Medreselerin tarihi, toplumun ıslahındaki rolünü, müfredatını İlke Haber Ajansı`na (İLKHA) değerlendiren Geylani Medrese Müdderisi Seyit Nesrullah Geylani, ümmet kardeşliğinin var olduğu medreselerin sahiplenmesi gerektiğini belirtti.
Birçok ayet-i kerimede ilmin ve ulemanın faziletinden bahsedildiğini ifade eden Geylani, medrese geleneğinin Suffa mektebiyle başladığını belirterek şunları söyledi: “Medreseler Hz. Muhammed (sav) döneminde Suffa mektebiyle başlamış, günümüze kadar farklı şekillerde gelmiştir. Bu medreselerde sahabeler hadis, fıkıh, tefsir başta olmak üzere tüm İslam ilimleri öğrenmişlerdir. Burada yetişen sahabeler farklı yerlerde görevlendirilmiştir.”
“İlim ehli mirası medreselere sahip çıkılmalı”
İslam tarihinde birçok büyük âlimin ve zatların medreselerde yetiştiğini hatırlatan Geylani, günümüze kadar devam eden medreselerin toplumun ıslahı için büyük mücadeleler verdiğini kaydetti.
Geylani, medreselerin vahdet merkezleri olması nedeniyle sahiplenmesi gerektiğinin önemine dikkat çekerek toplumun ıslah edecek gerçek anlamdaki âlimlerin ancak medreselerden yetişebileceğini ifade etti.
Geylani, “İlim ehli mirasına sahip çıkılmalı. İslam`ın yayılması ve toplumun ıslahı için medreselere sahip çıkılmalı. Medreselerde ilim, hayâ, edep vardır. Topluma yön verecek büyük zatların yetişmesi için sahip çıkılmalıdır. Medreselerde ilimle beraber takva vardır. Şahit oluyoruz ki televizyonlarda ilim olduğu halde takva olmayınca yanlış fikir ve ideolojiler veriliyor. Yanlış fetvalar veriliyor. Medreselerde ehlisünnet ve itikat vardır. Medreselerde büyük zatların zuhuru vardır. Peygambere varislik yapacak gerçek manada âlimler ancak medreselerde çıkar.” şeklinde konuştu.
Geylani, medrese açma imkânı olmayan âlimlere destek verilmesi gerektiğini belirtti.
“İlimsiz bir toplum ifsat olmaya meyillidir”
“İlimsiz bir toplum ayakta duramaz.” diyen Geylani, medrese müfredatına ve âlimlerin görevlerine dikkat çekerek konuşmasını şöyle sürdürdü: “İlimsiz bir toplum ifsat olmaya meyillidir. İslam tarihi boyunca ilimin revaçta olduğu zamanlarda İslam ve İslam devleti parlamıştır. Ne zaman ki ilim azaldıysa ifsadın başladığını görüyoruz. Toplum arasında sorunların çözüm bulduğu medreselere sahip çıkılmalıdır. Çünkü medreseler gün olmuş toplum için hâkimlik görevini üstlenmiş gün gelmiş polislik görevini üstlenerek halkın arasını bulmuş, öğretmenlik görevini yaparak toplumu irşat etmiş, aydınlatmıştır.”
Medreselerdeki programlarına değinen Geylani, “Medreselerde, öğrencinin uyması geren ve günlük yapması elzem olan bazı kural ve kaideler vardır. Sabah namazıyla başlayan ve farklı programlarla devam eden bir medrese müfredatı vardır. Özellikle namazlardan sonra talebelerin hadis öğrenmelerini sağlamak için her namazdan sonra farklı bir öğrenci tarafından Arapçasıyla birlikte bir ezber okunur. Medreselerde Arapça gramer, tefsir, fıkıh, akaid, kelam ve tüm İslami ilimler tahsil edilir.” diye belirtti.
“Fetva, ilim ve takva sahiplerinden alınmalı”
Son zamanlarda televizyon ekranlarında verilen fetvalara da değinen Geylani, “Fetvayı veren ne kadar sorumluysa fetvayı alan da o kadar sorumludur. İlim sahibi ve takva sahibi olmayan kişilerden fetva alınmaz. Günümüzde bir iki kitap okuyan insanlara ‘Mela` deniliyor. İlim sahibi olmayan insanlardan maalesef fetva soruluyor. Allah korkusu olmayan insanlar, İslam kitaplarında olmayan ve kendi görüşlerini aktarıyorlar. Eski ulemalarda fetva sorulmadan önce icazetleri soruluyordu. Maalesef günümüzde bu tür yanlışlıklar yapılmaktadır. Fetva, ilim ve takva sahiplerinden alınmalıdır.” açıklamasında bulundu.
Geylani medresesinin tarihi serüveni
Geylani medresesinin günümüze gelene dek tarihi serüvenine ve çektiği sıkıntılara da anlatan Geylani, şunları kaydetti: “Bitlis`teki Geylani medresemizin geçmişi, Siirt iline bağlı Baykan ilçesinin Yarınca (Arbo) köyündeki medreseye dayanıyor. Geylani Medresesinin tarihi ‘Arbo Medresesi` ile başlamıştır. Dedem Şeyh Muhammed-i Arboyî, onun dedesi Seyit Salih ve onun da dedesi bu medresede tedrisat vermişlerdir. Elhamdülillah ecdadımız çok eskiden beri bu hizmetleri yapmıştır. Biz yetiştikten sonra babam Arbo`daki medreseden Bitlis merkeze bağlı Arıdağ (Kultîk) köyüne geçmiş ve hizmete orada devam etmiştir.
2010 yılında Bitlis merkezde yeni bir medresenin temelleri atıldı. Aynı yılın Ekim ayında medresenin açılışı yapıldı. 2011 yılında ise açtığımız bu medresede hizmet vermeye başladık. Yasak olduğu dönemlerde talebeye bakmak, ders vermek çok zordu. O dönemlerde medreselerde eğitim vermek zordu. Talebeler, köyün dışına çıkarılarak ders verilebiliyordu.
Bir köylünün bize aktardığı şu yaşanmış olay, o gün hangi zorluklar içinde medrese eğitiminin yapıldığını gösteriyor: Köye asker geldiğinde seydaya, nöbetçi haber verirdi. Talebeler köyün içinde evlere dağıtılırdı. Her talebe kaldığı evin çocuğudur izlenimi veriliyordu. O zamanlar kitaplar toprağın altında saklayarak muhafaza edilirdi. Fakat o gün maksat Allah rızası olunca ecdadımız bu sıkıntılara katlanmıştır.” (Şükrü Tontaş- İLKHA)