık kurtulduğunu zannettiğini dile getiren Çiçek, “Bizi cezaevine götürüp, parmak izlerimizi alıp girişimizi yaptılar. Tam kurtulduk dediğimiz anda tekrar gözaltına aldılar. Resmiyette cezaevinde gözüküyorduk ama gözaltındaydık. Bu sefer gözaltına alındığımızda artık bizi öldüreceklerini düşündük. Bana ‘Buradan hiçbir şekilde çıkamayacağımızı` söylediler. Ardından tekrar işkence uygulamaya başladılar.” dedi.
Cezaevinden alınıp gözaltına alınmasının ardından ailesinin hayatı hakkında endişeye düştüğünü söyleyen Çiçek, babasının kendisinden birçok yere bilgi almak için başvurduğunu ama bir sonuç elde edemediğini ifade etti.
“Beni iffetime dokunmakla tehdit ederek belgeleri zorla imzalattılar”
Çiçek şöyle devam etti: “Bir ayın sonunda ne olduysa bizi cezaevine aldılar. İkinci defa gözaltında bulunduğum süre içerisinde babam tutuklandığımı duymuş, cezaevinde sorduğunda gözaltında olduğum söyleniyor, babam emniyete sorduğunda cezaevine gönderdiklerini söylüyor ve bunu defalarca tekrar ediyorlardı. Ailem avukat aracılığıyla bilgi almak istemişti ama avukata da kimse bilgi vermemişti. Ailem de artık hayatımdan endişe etmeye başlamıştı. En son gözaltından çıktığımız zaman bize kitap kalınlığında güya bizim verdiğimiz bilgilerden oluşan ifademizi imzalatmaya çalıştılar. Ben önce okuyacağımı söyledim. Onlar, her türlü işkenceyi yapmak, hatta iffetime dokunmakla tehdit ederek zorla imzalattılar. Bana imzalattıkları belgelerin bilgilerini avukatımdan öğrendim. O belgelerde silah kullandığımız ve buna benzer şeyler yaptığımız iddia ediliyordu. 28 günlük gözaltı sürecinin ardından mahkemeye çıkarıldım. Çocuklarımı ilk defa mahkemede gördüm, perişan olmuşlardı. Gözaltında iken gözlerimi her kapatışımda çocuklarımın çığlıklarını hatırlıyor, kâbuslarla uyanıyordum.”
Mahkemede önce müebbet istemiyle yargılandığını söyleyen Çiçek, daha sonra örgüt üyeliğinden ceza alarak 4 yıl cezaevinde kaldığını dile getirdi.
“Gördüğüm işkenceler bende kalıcı hastalığa neden oldu”
Gördüğü işkencelerin kendisinde kalıcı hastalığa neden olduğunu ifade eden Çiçek yaşadıklarını şöyle anlattı: “Şu anda akciğer rahatsızlığım var, bu hastalığım gözaltında başladı. Cezaevinde de hastaneye gidip muayene imkânımız yoktu, kendi isteğimizle gidemiyorduk ve bu şekilde hastalığım ilerledi, teşhisi bile konulmadı. Bir gece nefessiz kaldım acile kaldırıldım. Gerekli tetkikleri yaptırdıktan sonra doktorlar ciğerlerimin çok zarar gördüğünü söylediler. Doktorun söylediğine göre bu rahatsızlığım ömür boyu devam edecek. Rahatsızlığımın ilerlememesi için dikkat etmem gerektiğini söylediler.”
Kendisine yapılan hukuksuzluktan dönemin Emniyet Müdürü Gaffar Okan`ın haberinin olduğunu dile getiren Çiçek, yapılan işkencelerin Gaffar Okan`ın talimatıyla yapıldığını ifade etti.
“Bana yapılanlardan emniyet müdürünün haberdar olmadığını düşünmüyorum”
Çok büyük hukuksuzlukla karşılaştığını belirten Çiçek, “Haksız yere beni gözaltında tuttular. Bana yapılanlardan emniyet müdürünün haberdar olmadığını düşünmüyorum. Bana işkence yapan polislerin birbirlerine seslenerek ‘Çabuk ol, gel namaza gidelim` dediklerine şahit oldum. Yani bana bu işkenceleri yapan polisler namaz kılan polislerdi.” diye konuştu.
İslami çalışmalarından dolayı hukuksuz bir şekilde gözaltında tutulduğunu belirten Çiçek, şimdi de aynı İslami faaliyetleri Kur`an kursu öğreticisi olarak yaptığını söyledi.
“O zaman bu işi gönüllü olarak yapıyordum, şimdi ise resmi olarak yapıyorum”
Çiçek, “Şimdi de Kur`an kursu öğreticisiyim sadece o zaman bu işi gönüllü olarak yapıyordum, şimdi ise resmi olarak yapıyorum değişen hiçbir şey olmadı ve ben bu hizmetimden asla vazgeçmem. Yaşadıklarım nedeniyle çocuklarıma istediğim gibi sevgimi veremedim ve bunlar haksız yere yapılan şeylerdi. Çektiğim acılar unutacağım acılar değil, bu konuda bunu yapan ve yaptıranlara hakkımı helal etmiyorum.” dedi. (M. Hüseyin Temel, Hakkı Yavuz - İLKHA)