Suriye`deki iç savaşa siyasi çözüm bulmayı amaçlayan Cenevre-3 toplantısının 25 Ocak`ta başlaması bekleniyordu ancak toplantı için BM Özel Temsilcisi Steffan de Mistura henüz davetiyeleri bile göndermedi. Rusya, toplantıya katılacak olan muhalifler listesine itiraz ediyor. PYD`nin temsilcilerinin de çağrılmasında ısrarlı davranıyor. Muhalifler ise buna karşı çıkıyor. Ayrıca görüşmelerin başlayabilmesi için Suriye`ye yönelik bombardımanın durmasını ve insanları açlığa mahkûm eden kuşatmaların da kaldırılmasını talep ediyor.
Muhalifler adına toplantıya katılacak heyetin Başkan yardımcısı olan George Sabra, Ola Karakurt'a verdiği mülakatta, takvimli bir gündem kendilerine iletilmezse toplantıya gitmeyeceklerini söyledi.
İstanbul`daki evinde konuştuğumuz eski öğretmen Sabra`ya, "Cenevre-3 toplantısının önümüzdeki hafta yapılma olasılığını birden ona kadar değerlendirirseniz kaç verirdiniz?" diye sorduğumuzdaysa şu yanıtı aldık:
"Dört ya da beşten daha yukarı değil."
Sabra ile olası müzakereler öncesi, soruna müdahil olan ülkelerin pozisyonlarını, müzakere taktiklerini sorduk.
Riyad`dan yeni döndünüz. Orada, müzakerelerde izleyeceğiniz taktiği belirlediniz mi? Örneğin; Muhalefet, Cenevre-2`de rejimin oyalama taktiği izlediğini söylemişti. Yine aynı tekniği izlerse ne yapacaksınız?
Tabii ki konuştuk. Rejimin zaman kazanmaya yönelik oyunlara girmesi olasılığına karşı Cenevre görüşmeleri için BM Özel Temsilcisi Sayın de Mistura`dan takvime bağlı bir gündem ortayla koymasını istedik. Biz takvimli bir gündem istiyoruz. Tam yetkili geçici bir hükümetin nasıl oluşturulacağını görüşmek istiyoruz. Siyasi sürecin omurgası budur. Askeri konulara bu konuyla paralel olarak girilebilir.
Takvime bağlanmış bir gündem size iletildi mi?
Hayır, böyle bir gündem bize ulaştırılmadı.
Bu isteğiniz yerine getirilmezse ne yapacaksınız?
Katılmayacağız. Bu gündem toplantı için gelecek davetiyenin içinde olmalı.
PYD`nin Cenevre`ye gelip gelmemesi konusunda ABD ve diğer Batı ülkeleri size ne söylüyorlar?
ABD ve Avrupalılar bu konuya çok değinmiyorlar. Bu konu en çok Rusya tarafından dile getiriliyor.
Fakat, Biden Türkiye temasları sırasında PYD ve PKK`nın ayrı tutulmasını istemişti. PYD, Suriye`de ABD ile işbirliği yapıyor. ABD, PYD`nin de Suriye görüşmelerinde olmasını istiyor mu?
Bizim için PKK ile PYD arasında bir fark yok. PYD, PKK`nın Suriye koludur. Ancak PYD`nin katılımını reddetmek için başka bir sebebimiz var. O da PYD`nin Suriye muhalefetinin bir parçası olmaması. PYD, Suriye muhaliflerinin bir bileşeni değil. Daha çok rejime yakın. PYD muhalefetten çok Esed rejimine yakındır. Geçtiğimiz hafta rejimin İçişleri Bakanı Muhammed Şaar ile PYD arasında Haseke ve Kamışlı`da toplantılar düzenlenmişti. PYD, nasıl muhalif olsun ki? Suriye`nin Cezire bölgesinde rejimin ve PYD`nin güvenlik noktalarında görev yapanların arasında hediye alışverişi bile var. Dolayısıyla biz PYD`nin Cenevre`de muhaliflerin heyetine katılmasını iki nedenden ötürü reddediyoruz Birincisi onlar muhalif falan değiller. Onlar rejime daha çok yakınlar. İkincisi PYD, terörist bir grup olarak nitelendirilen PKK`nın koludur.
PYD Cenevre görüşmelerine davet edilirse ne yapacaksınız?
Biz herhangi bir gücün muhaliflerin heyetine karışmasına karşı olduğumuzu açıkladık. Muhaliflerin heyetini belirleme yetkisi olan tek taraf Yüksek Müzakere Konseyi. Muhaliflerin belirledikleri müzakere heyetinden herhangi bir ismin çıkarılmasını ya da heyete herhangi bir ismin eklenmesini ya da alternatif bir heyetin oluşturulmasını kabul etmeyeceğiz. Muhaliflere bu hakkı Viyana mutabakatı veriyor. O mutabakatta Suudi Arabistan`a muhalifleri birleştirme inisiyatifini verilmişti. Riyad`da Aralık ayında düzenlenen muhalifler toplantısı muhaliflerin bugüne kadar yaptığı en geniş katılımlı toplantıydı. 117 muhalif figür katıldı o toplantıya. Ulusal Koordinasyon Komitesi Suriye`den gelerek katıldı. Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) da vardı. Çok sayıda bağımsız muhalif isim de vardı. Bir ilk olarak o toplantıda silahlı gruplar da temsil edildi. Bu bizim çözüm konusunda ciddiyetimizi yansıtan bir gerçek. Bu yüzden biz muhaliflerin Cenevre heyetine isim eklenmesine ya da çıkarılmasına izin vermeyeceğiz.
PYD ülkenin belli bir kısmını kontrol ediyor. Suriye için bir çözüm konuşulacaksa masada olmaları gerektiğini iddia ediyorlar. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
PYD`nin Suriye topraklarının bir kısmındaki askeri varlığı geçicidir ve Suriye Kürtlerini temsil etmeyen bir varlıktır. SMDK`nın bir bileşeni de 13 Kürt partisini içinde barındıran Ulusal Kürt Konseyi (ENKS). Riyad toplantısına da geldiler. Yüksek Müzakere Konseyi ve Cenevre müzakere heyetinde de temsil ediliyorlar. Söz ettiğim Kürt partileri içinde 1957 yılından beri muhalefet yapan Kürt isimler var. Abdülbasit Sida, Fuat Alliko, Mustafa Oso, Abdülhekim Beşşar gibi. Bu isimler Suriye Kürtlerini gerçekten temsil ediyor. Bundan dolayı PYD, Suriye`de belli bir alanda var olmasını İran, Suriye rejimine ve maalesef ABD`nin desteğine borçlu. Daha ötesine söyleyeyim. PYD`nin politikası şüphe uyandırıcı bir politika. Ne Kürtlerin ne de Suriyelilerin genelinin onayına sahip değil. Çünkü bölücü bir çizgi izliyor. Bu da Suriyelilerin kabul etmeyeceği bir şey.
PYD`nin müzakerelere katılmaması konusunda ilkesel bir kararınız var mı? Riyad toplantısına katılan tüm gruplar bu konuda hemfikir mi?
Kesinlikle fikir ayrılığı yok bu konuda muhalifler arasında. Yüksek Müzakere Konseyi`nin tamamı müzakereler için seçilen herhangi bir ismin silinmesi ya da eklenmemesi konusunda yüzde yüz mutabakat içindeler.
Buna Ulusal Koordinasyon Komitesi de dâhil mi?
Evet.
Cenevre`de herhangi bir karar aldığınızda sahadaki grupların bu kararlara bağlı kalması konusunda güvence verebilecek misiniz? Mesela Riyad toplantısına gelen Ahrur-ü Şam'ın sonra toplantılardan çekildiğine dair söylentiler çıktı. Sonuç bildirgesini imzaladılar ama.
En azından Riyad toplantısına katılan tüm silahlı gruplar, Cenevre`den çıkacak kararlara bağlı olacaklar. Neden? Çünkü Riyad toplantısı siyasi çözümün çerçevesini belirleyen Riyad Belgesini ortaya koydu. Silahlı gruplar da bu belgenin hazırlanma sürecinde vardı ve onu imzaladılar. Dolayısıyla katılan tüm silahlı gruplar Riyad anlaşmasına bağlı kalmak zorunda. Bizce de bu silahlı grupların Riyad toplantısına katılmış olması bir güç faktörü. Uluslararası arena bize bu konuda bir teşekkür borçlu. Çünkü, anlaşmaları ve varılan tüm mutabakatları sahada uygulayacaklarına dair güvence veriyorlar.
Suudi Arabistan Yemen`e askeri operasyon başlattı ve buraya kaynaklarının önemli bir kısmını aktarıyor. Bu, Suriyeli muhaliflere olan desteğini etkiliyor mu?
Bence Suriye hâlâ Suudi Arabistan`ın önceliklerinden biri. Suudlar, Suriye`deki savaşın tüm Arapların savaşı olduğunu biliyorlar. Çünkü, İran nüfuzunu Suriye üzerinden diğer Arap ülkelerine genişletti. Şam rejimi Suriye`yi İran`a bir koridor olarak verdi. Suriye`nin Suudi Arabistan`ın önceliği olduğuna bir kanıt olarak Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan`ın Riyad ziyaretinde Suudlar`la oluşturmuş olduğu yüksek stratejik konseyi gösterebilirim. Bizce doğru yönde atılmış bir adım ve bu hem Riyad`ın hem Türkiye`nin İran`a karşı Suriye halkına desteğinin kuvvetli bir biçimde devam ettiğinin göstergesi. Çünkü, İran`ın bölgeye yönelik saldırıları bu iki ülke ve diğer Arap ülkeleri için tehdit teşkil ediyor.
Avrupa sığınmacı kriziyle karşı karşıya kalınca ve IŞİD`in Paris`teki saldırısına benzer saldırılarla birlikte Esed`in gitmesi konusunda geri adım attı. Benzer bir tutum ABD`de de var. İstikrar olsun da nasıl olursa olsun, noktasındalar sanki. Bu durum Suriye muhaliflerini nasıl etkiliyor?
Maalesef, ABD çok tereddütlü bir politika izliyor. Geri adım atmış durumda. Özgürlük ve demokrasi meselesinde tüm bölgeyi özellikle Suriye`yi hayal kırıklığına uğrattılar.
ABD`nin bu tutumu Avrupa`yı da etkiledi. Arap Baharı bölgesinde özgürlük ve demokrasi yerine terör konusuna odaklanmaya yönelik çabalar var. Bu bizi Suriyeli muhalifler olarak etkiledi ancak Suriye halkı geri adım atmayacak. Kararlı adamlarını sürdürecek. Buna bir örnek verecek olursam Rusya askeri müdahalesinin üzerinden üç ay geçmesine rağmen rejimi yeniden ayağa kaldıramadı. Ve Suriye Devrimi tüm enerjisiyle hâlâ devam ediyor ama Devrim Batı`nın kendisini yarı yolda bıraktığını hissediyor.
Rusya`nın müdahalesi belki rejimi ayağa kaldıramadı ama onun ömrünü uzattı.
Evet, rejime bir doz umut verdi. Ancak sahada herhangi somut bir ilerleme sağlayamadı.
Batı geri adım atıyor, Rusya`nın ve İran`ın Suriye rejimine desteği devam ediyor. Üstelik şimdi İran`ın üzerindeki ambargolar kaktı. Rejime olan desteğine yeni kaynaklar aktarabilecek. Bunlar muhaliflerin elini zayıflatmayacak mı?
Bu bir varsayım. Bize göre zaten sahada rejim diye bir şey kalmadı. Karada İran, havadaysa Rusya savaşıyor. Onlar bu aşamayı belli bir çözümü dayatmak için kullanıyorlar. Rejim, müttefikleri karşısında da güvenilirliğini kaybetti. Bundan dolayı Rusya ve İran kendi çıkarlarını kendi elleriyle almaya çalışıyorlar. Ancak bizce vakit hiç onların lehine işlemiyor. Bundan dolayı ellerindeki maksimum gücü kullanıyorlar. Çünkü Rusya`nın da bölgedeki askeri varlığı kabul gören bir durum değil. Bu meseleyi bölgedeki müttefiklerimizle beraber çözeceğiz. Katar, Suudi Arabistan ve Türkiye ile. Rusya`nın ve İran`ın bölgedeki varlığından zarar gören tüm ülkelerle çözeceğiz.
Rusya`nın müzakereleri sabote etmeye çalıştığını başka bir açıklamada siz de söylediniz. Ama bir yandan da zamanın Rusya lehine işlemediğini iddia ediyorsunuz.
Rusya ekonomisi zorda. Ukrayna`da da sorunla karşı karşıya. Batı ile de gerginlik yaşıyor. Eli zayıf. Rusya elini güçlendirmek, uluslararası arenada kaybettiği gücünü yeniden kazanmak ve ABD`nin çekilmesiyle Ortadoğu`da oluşan boşluğu doldurmak için harekete geçti. Bir güç merkezi olmaya çalışıyor. Saldırı politikası izliyor. Putin içerideki konumunu güçlendirmek için dışarıda güç arayışında. Bu yüzden zaman Rusya`nın lehine işlemiyor. Aksine, Suriye`deki varlığı onlara maddi, askeri ve güvenlik açısından bir yük. Ayrıca, işler Rusya`nın istediği gibi gitmiyor. Bu yüzden müzakereler konusunda bir sürü itiraz öne sürüyor.
Muhalifler, Cenevre 2`nin başarısızlığından rejimi sorumlu tutuyor. Rejimle müzakere masasına oturduğunuzda nasıl bir taktik izleyeceksiniz? Cenevre-2`de rejim, konuyu ‘terör` çerçevesinde tartışmaya çalışmıştı. Bu sefer de aynı şeyi yaparsa, tepkiniz ne olacak?
BM`nin 2254 sayılı kararı bir geçiş döneminden söz ediyor. Bu geçiş süreci için tüm tarafların verdikleri sözleri tutmaları gerekiyor. Suriye`deki terör, siyasi terördür. Terörle mücadele siyasi çözümün bir parçası olması gerekiyor. Terör ancak ve ancak, Suriye halkı tarafından bitirilebilir, o da Suriye Devleti halka iade edildiğinde ve halkın bütün kesimleri yönetime dâhil edildiğinde olur. Hem rejimle hem IŞİD ile savaşan tek güç muhalifler. Rejim zaten IŞİD`e karşı savaşmıyor. Tüm hava operasyonları IŞİD`i geriletemedi. Ancak muhalifler IŞİD`i doğu Guta`dan ve İdlib`den çıkarmıştı. Rejim IŞİD`e direnmeden çekiliyor.
Al Jazeera