8 OCAK

GÜNÜN AYETİ

“Elif, Lâm, Mim…
Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için kılavuz olan bir kitaptır.
Ki onlar, gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler” (Bakara suresi 1,2 ve 3. ayetlerin meali)

GÜNÜN HADİSİ

“Kur'an'ı okumak, herhangi bir kimseyi bana yalvarmaktan ve benden ihtiyacını istemekten alıkoyuyorsa, o kimseye şükredenlerin en faziletli ve en yüce sevabını ihsan ederim.” (Hadis-i Kudsî -Buhari)

GÜNÜN SÖZÜ

“Kişi Kur'an'ı okuduğu zaman, melek onun gözlerinin ortasından öper” (Süfyan-ı Sevri)

TARİHTE BUGÜN

1642: Astronomi bilgini Galileo Galilei hapishanede öldü. (1)

1784:  Osmanlı Devleti Rusya'nın Kırım'ı ilhakını bir sened ile resmen tanıdı.

1823: Charles Darwin'den önce doğal seçme yoluyla türlerin evrimine ilişkin görüşleri ortaya atmasıyla bilinen İngiliz toplum ve doğa bilimci, coğrafyacı ve eleştirmen Alfred Russel Wallace doğdu. (2)

1835: ABD'nin ulusal borcu ilk ve son kez 0 (sıfır) oldu.


1916: Müttefik kuvvetler Çanakkale`yi geçemediler. Yenilgiye uğrayarak Gelibolu yarımadasından çekilmeye başladılar. Başarısızlığı nedeniyle İngiliz Deniz Kuvvetleri komutanı Amiral Winston Churchill görevinden istifa etti.


1918: Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Woodrow Wilson, Temsilciler Meclisi ve Senato'nun ortak toplantısında Avrupa'da kalıcı barışın sağlanması için kendi adıyla anılacak olan 14 prensibi ortaya attı. (3)

1928: Adliye Vekili Mahmut Esat Bozkurt, Latin harfleri ile ilgili olarak Türk Ocağı'nda konuşma yaptı. (4)

1943: Yoksullara ucuz ekmek verilmesine ilişkin kararname yayımlandı.

1946: Demokrat Parti kurucuları, Ankara'da bir evde yaptıkları toplantıda, Başkanlığına Celal Bayar'ı seçtiler.

1980: Akaryakıt yokluğu nedeniyle fabrikaların %80'i üretimi durdurdu.

1998: Mustafa Kalemli'nin Meclis yolsuzluğu onaylandı

1998: Karşıyaka Müftüsü Nadir Kuru'nun, İzmir'de Dr. Tibet Kızılcan'ın cenaze namazını kıldırırken, ''İsteyen hanımlar namaza gelebilir'' sözleri üzerine, kadınlar, erkeklerle saf tutarak cenaze namazı kıldı. İslamı etkisizleştirmeye matuf eylemlerden biri cüzi konuları ana unsur makamına taşıyıp üzerinde tartışma başlatmaktır. Örneğin farz namazları kılmayan insanların “Bayanlar cenaze namazını kılsın mı kılmasın mı?” konusunu tartışmaları hakkı ortaya koymak için verilen bir uğraş değildir. Olaya sadece “Malayani bir mesele üzerinde tartışmamak gerek” deyip arka planı atlamamak lazımdır. Zira bu konuları tartışmaya açmak sadece “Müslümanları boş meselelerle oyalamak” değildir. Bundan daha mühimi tali yollardan İslamın esaslarına taarruz hedeflenmekte ve boş işlerle uğraştırılarak yorgunlaştırılan Müslümanların esas meselelerde nefeslerini tüketmiş olmaktır. Zira “Bayanlar cenaze namazı kılsın, Yok kılmasın” meselesinde nefesini tüketen hangi Müslüman asıl olan “Farz namazları kılma” konusuna eğilebilmiştir ki?

2003: Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, gazetecilere verdiği resepsiyonda, ''Herkesin dini inancına ve bunları özel yaşamlarında ifade etme tarzına saygı duyarız. Ancak bunların, özellikle türbanın mevzuata, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarına aykırı olarak siyasi bir dayatma ve cumhuriyet geleneklerini aşındırma sembol ve eylemi olarak kullanılması beklenmemelidir'' dedi. Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt da, ''28 Şubat süreci devam ediyor mu? Türkiye'de irticai süreç devam ediyorsa, o süreç devam ediyor'' diye konuştu.  

2003: THY`nin İstanbul-Diyarbakır seferini yapan RC-100 tipi uçağı Diyarbakır'a inişi sırasında düştü, 74 kişi öldü, 3 kişi yaralı kurtuldu.

2003 - Amerika Birleşik Devletleri, Afganistan'da askeri üsler kurmaya başladı.

8 OCAK

MERCEK

(1) GALİLEO Ve Batı`da Bilim

8 Ocak 1642: Astronomi bilgini Galileo Galilei hapishanede öldü.

Bugün geldiği noktayla medeniyetin zirvesini işgal ettiğini iddia eden Avrupa`nın tarihi “İnsan İşi Değil” dedirtecek uygulamalarla doludur. Kendi çapında bir bilim adamı olan Galileo Galilei`ye reva gördükleri Avrupa`nın karanlık tarihinde kara bir nokta mesabesindedir. Galileo Dünya dönüyor dediği için iki kez Engizisyonda yargılanmış, nihayetinde bilimsel teorilerinden vazgeçirtilmiştir.

İtalyan fizikçi, matematikçi, gökbilimci ve bir filozof olan Galileo Galilei 15 Şubat 1564`de doğar 8 Ocak 1642`de ölür.

Galileo, ilk önce tıp eğitimine başlamış, sonra ilgisi matematik ve felsefeye dönmüştür. 25 yaşında Matematik profesörü olan Galileo, genç yaşlarından itibaren hareket hakkında kendi başına deneyler yapmaya başlamıştır. 1609'da yapılmış basit bir teleskoptan ilham alarak daha üstün teleskoplar geliştirmiş ve uzay hakkında daha önce hiç yapılamamış gözlemler yapmıştır.

14. yüzyılda Polonyalı Copernicus, Güneş merkezli kendi evren modelini geliştirmişti. Copernicus, Galileo'nun doğumundan 21 yıl önce ölmüştü. Galileo, dünyanın güneşin etrafında döndüğü yönündeki Copernicus kuramını destekliyordu ve bu kilisenin büyük tepkisini çekmişti.
Kilise bu teorinin Kutsal Kitap'ta Yeşu'nun Güneş'e hareket etmeme emri vermesine ters düştüğünü düşünüyordu. Bunun üzerine Galileo Roma'da Engizisyon mahkemesi önünde ilk sorgusuna alındı. Engizisyon toplandı ve sonunda Galileo'nun teorisinin asılsız ve dine aykırı olduğu kararını verdiler.
Galileo'nun yargılandığı bu ilk Engizisyonda 1616 yılında bu kuramları desteklemesi ve öğretmesi kilise tarafından yasaklandı.

Galileo "Dünyanın İki Esas Sistemi Üzerine Diyaloglar" eserini Papalığın izni ile 1632'de bastırdı. Kitap Copernicus'un teorisini destekleyen ve karşı çıkan iki adamın tartışması üzerineydi. Galileo mahkeme öncesi gözaltına alındı ve ömür boyu hapse mahkûm edildi. Sonrasında cezası ev hapsine çevrildi ve Copernicus kuramına karşı çıkmaya zorlandı.

Galileo Dünya dönüyor diye yargılandığı iki ayrı Engizisyon`da pes edip işkence ve ölüm korkusuyla teorilerini geri çekti. 69 yaşında katlanamayacağı acıları göze almayıp “Her şeye rağmen dünya dönüyor” diye mırıldanmış ve ömür boyu hapse mahkûm edilmişti. Ömrünün son 9 yılını kapatıldığı bir evde hapis altında geçirdi ve 8 Ocak 1642`de öldü.

(2) Evrim Safsatası

8 Ocak  1823: Charles Darwin'den önce doğal seçme yoluyla türlerin evrimine ilişkin görüşleri ortaya atmasıyla bilinen İngiliz toplum ve doğa bilimci, coğrafyacı ve eleştirmen Alfred Russel Wallace doğdu.

8 Ocak 1823`de doğan Alfred Russel Wallace Britanyalı doğa bilimci, coğrafyacı, antropolog ve biyologdur.

Charles Darwin ile aynı zamanlarda evrim kuramı konusunda çalışmıştır. Darwin, muhafazakâr çevrelerden tepki çekeceğini düşünerek çalışmalarını ölümünden sonra yayınlanmak üzere rafa kaldırmışken, benzer bir çalışma hazırlayan Wallace'dan 1858 yılında aldığı bir mektup çalışmalarını yayımlaması için ona cesaret vermiştir. Darwin ile Wallace evrim teorisi ve doğal seçilim üzerine beraberce bir tez yazıp yayımlamışlardır. Sonraları Darwin'le bazı noktalarda görüş ayrılığına düşen Wallace, ruhun varlığına inanan bir kişi olarak Allah'ın evrimle yarattığına inanıyordu.

Evrim, biyolojide canlı türlerinin nesilden nesile kalıtsal değişime uğrayarak ilk halinden farklı özellikler kazanma sürecidir.

Bu teoriye göre hayvanlar, bitkiler ve Dünya'daki diğer tüm canlıların kökeni kendilerinden önce yaşamış türlere dayanır.

Bilim adamlarına göre Dünya'daki canlı türlerinden henüz sadece 2 milyondan biraz fazlası tanımlanabilmiş ve sınıflanabilmiştir. Bazı tahminlere göre henüz tanımlanmamış 10 ila 30 milyon canlı türü vardır. Bir milimetrenin binde birinden kısa bakterilerden tutun, yerden yüksekliği 100 metreyi, ağırlığı binlerce tonu bulan sequoia servi ağaçlarına kadar dünyadaki canlı türleri, cüsse, biçim ve yaşayış biçimi açısından çok büyük farklılıklar gösterirler. Sıcak su kaynaklarında kaynama sıcaklığına yakın derecelerde yaşayan bakteriler olduğu gibi, Antarktika'daki buzullarda ya da tuz göllerinde -23 °C'ye varan sıcaklıklarda yaşayan algler ve mantarlar vardır. Aynı şekilde karanlık okyanus tabanlarındaki hidrotermal çatlakların kenarlarında yaşayan devasa boru kurtçukları olduğu gibi, Everest Dağı'nın yamaçlarında, 6 bin metre yükseklikte yaşayan hezaren çiçekleri ve örümcekler vardır.

Kalkıp da bu farklı yaşam türlerini ve canlı çeşitlerini tek bir türe dayandırmak ve “Tüm canlılar tek bir canlıdan türedi. zaman içinde evrimleşerek üst ve başarılı türler ortaya çıktı” demek kargalara espiri olacakken bilim diye insanoğluna servis edilmiştir. Nitekim Evrimciler; “Dünyadaki bu neredeyse sınırsız sayıdaki yaşam biçimi, evrimsel sürecin bir sonucudur. Tüm canlılar, ortak atalardan geldikleri için akrabadırlar. İnsan ve diğer tüm memeliler, yaklaşık 150 milyon yıl önce yaşamış sivrifaremsi bir canlıdan evrimleşmişlerdir. Memeliler, kuşlar, sürüngenler, iki yaşamlılar ve balıkların ortak atası su solucanlarıdır. Tüm hayvanlar ve bitkiler, yaklaşık 3 milyar yıl önce yaşamış bakterimsi mikroorganizmalardan türemişlerdir. Biyolojik evrim, canlı nesillerinin ortak atadan değişerek türeme sürecidir” derler.
Alfred Russel Wallace her ne kadar Darwin`in aksine “Allah'ın evrimle yarattığına inanıyorduysa” da Evrim teorisine katkı sunmuş birisidir.

(3) WİLSON İLKELERİ


8 Ocak  1918: Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Woodrow Wilson, Temsilciler Meclisi ve Senato'nun ortak toplantısında Avrupa'da kalıcı barışın sağlanması için kendi adıyla anılacak olan 14 prensibi ortaya attı.

Thomas Woodrow Wilson 28 Aralık 1856`da doğmuş,  3 Şubat 1924`de ölmüştür. 1913-1921 yılları arasında Amerika Birleşik Devletleri'nin 28. Başkanıdır. 
Kendi adıyla anılacak olan ünlü Wilson İlkeleri'ni öne süren kişidir. Bu ilkeler asırlar boyunca birbirleriyle savaşan Avrupa ülkeleri arasında kalıcı bir barışı hedeflemişse de ne kadar başarılı(!) olduğu 2. Dünya savaşıyla ortaya çıkmıştır.

WİLSON İLKELERİ
Wilson İlkeleri, dönemin Amerika Birleşik Devletleri başkanı Woodrow Wilson'ın 8 Ocak 1918 günü ABD Kongresi'nde yaptığı konuşmada bahsettiği ilkelere verilen addır. On Dört Madde İngilizce Fourteen Points olarak da anılan bu on dört ilke, ABD'nin Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulmasını istediği dünya düzenine ilişkin görüşlerini de ifade eder. Bu 14 İlke`den bazıları:

--Galip devletler yenilen devletlerden toprak ve savaş tazminatı almayacak. Bu madde sözde yeni sömürgeler oluşmasına karşıdır. Mağlub devletlerin mütareke imzalamasını hızlandırmıştır.

--Devletlerarası antlaşmalarda açık diplomasi esası uygulanacak. Bu madde ile Gizli antlaşmalar hukuken geçersiz sayılmıştır.
--Karasuları dışındaki denizlerde tam serbestlik sağlanacak
--Uluslar arası ekonomik engeller kaldırılacak ve devletlerarasında eşitlik sağlanacak
--Silahlanmanın azaltılması yolunda karşılıklı güvenceler verilecektir. Bu sözde İlk silahsızlanma çağrısıdır. Gelin görün ki, ABD en büyük silah sanayinin sahibi olacaktır.

--Rusya, Belçika, Romanya, İtalya, Sırbistan, Karadağ ve Romanya`nın sınırları tekrar saptanacak
--Devletlerarası anlaşmazlıkları barış yoluyla çözecek uluslararası bir örgüt kurulacak. Bu madde ile Milletler Cemiyetinin kurulması istenmiştir. Bu cemiyet Paris Konferansında kurulmuştur. Bu madde Wilson Prensiplerinin uyulan tek maddesidir. Bu maddeyle Savaş uluslararası meselelerin çözülmesinde araç olmaktan çıkarılmak istenmiştir.
--Boğazlar bütün ulusların ticaret gemilerine açık olacak.
--Osmanlı İmparatorluğu`nda Türklerin oturduğu bölgelerin egemenliği sağlanacak, diğer bölgelerdeki uluslara da kendilerini geliştirme hakkı verilecektir.
--Alses Loren Fransa`ya geri verilecektir. Bu madde “savaştan sonra mağlub devletlerden toprak alınmayacaktır” maddesi ile çelişmektedir.

(4) Mahmut Esat Bozkurt


8 Ocak  1928: Adliye Vekili Mahmut Esat Bozkurt, Latin harfleri ile ilgili olarak Türk Ocağı'nda konuşma yaptı.

Mahmut Esat Bozkurt 1892`de Kuşadası`nda doğdu. Atatürk'ün yakın çalışma arkadaşlarından olup Türkiye'nin hukuki temellerinin atılmasında büyük katkılarda bulunmuş bir devlet adamıdır.

Bozkurt, 3. ve 4. İsmet İnönü Hükümetlerinde Adliye Vekili olarak görev yaptı. Türk Medeni Kanunu, Türk Ceza Kanunu, Kabotaj Kanunu, Borçlar Kanunu, Ticaret Kanunu, Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu gibi Türkiye Cumhuriyeti hukuk sisteminin temel yasaları, Mahmut Esat Bozkurt'un Adliye Vekilliği döneminde hazırlandı ve yürürlüğe girdi.

1934'de Soyadı Kanunu'nun yürürlüğe girmesiyle “Bozkurt soyadını bizzat Atatürk vermiştir” dense de bazıları buna itiraz edip Atatürk`ün ona “Ateştentürk” soyadını vermek istediğini ama onun müsaade isteyip “Bozkurt” soyadını aldığını söylerler.

Mahmut Esad Bozkurt, Türk Milliyetçiliğinin ana kolonlarındandır. Kendisinin sahip olduğu milliyetçilik anlayışını değişik zamanlarda yaptığı konuşmalarından anlamak mümkündür.

17 Eylül 1930`da Ödemiş`te yaptığı bir konuşmadan bir kesit

BENİM FİKRİM VE KANAATİM ŞUDUR Kİ; DOST DA DÜŞMAN DA BİLSİN Kİ, BU MEMLEKETİN EFENDİSİ TÜRK`TÜR. ÖZ TÜRK OLMAYANLARIN TÜRK VATANINDA BİR HAKKI VARDIR, O DA HİZMETÇİ OLMAKTIR, KÖLE OLMAKTIR. DOST VE DÜŞMAN, HATTA DAĞLAR BU HAKİKATİ BÖYLE BİLSİN”


19.9.1930 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yer alan konuşmasından

TÜRK'ÜN EN KÖTÜSÜ, TÜRK OLMAYANIN EN İYİSİNDEN İYİDİR!  TÜRK DEVLETİ'NİN İŞLERİNİ TÜRKLER'DEN BAŞKALARINA VERMEYELİM! TÜRK DEVLETİ İŞLERİNİN BAŞINA ÖZ TÜRKLER'DEN BAŞKASI GEÇMEMELİDİR. YENİ TÜRK CUMHURİYETİ'NİN DEVLET İŞLERİNİN BAŞINDA MUTLAKA TÜRKLER BULUNACAKTIR!


Yine Mahmut Esat Bozkurt'tan inciler;

- TEŞKİLÂT-I ESÂSİYE'YE GÖRE, TÜRK VARDIR, TÜRKLÜK VARDIR! BAŞKA BİR ŞEY YOKTUR! AÇIK(ÇA) SÖYLEMELİYİZ! BU YOLDA AÇIK VE TEREDDÜTSÜZ YÜRÜMELİYİZ!
-
BU YERLERDE (TÜRKİYE'DE) ÖZ TÜRK HAKLARINA SAHİP OLMAK İSTEYENLER, TÜRK OLMALIDIR!

- TÜRKLÜĞÜ KABUL ETMEZ, ONU KÜÇÜK GÖRÜR, ONA İHANET EDER, SONRA DA TÜRK'E TANINAN HAKLARDAN, HATTA ONDAN FAZLASINI İSTER, BU OLMAZ! BUNA "YAĞMA YOK!" DERLER!

- TÜRK HAKLARI'NDAN İSTİFADE EDEBİLMEK İÇİN TÜRKLÜĞÜ BENİMSEMEK, TÜRK HARSINI (KÜLTÜRÜNÜ) KABUL ETMEK, TÜRKLÜĞÜ DUYMAK, TÜRK MENFAATLERİNİ KENDİ MENFAATİ YAPMAK, ONA HÜRMEK ETMEK, "TÜRK'ÜM" DEMEK, TÜRKLÜĞÜ HARSİYLE, HİSSİYLE KABUL ETMEK LÂZIMDIR! BUNLARI SAMİMİYETLE BENİMSEYENLERİ, YAPANLARI TÜRK SAYARIZ! KİM OLURSA OLSUN!

Mahmut Esat Bozkurt`un Atatürk'ün yakın çalışma arkadaşlarından olduğunu hatırlarsak bu fikirlerini onun iradesi dışında serdetmesi düşünülemez gibi geliyor. Yine Mahmut Esat Bozkurt`un Türk Hukukunun oluşturulmasında çok etkin olduğunu söylemiştik. Burada bilinmesi gereken bir durum daha vardır ki; Türkiye Hukuku İsviçre, İtalya, Almanya, Fransa gibi bazı ülkelerin kanunları harmanlanarak kopyala yapıştır oluşturulmuştur. Hatta öyle ki, fıkra statüsünde bir özdeyişe bile konu olmuştur bu durum. Denir ki; "Türk vatandaşı, İsviçre medeni kanununa göre evlenen, İtalyan ceza yasasına göre cezalandırılan, Alman ceza muhakemeleri usulü yasasına göre yargılanan, Fransız idare hukukuna göre idare edilen, İslam hukukuna göre gömülen kişidir"