Geçtiğimiz günlerde British Council`in Yükseköğretim Kurulu (YÖK) işbirliği ile yayımladığı “Türkiye`de Yükseköğretim Kurumlarında İngilizce Eğitimi” başlıklı rapor Türkiye`nin akademi dünyasının “İngilizce yeterliliğini” tartışmaya açtı. 15 ilde 38 üniversitede 400 akademisyen ve 4 bin 300 öğrenciyle görüşülerek hazırlanan rapor yükseköğretim kurumlarındaki yetersizliği gösterirken, bu yetersizliğin bilim hayatı önünde bir “bariyer” oluşturduğuna vurgu yaptı.
Önce geçtiğimiz kasım ayında yaklaşık 150 bin akademisyenin yararlanacağı “Akademisyenler İçin İngilizce Konuşma Becerisi Geliştirme Projesi” adı veriler sistemi yaşama geçiren YÖK, rapordaki sorunlar ve çözüm önerilerini tartışmak üzere yabancı dille eğitim yapan Boğaziçi, ODTÜ, İTÜ, Sabancı, Bilkent, Gebze, Hacettepe üniversiteleri rektörlerinin de içinde bulunduğu çalışma grubu oluşturdu. Çalışmadan yabancı dille eğitim yapılan programlara öğrenci kabul süreçleri ile programlarda ders veren akademisyenlerde aranan yetkinliklerin yeniden değerlendirilmesi kararı çıktı. Tüm yükseköğretim kurumlarına da görüşleri soruldu. Geçen hafta YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç yabancı dilde eğitim veren üniversitelerin rektörleriyle “yabancı dil eğitimindeki iyileştirmeleri` konuşmak üzere buluştu.
Bu toplantının ardından YÖK Başkanı Saraç,toplantıda alınan kararlar ve yükseköğretim kurumlarındaki İngilizce yeterliliğiyle ilgili Habertürk'ün sorularını yanıtladı.
-British Council ile YÖK`ün ortak çalışmasından çıkan sizce en önemli sonuç ne oldu?
Raporda yabancı dille eğitimin, özellikle lisans eğitiminde akademik ve mesleki yeterliliklerin kazanılmasını güçleştirdiği, bilim hayatı önünde ‘bariyer` halini aldığı belirtiliyor. İngilizce`nin bütün dünyada yayılmasının bir varlık nedeni olan kurumun İngilizce eğitimin iyileştirilmesi için hemen tedbirler alınması gerektiğini söylemesi akademinin durumunun vahametini göstermekte. Biz bu raporu önemsedik ve çalışma başlattık.
-YÖK`ün yabancı dilde eğitim verecek programların açılması için gereken kriterleri değiştirmesi söz konusu mu?
Göreve geldiğimizden itibaren kalite çıtasını yükseltmek için düzenlemeler yapıyoruz, bu konu da dahil bu süreci devam ettirmek istiyoruz. Geçen hafta rektörlerimizle yaptığımız toplantının kararlarından biri de bu oldu. Yeni program tekliflerinde hoca kriterlerini değiştirmek istiyoruz. Şu anda öğretimi devam edenlerde aksama olmaması için geçiş dönemi vereceğiz. Bunlar da yeni sisteme daha sonra entegre olacaklar. Bu şartlar sağlanmadan yabancı dilde program açılmayacak. Bu öneriler ilk Genel Kurul`da karara bağlanacak.
-‘Hoca kriterleri` derken akademisyenlere yeni kriter mi geliyor?
Evet. Yurtiçinde yabancı dilde lisans veya lisansüstü eğitim alan herkesin yabancı dilde üniversitede ders verebilecek yetkinlikte olduğu kabul ediliyor. Yönetmelikte bunun değişmesi gündemde. Dil ölçümüne yönelik kriterlerin değişmesi söz konusu olacak. Rektörlerle konuştuğumuz ve YÖK Genel Kurulu`nun gündemine gelecek konulardan biri de bu programlarda görev yapacak hocaların dil yeterliliğine ilişkin şartların güncellenmesi olacak. Yabancı dille eğitim veren hazırlık okullarındaki okutmanların yeterlilikleri yeniden düzenlenecek. İstihdam edilecek okutmanların işe alınmalarında yabancı dil puanının ağırlığının artırılması da gündeme gelecek. Elbette bu YÖK Genel Kurulu`nda karara bağlanabilecek bir konu. Zira yönetmelik değişikliği de gerektirecek.
-Yabancı Dil Sınavı (YDS) değişecek mi yoksa yeni bir sınav mı olacak?
Yabancı dilde ders verecek öğretim üyelerinin konuşma ve dinleme becerilerinin de uluslararası sınavlarda olduğu gibi sorgulanmasını istiyoruz. Uluslararası dil sınavlarının kabulüne devamın yanı sıra; YDS`nin bu açıdan yeniden kurgulanması da, bu yeterliliklerin sorgulanacağı bir yeni merkezi sınav da orta vadede söz konusu olabilir.
-Hoca yeterliliklerine iyileştirme yeterli olacak mı?
Elbette bu yeterli olmaz. Süreç kontrolü de lazım. Yabancı dil okullarını akredite edecek bir bağımsız oluşum da söz konusu. Bu hazırlık sınıflarını olumlu yönde etkileyecek.
'BÜYÜKELÇİLER HOCALARDAN ŞİKAYET EDİYOR'
-Üniversitelerdeki yabancı öğrencilerin eğitimin niteliği ile ilgili şikâyetlerini duyuyoruz, YÖK`e de ulaşıyor mu?
Yabancı dille verilen programlara yönelik değişik kurum ve kuruluşlar ile öğrencilerden uzun süredir şikâyet geliyor. Hatta bazı ülke büyükelçileri YÖK`e gelerek ülkemizde yabancı dille eğitim yapılan programlarda okuyan kendi vatandaşlarının konuya ilişkin şikâyetlerini iletmekte, bu programlarda ders veren hocaların yetersizliğini maalesef örnekleriyle dile getirmekteler. Bu da ülkemiz bilim hayatı için hoş olmayan bir durum. Bu, ülkemize yabancı öğrenci akışını da etkileyebilir.
SON YILLARDA TALEP PATLAMASI OLDU
-Son yıllarda üniversitelerde yabancı dil programlarının sayısının arttığını görüyoruz. Bu talep nereden kaynaklanıyor?
Bu programlar için son yıllarda bir talep patlaması oldu. Uluslararasılaşma ve yabancı öğrenci çekme gibi nedenler olduğu gibi bunu reklam unsuru olarak kullanma, programa olan talebi artırma, üniversitenin marka değerini yükseltme gibi nedenler de bu programların açılmak istenmesine yol açıyor.
ÜNİVERSİTE SINAVINDA YENİ BARAJ MI GELİYOR?
-Yabancı dille eğitim yapan programlarda okumak isteyen öğrencilere baraj getirilmesi öneriliyor. Böyle bir düzenleme söz konusu olacak mı?
Evet, bazı rektörlerimiz de hazırlık sınıfı ile İngilizce öğretilmesinin mümkün olmadığını ve yabancı dille eğitim veren programlar için belli bir düzey İngilizce puanı aranmasını istiyor. Büyük ölçüde haklılık payı var. Ama yakın dönem için gündemimizde değil.
‘HAZIRLIK SINIFI YABANCI DİL KURSU DEĞİL`
-Lise mezunlarının ortalama bin saat ders almalarına rağmen İngilizce bilmeden üniversiteye gelmeleri eleştiriliyor. Öğrencilerin İngilizce yetersizliklerinin nedeni ortaöğretim sisteminden mi kaynaklanıyor?
Üniversitelerin girdisi ortaöğretimin çıktılarıdır. Liseden mezun olan öğrenci üniversiteye gelir. Liseden İngilizce temel bilgi seviyesinde mezun olan öğrencilere 8 aylık hazırlık sınıfında İngilizce öğretilmesi, hem de bir bilim alanında akademik bir eğitim alabilecek düzeyin kazandırılması isteniyor. Konuyu birlikte müzakere ettiğimiz rektörlere göre bu, imkânsızı istemektir. Bazı sorunların ortaöğretimde çözülmesi gerekiyor. Üniversitelerdeki hazırlık sınıfları yabancı dil kursu gibi kabul ediliyor. Oysa bu sınıflar mevcut yabancı dil yetkinliğine akademik boyut kazandırmalı. İngilizce tamamen üniversitede öğretilmesi beklenmemeli. Üniversiteler belli düzeyde İngilizce bilgisine sahip öğrencilere akademik eğitim verir.
ÜNİVERSİTE AKREDİTASYONU KILAVUZA GİRECEK
Geçen yıl üniversitelerin öğretim üyelerini unvanlarına göre kılavuza koyduk. Bu yıl da inşallah üniversitelerdeki akredite edilen programları kılavuzda belirteceğiz.
REKTÖRLER NE DİYOR?
‘ÜNİVERSİTENİN İŞİ DİL ÖĞRETMEK DEĞİL`
Prof. Dr. Mehmet Karaca
İTÜ Rektörü
Lisansüstü eğitim yapacak öğrencilerden nasıl dil puanı isteniyorsa İngilizce ders verecek akademisyenlerden de dil puanı istenmesi konusunda mutabık kaldık. YDS`nin yapısının değişmesi de gerekiyor. Çünkü dil bilmek yeterli değil, konuşma becerilerinin de olması ve bunların sınanması gerekiyor. Akademisyenlik yapacaksa en az bir yıllarını yurtdışında İngilizce eğitim yapılan bir kurumda geçirmeleri gerekiyor. Dil sınavı sonuçlarının da sürekli geçerli olmaması lazım. Belli aralıklarla yeterliliğinin kanıtlanması gerekiyor. Hazırlık okulları ile ilgili çalışmalar olacak. Aslında dil sorunu ortaöğretimde çözülmeli. Üniversitelerin işi dil öğretmek olmamalı. İngilizce eğitim alacak programlarda okuyacaklardan bir dil puanı da istenmeli.
‘YETERLİLİKLERİNİ GÖSTERMEK İÇİN SINAVA GİRSİNLER`
Prof. Dr. Abdullah Atalar
Bilkent Üniversitesi Rektörü
İngilizce eğitim için belli kriterleri sağlaması lazım. İngilizce eğitim veren yükseköğretim kurumlarından mezunların da yeterliliklerini göstermeleri için sınava girmeleri gerek. Bunda çekinecek bir şey yok. Bizim mezunlarımız girer. Yurtdışında ana dili İngilizce olmayan ülkelerden mezun olanların da yeterliliklerini kanıtlamaları gerek. Öğrencilerde sorun var. İlkokuldan itibaren İngilizce görüyorlar ama sıfır İngilizce ile gelenler var. Demek öğrenmeden sınıf geçiriyorlar. Hazırlıkta iki yıl okuyorlar. Sıfır İngilizce ile İngilizce eğitim veren üniversiteye girmeleri sorun oluyor. 18 yaşından sonra hazırlık sınıfında 8 ayda İngilizce öğrenmeleri zor.
‘SORUN HEM ÖĞRENCİDE HEM AKADEMİSYENDE‘
Prof. Dr. Ahmet Acar
ODTÜ Rektörü
Hazırlanan raporda da görüldüğü gibi İngilizce eğitimi konusunda bir sorun olduğu ortada ve bu sorunun çözülmesi gerekiyor. Hem öğretim elemanları hem de öğrenciler açısından İngilizce öğretimi ve öğrenimi konusunda yaşanan bir sorun var. Akademisyenlerin İngilizce niteliklerinin yükseltilmesi gerekiyor. Bunun için yeterliliklerinin de sorgulanması gerek. Hem yükseköğretimin girdileri hem eğitim süreci hem de çıktılar açısından bir kalite güvencesine ihtiyaç var. Bir yükseköğretim programında İngilizce eğitim alıp mezun olanların da değerlendirilmesi gerek. İngilizce programlara gelen öğrencilerin de bazılarının hiç İngilizce bilmemesi ve bunun hazırlıkta öğretilmesinin beklenmesi bir başka sorunu oluşturuyor.