H1N1 virüsünün Influenza A grubundan olan virüs olduğunu söyleyen İç Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Zülfüoğulları, hastalığın mevsimsel grip ile aynı olduğunu dile getirdi.

Zülfüoğulları, “Hastalığa güncel olarak domuz gribi deniliyor. İlk teşhis edildiğinde domuzdan bulaştığı için bu şekilde isimlendirilmiştir. H1N1 virüsü, insan gribi, kuş gribi ve domuz gribinin beraber birleşmesinden çıkan yeni bir virüstür. Virüsün diğer Influenza virüslerinden hiçbir farkı yok, tek bir farkı var o da hızlı yayılıyor ama onun dışında klinik seyir açısından fark ettirmiyor.” dedi.

Gribe karşı dikkatli olmak gerektiğine vurgu yapan Zülküfoğulları, belirtilerin mevsimsel grip ile aynı olduğunu ifade etti.

Dr. Zülfüoğulları şöyle devam etti: “Eğer birsinde 38 derecenin üzerinde ateş 2 veya 3 gün üzerinde devam ediyorsa baş ağrısı, bulantı, kusma, karın ağrısı, yoğun kas ağrıları varsa H1N1 virüsünden şüphelenmek lazım. Bunun için ağızdan sürüntü almak lazım. Sürüntü alındıktan sonra sonuca göre tedavi yöntemleri uygulanacaktır.” ifadelerini kullandı.

Tedavi yöntemlerinden bahseden Zülfüoğlulları, hastalığının tedavisinde antibiyotiğin olmadığını söyledi.

Tedavide ilk 24 saat antivirallerin verileceğini belirten Zülfüoğulları, “İlk 48 saat etkili olan bir iki aperat var, alınırsa çok etkili oluyor. Onun dışında bunlarda antibiyotiğin yeri yok. Çünkü viral kaynaklı olduğu için antibiyotiğin yeri yok. Gribal enfeksiyona kapılmış biri enfeksiyon ilerlerse zatürre riski var ve zatürre çok ağır geçiyor. Öyle bir durumda hastaneye başvurmak lazım.” diye konuştu.

Virüsün 0-24 yaş gurubu arasında yaygın olduğuna dikkat çeken Dr. Zülfüoğulları, 60-65 yaş gurubundaki kişilerin ise virüsün bulaşmadığını dile getirerek,  “1918 yılında pandemi virüsü vardı. Bu pandemi 1950 yılına kadar sürdü ve sonra buna karşı bağışlık gelişti.  Onun için 60 yaş üzerinde çok endişe edilecek bir durum yok.  Özellikle hamilelerde çok ağır seyredebilir. Çok kronik hastalarda KOAH, astım, diyabet ve hipertansiyonda dikkat edilmesi lazım.” dedi.

Virüsün tek önlem yolunun hijyen olduğunu dile getiren Zülfüoğulları şu tavsiyelerde bulundu:

“Gribal enfeksiyonda tanı sadece kliniktir. Korunmamın yolu da hijyendir.  Hijyen yüzde 50 oranında koruyor. Mümkünse günde en az 15 defa eller yıkanmalıdır. Islak mendille kullandığınız kalem veya masanızı silmek çok ciddi anlamda koruyuculuk sağlıyor. Eğer kapalı ortamlarda bulunuyorsanız mümkünse saatte bir odanın 10 dakika havalanması çok önemlidir. Kapalı olan odalarda 2 saat boyunca virüs havada canlı kalabiliyor. Eğer kapalı odada öksürsek 2 metre içindeki herkes bu hastalığa kapılabilir. Güneş ışığına maruz kalmak önemlidir.

Bağışıklık sisteminin gelişmesi için bol miktarda meyve ve sebze tüketilmesi gerektiğini anlatan Zülfüoğulları, “Günde en az 3-4 litre sıvı tüketilmelidir. Bol bol C vitamini almak lazım. Bol greyfurt, portakal, yeşil sebzeler aldığınız takdirde antibiyotiklerden daha etkili doğal bir ilaç kullanmış olursunuz.” ifadelerinin altını çizdi. (Emrah Deniz, M. Hüseyin Temel- İLKHA)