Hüseyin Sağlam / Doğruhaber / Analiz
DOĞAN medyasının geride kalan dönemde HDP ile yaşadığı “Devrimci Aşk”, Yeşilçam`ın hüzünlere boğan romantizm karışımı dramatik filmleri gibi, aslında şov gösterisinde bulunan “Beyazların” bir bütün olarak ayrışmasının da özeti gibiydi.
Türk siyasi tarihinde belki de ilk defa “Beyaz Türkler ile Bembeyaz Kürtler” devrimci aşk ruhuyla nikah masasına oturmuş, “Bir yastıkta kırk yıl” dilekleriyle tuhaf bir gelin-güvey görüntüsü oluşturmuşlardı.
Ancak olmadı. “Mutluyuz Evleniyoruz” görüntüsü, kısa süre zarfında “Bir ay sonra boşanıyoruz” şeklinde sürpriz yaptı.
Doğan medyasının 1 Kasım ertesi yayınladığı bildiri, “evlilik hayatının” sanılanın aksine sancılanmaya başladığının ilk ciddi işaretiydi.
Derken “Mutlu ailenin” diğer efradından da “yetti gayri” isyanları duyulmaya başlandı.
Hele aşağıya aldığımız şu satırlar, “Beyazların kavgasının” dünürlere kadar uzandığını, durumun artık restleşmelere ve hatta “Beyaz Showlara” vardığını göstermektedir.
Mesela “Beyaz Oda`nın” yazarlarından H.Kakınç`ın şu yazdıklarına bakar mısınız?!
***
“Başlık için düşündüğüm ifadeyi bir tekrar edeyim: ‘HDP Olayı sizlere ömür…
Demirtaş, sana güle güle…`
Sevgili Dostlar, hepinize bir özür borçluyum.
Çünkü, zamanında dedim ki, ‘Bu HDP yüzde 10 barajını aşarsa, iktidar partisinin önünde bir set oluşturur ve TBMM`nde demokratik bir engel meydana getirir.`
Ve yine dedim ki, “En hayırlısı, HDP`nin Türkiye Partisi olması… Soldaki eksiği kapatması… Kürt Sorunu için de kâbili hitap bir muhatap olarak TBMM`nde vücut bulmasıdır.”
Olmadı… Olamadı.
Yapmadı. Yapamadı. Yaptırmadılar.
Gücü yetti, yetmedi – bunu bilemem.
Niyeti mi bozuktu aslında?
Sandıktaki yüzü çok çabuk ortaya çıktı.
O saz çalan… Türkü söyleyen… Her ne kadar lehçesi –doğal veya yapmacık- biraz bozuk da olsa, esprili konuşarak sempati toplayan HDP`nin eşgenelbaşkanı Selahattin Demirtaş, açık konuşmakta yarar var, bağışlayın – bir çuval inciri BOK etti.
***
Sahi, neden öyle oldu?!
Hani “Beyazlar”, “Türk-Kürt Kardeşliği” namı diğer “Halkların kardeşliği” üzerine evlilik yemini etmişlerdi?!
Hani “Pazara kadar değil, mezara kadardı” bu evlilik?!
Hani “Devrimci dayanışma” idi?!
Hani “Okyanus ötelerinden” “Nice yıllara” dilekleri uğur getirecekti?!
Ne oldu peki?
Boşanma davasının salt “Terör” kaynaklı olduğunu mu düşünüyorsunuz?!
Hayır hayır…
Gerekçe “Teröre” havale edilse de asıl gerekçe “Dizayn projesinin” başarısız kalmasıydı.
Seçim-meçim savaşları vardı. Müthiş bir siyasal dizayn operasyonu vardı, kökleri taaa bilmem nerelere kadar uzanan.
AKP`nin en azından tek başına iktidar olmaması gerekirdi. Bunun için CHP umutsuz vak`a, MHP oyun bozan rolündeydi.
Elde tek çare vardı… HeDePe!
Cilalanması gerekiyordu… Parlak görünmeliydi! Bir miktar oy artışı, dertlere derman olabilirdi. Ve tüm yatırımlar, sonu nikah masasında biten yıkama-yağlamalar, demokratik güzellemeler, devrimci hayaller, sazlı-sözlü muhabbetler HDP`de, HDP`nin şahsında Sılho`da birleşmeye başladı.
Sazcılara göre devrimci başarı; Sözcülere göre devrimci kabulleniş.
Gün geldi, devran döndü. 1 Kasım seçimleri, dizayn için kurulan devrimci düşleri alt üst etmesin mi?!
Proje çöktü, mutlu evliliğin sürmesi için hiçbir neden kalmadı. Dünürler küstü, gelin burun kıvırmaya, damat trip atmaya başladı.
“Proje oğlanlığının” çok kötü bir huyu vardı. Başarırsan damatlıktan prensliğe yükselmek vardı; Başaramazsan H.Kakınç`ın biçtiği rol misali yuvarlanıp kanalizasyona düşmek vardı.
Ve… Dizayn başarısız kalınca, evlilik hüsrana döndü!