Bölgesinde yaşanan çatışmalardan dolayı aileleriyle beraber göç etmek zorunda kalan çocukların yaşadığı travma hakkında değerlendirmelerde bulunan uzamanlar, şiddet ortamında yetişen çocuğun güven duygusunun zedelendiğini, olaylara karşı ürkek kaldığını belirtti.
Konu hakkında açıklamalarda bulunan Dicle Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikiyatri Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Tahsin Kula, travma geçiren çocuğun olaylara karşı ürkek kaldığına dikkat çekti.
Travma veya bu tür şiddet içerikli olayların en çok çocukları etkileyeceğini belirten Kula, “Dolayısıyla çocuklarda yarınlarla ilgili bir takım güvensizlik meydana getirir. Bu dönemlerde çocukların sahiplendiği en önemli kavramlardan birisi de güvendir. Şiddet ortamında çocuklardaki güven duygusu gider. Çocuğun annesinin, babasının yanında herhangi bir olaya şahit olması, çocuğun nesnelere karşı güvenini zedeler. Güven duygusu zedelendiğinde çocuklar olaylara karşı ürkek kalır. Dolayısıyla çocuklarda motivasyon dediğimiz kavramlar kaybolur.” dedi.
Bu tür hadiselerin çocukların diğer alanlarına da etki ettiğini ifade eden Kula, “Mesele dikkat eksikliği olur. Yani çocuk olaylara karşı zihnini toparlayamaz. Aynı zamanda çocuk herhangi bir şeyi yaparken kendisinde bir motive eksikliği hisseder. Çünkü daha önce yaşadığı travma, çocuğun psikolojisini etkilediği için gündelik hayatındaki olaylarda da tekrar nüksedebilir. Bu da başarısını, ilişkilerini olumsuz etkiler. Ya aşırı bir şekilde çekingen olur ya da çok saldırgan olabilir.” diye konuştu.
Travma geçiren çocuklarda aynı zamanda intikam, kin ve nefret gibi insan kişiliğini etkileyen kavramların oluşabileceğine dikkat çeken Kula, çocukların olayları çözemediğini ifade etti.
“Olumsuzluk aynı zamanda uyumsuzluk yaratır”
Ebeveynlerin bu dönemde konuşmalarına dikkat etmesi gerektiğini söyleyen Kula, “Çocuk olayları çözümlemediği için evde konuşulan herhangi bir sözün etkisinde kalabilir. Örnek verilecek olursa, çocuk bir şiddet olayıyla karşılaştıysa anne, babası bunu falanca grup yaptı diye bir ifade kullanırsa çocuk bundan sonrasındaki hayatında o şeye karşı bir kin duyar ve bunun sebebini de bulamaz. Bugün yaşanan şiddet sendromunun çocukların zihin dünyasında yıkıcı etkileri mutlaka olacaktır. Olumsuzluk aynı zamanda uyumsuzluk yaratır. Yani çocuk arkadaşları, annesi, babası ve öğretmeniyle yarın öbür gün evlendiğinde eşiyle anlaşamaz. Bunun sebebini de bilemez. Olayları değerlendirirken rasyonalist çizgide değerlendiremez.” ifadelerini kullandı.
Çocuğun karşılaştığı şiddet olaylarının ileriki yaşantısında olumsuz etkiler oluşturabileceğine vurgu yapan Kula, travma geçiren çocukların hayata tutunmada sıkıntı yaşayabileceğini söyledi.
“Yaşanan bazı olaylar çocukların ileriki aile hayatında sıkıntı olur”
Çatışma dönemde yaşanan bazı olayların çocukların ileriki aile hayatında sıkıntılara neden olacağını belirten Kula, daha sonra şunları söyledi: “Kişiliğin gelişmesi çocukluk döneminde olduğu için huzurlu bir ortamda yetişmiş veya ailenin kendilerine gerçekten huzuru ve mutluluğu yaşatmış olduğu çocukların ileriki hayatlarında başarılı olduklarını görüyoruz. Bu tür travma yaşayarak yetişmiş olan çocukların hayata tutunmalarında hırçınlıklarını görüyoruz. Bu tür travma yaşamış insanlarda sağ duyu olmaz. Yani bu çocuklar ileriki yaşantılarında psikolojik tedavi görmezlerse sağduyu beklememek gerekir. Bu çocuklar her an saldırganlık gösterebilir ve ne yapacağı belli olmaz. Çünkü bunlar şiddet ve saldırganlık görmüşlerdir.”
Travma geçiren çocuk ile ailenin ilgilenmesi gerektiğini dile getiren Kula, çocukla iletişimin kesilmemesi gerektiğini belirtti.
“Bizim toplum olarak en önemli eğitim yuvamız camilerimizdir”
Travma geçiren çocukların tedavi edilmesi gerektiğini söyleyen Kula, “Bunun tedavisinin en güzel yöntemlerinden birisi ailenin devreye girmesidir. Böyle bir ortamda çocuğun elinde ve ailenin elinde olmadan gerek aile içerisinde ve gerek ailenin dışında bir takım şiddet olayları ile karşılaşmışsa olayları çocuklara pozitif yönleri ile anlatmak gerekir. Sonra çocuklar ile iletişimin kesilmemesi gerekiyor. Bizim toplum olarak en önemli eğitim yuvamız camilerimizdir. Camilerimizdeki din görevlilerimiz bunu çözmesi gerekiyor. Çünkü din bunun için vardır. Dünyada ne tıp ne de psikolojik tedavi dinin görmüş olduğu tedaviyi uygulayamıyor.” ifadelerini kullandı.
Aileler çocuklarına göç etmelerinin geçici olduğunu söylemesi gerektiğini belirten Kula, “Diyarbakır`da cami ve Kur`an Kursu hocalarımıza ve din öğretmenlerimize çok önemli görevler düşüyor. Biz bu işi kalbi ve vicdanı ortaya koyarak çözebiliriz. Eğer tedavi çözümlenemiyorsa aileler çocukları güvenmiş oldukları psikolog ya da okul rehber öğretmenine gidebilir. Çocuklarımıza yeni sosyal hayatında farklı aktiviteler gösterilmelidir. Çocuk toplumsal hayata çok daha fazla girmesi gerekiyor. Aileler çocuklara yaşadıklarının geçici olacağını da anlatması gerektiğini söylemesi lazım.” dedi. (M. Hüseyin Temel, Emrah Deniz – İLKHA)