Nur Kılıç / İnzar Dergisi - Aralık 2015 (135. Sayı)
 
Hz. Ömer (RA) sessizce Peygamber Efendimiz (SAV)`in dinlenmekte olduğu odaya girer. Bir an çevresine göz gezdirir. Odasının bir yanında işlenmiş bir deri, bir diğer köşesinde içinde birkaç avuç arpa bulunan küçük bir torba vardır. İşte Allah Resulü`nün odasında bulunan eşyalar bundan ibarettir. Bu manzara karşısında ağlamaya başlayan Hz. Ömer (RA)`in hıçkırıkları Onu (AS) uyandırır. Kalkınca hasırın vücudunda iz yaptığını, kan oturduğunu gören Hz. Ömer bu sefer de omuzları sarsıla sarsıla ağlamaya başlar. Peygamber Efendimiz hayretle sorar:
   
“Ey Hattab oğlu! Niçin ağlıyorsun?”

“Ey Allah`ın Elçisi! İranlılar imparatorlarını saraylarda yaşatırken, Bizanslılar Kayserlerini lüks ve ihtişama boğmuşken sen ki Allah`ın elçisisin… İzin versen de, biz de seni…”

Maksat anlaşılmıştır… Allah`ın elçisi (SAV), gelecekteki halifesinin sözünü hüzünlü bir tebessüm, tatlı bir el işareti ile keser ve “Bu dünya hayatı sadece bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı.” (Ankebut /64) ayetini okuduktan sonra ekler:

“İstemez misin ey Ömer? Dünya onların olsun, ahiret de bizim!”(1)

***

Yıllar önce lise sıralarında ...
 
MAKALENİN TÜMÜNÜ OKUMAK İÇİN TIKLAYIN!