Fikret Özkan / Doğruhaber
28 Şubat süreciyle gelen İslam düşmanlığı ve insan hak ve hürriyetlerinin tepelenmesinin doruk noktalarından biri de bugün CHP milletvekili olan Nur Serter’in mimarlığını yaptığı Utanç (İkna) odalarıydı. Bu odalarda yüzlerce başörtülü öğrenci, inançları gereği örtündükleri için baskıyla sorguya alınmış, haberleri olmadığı halde yapılan görüşmeler kayıt altına alınmış ve kendilerine, inançlarını terk etmeleri karşısında rüşvetler teklif edilerek kirli emeller ortaya konmuştu. Bu kirli emelin üzerine oynandığı kişilerden biri de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu Av. Nahide Hakan. 2004 yılında Van’dan İstanbul’a okumak için giden Nahide Hakan daha ilk gün kayıt yapmaya giderken fişlendi ve ikna odalarında saatlerce sorgulandı.
Bu Yerlerin İsminin İkna Odası Olduğunu Dahi Bilmiyordum
“İkna odalarının varlığından haberdar dahi değildim. Hatta ikna odalarından çıktıktan sonra dahi bu yerlerin isminin ikna odası olduğunu dahi bilmiyordum” diyen Nahide Hakan, olayları şöyle anlatıyor. “Kayıt zamanıydı. Ben kayıt yaptırmak için sırada bekliyordum. Yanıma birileri geldi ve bana başörtümü çıkarmam gerektiğini yoksa kayıt yaptıramayacağımı söyledi. Maalesef ben de köşeye geçip başımı açmak zorunda kaldım. Başımı açmama rağmen beni bırakmadılar, beni alıp karanlık bir koridordan geçirerek bir odaya götürdüler. Burada başımı normal hayatta da açmam için telkinlerde bulundular. Odada iki kadın ve bir erkek hazırdı ve beni bekliyorlardı. Ve o gün orada olan insanları ben yıllarca orada okuduğum halde bir daha oralarda görmedim” dedi.
Ayetten Örtünme Emrini Anlıyorum
İçeridekilerin kendisini bir suçluymuş gibi sorguladıklarını dile getiren Hakan, “ Bana başımı niçin kapattığımı söylediler. Ben de onlara inancımın gereği diye kapattığımı söyledim. Onlar da bana örtünün inancın gereği olmadığını, dinde başörtüsünün yerinin olmadığını ve aslında Kur’an’da buna yönelik bir ibarenin de bulunmadığını, dinen de bir gereklilik ve belirleyici olmadığını söylüyorlardı. Ben de onlara Kur’an’da örtü ile ilgili ayetleri söyledim ve Nur suresi 31. ayeti onlara okuyarak, ben Müslüman olarak bu ayetten örtünme emrini anlıyorum dedim. İkna edemeyeceklerini anlayınca, bana sen ailenin baskısıyla mı kapanıyorsun diyerek bu sefer de benim inancım gereği değil de isteğimin dışında kapanmış olabileceğim fikrini bana kabul ettirmeye çalıştılar. Ben liseden beri örtünüyordum ve ailemin zoru ile değil inancımın gereği olduğu için örtündüğümü onlara ısrarla söyledim. Ama benden vazgeçecekleri yoktu” şeklinde konuştu.
Çağdaş Yaşamdan Rüşvet Teklif Ettiler
İnancını inkar etmesi için rüşvet teklifinde bulunulduğunu vurgulayan Hakan “ Beni ikna edemeyeceklerini anlayınca bana şunu söylediler: Bak eğer başını açarsan gerek eğitiminde gerekse hayatında daha başarılı olursun. Maddi noktada da sana burs ayarlarız. Hatta bana söyledikleri şeyi aynen söylüyorum. Sana kalacak yer ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinden burs ayarlayacağız dediler. Ben de kendilerine çok ihtiyacım olmadığını, kalacağım yerin de hazır olduğunu söyledim. Evet bana teklif ettikleri rüşveti kabul etmedim. Onların kirli emellerine alet olmadım. Ancak okulu okumak adına peruklu bir şekilde okula devam etmek zorunda kaldım” ifadelerini kullandı.
Kanunsuz Bir Şekilde Sorgulandık
Hiç kimsenin başka bir kişinin inançları ve manevi değerleri ile alay etme hakkının olmadığını söyleyen Hakan, “ Kendi ülkemizde parya durumuna düştük. Kendisini imtiyazlı gören bir grubun, inançlarımızı bu kadar hor görmesi çok acı. Karşınıza oturmuş ve kim olduğunu bilmediğiniz kişiler sizi kanun adına kanunsuz bir şekilde sorguluyor ve siz hiçbir şey yapamıyorsunuz. Kanun dışı bir şekilde sizi fişlemiş ve belki de geleceğinizi, sicilinizi elinde tutan insanların önünde çaresiz bırakılmışsınız. Bu insanlık dışı bir olay” diye konuştu.
Onlara Hep Nefretle Bakardım
Nur Serter ile hiçbir zaman karşı karşıya gelmediğini ancak Kemal Alemdaroğlu ile okul bahçesinde zaman zaman karşı karşıya geldiğini ve ona hep nefretle baktığını söyleyen Hakan “ Ancak ne yapalım ki egemen güç idi. İçimize çekiyorduk. Ve zaten başımıza gelen sıkıntıları artık kanıksamıştık. Malum birçok kesimde etkin güç bu tip insanlardı. Bizim dışımızda da bu odaklar tarafından kendilerine iftira edilmiş ve mağdur edilmiş nice insanlar vardır. Ve bu yaptıkları hep yanlarına kâr kalıyor. Ama Nur Serter’in çıkıp bu işlerin mimarı olduğunu söylemesi ve kayıtların kendilerinde olduğunu söylemesi beni çok sevindirdi. Zira bu yaptıkları haksızlıkların bu vesileyle tarihin karanlıklarına gömülmeyeceği anlamına geliyor ki bu da haksızlıkların ortaya çıkması demektir benim için” dedi.
İnandığım Değerleri İnkâr Ettiler
Sorgu odasında 30 -40 dakika gibi bir süre kaldığını ve bu süre zarfında kayıt altında olduğunun farkında olmadığını belirten Av. Nahide Hakan “Ancak içeride bir tane bey vardı ve biz konuştuğumuzda o bey sadece odanın içerisinde dönüp dolaşıyordu bizleri dinliyordu. Hiç konuşmadı. Böylesine psikolojik bir baskı altında inancımın gereği olarak başımı örtmüş olmam sonucu benim bu inancımı hafife almaları ve inancımı kötülemeleri ve inandığım değerleri inkar etmeleri benim için en büyük hakaretti. Onların bu tavırları, en basitinden beni cahil görmeleri ve onlara göre yaptığımın kendi irademle yapmadığımı ima etmeleri bile başlı başına bir aşağılama ve hakaretti. Keşke beni böyle hafife alıp aşağılayacaklarına darp etseydiler. O zaman, böylesine ulvi değerler karşısında ne kadar aciz ve kinle dolu olduklarını görür ve acziyetlerini ortaya koyuyorlardı derdim” şeklinde konuştu.
Kendi Yurdumda Müslüman Olmak
“Bir kere siz devlete küs olarak yola çıkıyorsunuz. Ancak sisteme rağmen okuma gayretini devam ettirmek zorunda hissediyorsunuz kendinizi” diyen Hakan, “4 yıl boyunca okula gidip başımı her açtığımda benim içimde öfke daha bir katlanarak büyüdü. Bizim için çok hayati ve inancımızın en temel bir unsuru olan başörtümüzü bize çıkartmaları bize yapılacak en büyük zulümdü. Üstelik bu zulmü reva görenlerde bu ülkenin insanları. Ve belki de bu memlekete bizim kadar bile faydası olmayan insanlar. Bu insanların, bizim temel hak ve hürriyetlerimiz üzerine oynamaları bize şu azmi verdi. Bu mekânları onlara bırakmayacağız. Bu ülkede yaşananlara karşı bir mücadele düşüncem de yoktu. Ben sadece okumaya gitmiştim. Ancak zulüm, bana da ilişince bunun karşısında durulması gerektiği kanısına o zaman vardım. O ikna odasında benim ikna olduğum bir tek şey vardı. Kendi ülkemde nasıl garip olduğumu ve parya durumuna düştüğümü anladım. Kendi yurdumda Müslüman olarak ikinci sınıf insan olduğuma ikna oldum” ifadelerini kullandı.
Çözülmüş Gibi Görünmesi Bizi Aldatmamalı
Hakan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Başörtüsü sorunu toplum için önemli bir sorun. Ancak bu meselenin, bugün çözülmüş gibi görünmesi bizi aldatmamalı. Bu sıkıntıların bir daha yaşanmaması için yasal güvence altına alınması lazım ki bu sadece başörtüsü meselesinde değil, bütün insani hak ve özgülüklerde de sağlanmalıdır.”