Âlemlerin Rabbi olan Rabbimiz Allah Teâlâ`ya sonsuz hamdüsenalar ve şükürler olsun.

Âlemlere rahmet olarak gönderilen iki cihan güneşi Efendimiz Hz. Muhammed (sav)`e, âline, ashabına ve tüm Müslümanlara salât ve selam olsun.

Seyahat etmeyi severim. Cezaevinde seyahat mi olur, demeyin... Allah Teâlâ bir kuluna lütfetmek dilerse, yer ve zamanın ne önemi kalır. Zamanı, musahhar kılar da, kulunu bir yerden başka bir yere seyahat ettirir.

Dört sene boyunca okul sınavlarım için Osmaniye`den Adana`ya gittim geldim. İlk iki yılda senede bir, son iki yılda her okul döneminde iki defa gider gelirdim. Her gidişimde de Adana F Tipi kapalı cezaevinde bir müddet misafir kalırdım. En az bir iki hafta, bazen de 20-25 gün kaldığım olurdu.

Her seyahatimde farklı güzellikler yaşar, eski dostlarla buluşur, yeni dostlar kazınırdım. Misafirliğin tadına da bu seyahatlerimde vardım.

Her seyahatim ve her misafirliğim ayrı bir anlatımlıktır. Ben en son seyahatimi anlatmak istiyorum. Niye ilk değil de, son seyahatim? Hâlbuki ilkler daha etkileyici ve zihinde kalıcı olur. Öyle olmakla birlikte, bazen son yaşananlar ilkleri aratmayacak bir özellikte olur.

Mayıs ayının sonlarıydı, Adana`ya gittim. Eski dostlara misafir oldum. Bir ilk olarak bu misafirliğimde Rehber TV`yi seyretme imkânı buldum. Daha seyrine doyamadan iki şehit haberiyle hüzne boğuldum. Şehitlerden birini (Abdulcelil) okul yıllarından tanırdım. Ne güzeldi o günler, her bir anı asırlara bedel. Zira mücadelenin ilk safhaları daha bir kıymete biner. Allah Teâlâ bile Kur`an`da fetihten öncesiyle sonrasını ayırt eder. Hepsine en güzel mükâfatı vaat buyurmakla beraber fetihten önce harcayıp çarpışanları, derece itibariyle daha üstün tutar.

Evet, lâyık olanlar verir bu zor imtihanı ve lâyık olanlar kapar şehadet sancağını. Kimisi de ahdine sadık, bekler sırasını. Bu bir hayır, bu yarışta, malını ve canını verenler en büyük mükâfatı alır.

Rabbim şehadetlerini kabul buyursun, ailelerine şehitleri mübarek olsun. Şehitlerini uğurlarken gösterdikleri metanet takdire şayandı. İşte budur iman ve cesaret. Gıpta edilecek bir durum, Rabbim! Bize de şehadeti ve bu metaneti nasip et!

Takvimler 9 Haziran 2015`i gösterirken, misafirliğim bitti ve Adana`dan Osmaniye`ye geri döndüm. Bu sefer de kalleş bir saldırı sonucu Aytaç Baran`ın şehadetiyle hüzne büründüm. Bu seyahatim farklı bir seyahat oldu, gidişimde şehadet, dönüşümde şehadeti gördüm.

Aradan birkaç gün geçmişti ki, Şehit Aytaç`ı uğurlayanlardan yedi kişi yanımıza misafirliğe geldi. Birisi bir ayını doldurmadan tahliye edildi, geldiği gibi geri gitti. Onunla bir defa sohbette, bir defa da giderken musafaha ettik. Kalan 6 kişiden 4`ü altı ay sonra, 2`si de altı ay ALTI GÜN sonra tahliye oldular. Altı ay bir yana, altı gün fazla kalanlar zindanı daha iyi anladılar. Gerçi zindanı anlamak için zindanda bir an kalmak yeterdir. Kalış süresi uzar, ama yaşanan hep bir andır.

Ve bir anda çıkıp gittiler. Gidenlerden dört kişiyle bir odada kalıyordum. Onlar gidince odada bir başıma yalnız kaldım. Hâlbuki yanlarında misafir gözüken bendim. Onların gidişiyle yalnız kalınca, anladım ki, zindan kimsenin evi değil. Her gelen bir an kalır ve çıkar gider. Tıpkı dünyanın hali gibi...

Kalışları kısa bir an olsa da, onlarla güzel anılar yaşadım. Her birinden hayata dair güzel dersler aldım. Yılların üzerime yığdığı toprağı onların vesilesiyle üzerimden attım. Diriler kabrinde olsam da, hayatta olduğumun farkına vardım.

Hayat, iman ve cihat değil mi? İman ve cihat için yer ve zaman önemli değil. Hayatta olduğu müddetçe her insan, iman ve cihat etmekle mükelleftir. İman ettim demekle, bir dava veya cemaate mensubiyetle, hatta verdiği iman mücadelesi neticesinde zindana düşmekle bu mükellefiyet son bulmaz. Aksine bu durumda insana daha büyük görevler düşmekte.

A.Hakim Abê, Beytullah, Mehmet, Yunuslar, Mele Mahmut ve Furkan can, hepinizin yolu cennete kadar açık olsun. Ne güzel! Sizler şehidimizi uğurlamakla, bizler de sizleri ağırlamakla şeref ve onur bulduk. Her biriniz yeni ve farklı bir nefes oldunuz biz zinden ehline. Sizin gelişinizle şenlendi ortamımız, içimiz açıldı ve ferahladı gönüllerimiz. Kendi adımıza gelişinize, sizin adınıza da gidişinize sevindik. Hepiniz Allah`a emanet olun. Sevdiklerinizle ve davanızla huzur bulun. Rabbim yâr ve yardımcınız olsun.
Selam ve dua ile...

Salih Yıldırım
1 No`lu T Tipi Kapalı Cezaevi
Osmaniye