HÜSEYİN SAĞLAM - DOĞRUHABER / ANALİZ

Geçen hafta Suudi yönetiminin “Saltanatın maslahatı” uğruna gerçekleştirdiği idamlar, bir anda Şii-Sünni çekişmesine dönüştü.

Meseleyi bilenler de, bilmeyenler de bölgesel kamplaşma ve üstünlük kurma mücadelesinin kurbanı olma uğruna siyasal holiganizmin esaretine kapıldılar.

İdam edilenlerin sayısı 47 kişiydi. Bunlardan sadece 4 kişi Şii iken geriye kalan 43 kişi Sünni idi.

Burada idamların meşruiyeti üzerine tartışmalar yaşanması gerekirken El Kaide bağlantısı iddiasıyle 43 Sünni görmezden gelinerek Sünnisiyle Şiisiyle herkes Şiilik üzerinden tartışmalara daldı. Vaziyet bir anda Sünni-Şii kapışmasına dönüştürüldü ki, herkes kendi mezhebi mevzisine yatıp karşı tarafı ateş altına almak mecburiyeti dayatıldı. Bunda taraf ülkelerin etkisi olduğu gibi, küresel propaganda araçlarının payı da oldukça önemliydi.

Bunun Türkiye`deki yansımalarına gelince;

Bilindiği üzere Türkiye ile Suudi yönetimi arasında son dönemde “bölgesel ittifak” çerçevesinde önemli adımlar atılmaktadır. Hatta söz konusu ittifak sadece bu iki ülkeyle de sınırlı değildir. Uçak krizi üzerine Rusya ile yaşanan gerginlik, Rusların ekonomik alana da yansıttıkları kısıtlamalar, Türkiye`nin rotayı Suudi`ye daha fazla çevirmesine sebep oldu. Bölgesel rekabetin hiçbir sınır tanımadığı şu koşullarda buraya kadar her şey normal karşılanabilir.

Ancak Mavi Marmara krizinden beri İsrail ile bozuk olan ilişkilerin tamir edilip rayına oturtulması çabaları var. Darbe üzerinden Mısır`la süren küskünlükler de var. Medyaya yansıyan kimi haberlere göre Sisi yönetimiyle de ilişkilerin tekrar kurulabileceği yönünde emareler bulunmaktadır.

Bu durumda hâlihazırda Rusya/İran/Irak/Suriye ittifakına karşı Suud/Türkiye/İsrail ve bunlara eklemlenecek bilumum Körfez krallıkları ile büyük ihtimalle Mısır`dan oluşacak yeni bir ittifakın temelleri atılmaktadır.

Tekrar idamlara ve idamlar üzerinden alevlendirilmek istenen mezhepsel kamplaşmaya dönecek olursak;

Rusya`nın içerisinde bulunduğu bir ittifak ne derece “Şii ittifakı” olacaksa, İsrail`in içerisinde yer alacağı karşı ittifak da o derece “Sünni ittifakı” olacaktır. Hal bu iken, tüm mesele bölgesel kapışma ve bu kapışmaya dayalı ittifak arayışları iken bunun mezhepsel zemine çekilmesi, kelimenin tam anlamıyla cinayettir, suçtur, toplu siyasal idamlar hükmündedir.

Bölgesel bazda Şiilerin ağırlıkta olduğu kampla kapışma halindesiniz. Burada İran en etkin faktörlerin başında gelmektedir. İran`ın politikalarını Irak üzerinden, Suriye üzerinden eleştirebilir yerden yere de vurabilirsiniz. Keza İran da aynı şekilde sizlerin politikalarını eleştirmekte, yerden yere vurmaktadır.

Ama her şeyi kitleleri mobilize edip politize etmek uğruna mezhepsel zemine çekip çekiştirirseniz, Şii de olsanız, Sünni de olsanız fark etmez ancak ve ancak bölge dışı şeytani aktörlerin ekmeğine yağ sürersiniz.

Şiiliği kendinizce haklı nedenlerle eleştirirseniz, Vahhabilikle iş tuttuğunuzu da unutmayacaksınız.

Rus faktörünü Şiilikle harmanlayıp mahkûm ediyorsanız ve kendinizce haklı iseniz, unutmayın ki ABD`ye, NATO`ya, birbirinize ihtiyaç duyduğunuzu söylediğiniz müstakbel müttefikiniz İsrail`e dayanarak Sünniliği selamete çıkaramazsınız.

Zaten kimsenin birbirini dinlediği yok. Devletsel çıkarlarınız, milli menfaatleriniz, stratejik çıkar öngörüleriniz uğruna hepiniz herkesle her koşulda tuhaf ilişkiler geliştiriyorsunuz. Birbirinize üstünlük sağlayıp bölgesel bazda söz sahibi olmak için her yolu mubah görüyorsunuz. Bari işi daha fazla rayından çıkarmayınız, insanları mezhepsel fay hatlarına çekip devasa çukurlara gömmeyiniz.