Âlemlerin Rabbi olan Rabbimiz Allah Telâya sonsuz hamd, sena ve şükürler olsun.
Âlemlere Rahmet olarak gönderilen iki cihan güneşi Efendimiz Hz. Muhammed`e(s.a.v), aline, ashabına ve tüm Müslümanlara salat ve selam olsun.
Cezaevinde olan kişiyi ne sevindirir? Eğer cezaevinde bir yakınınız, bir tanıdığınız veya candan bir arkadaşınız, bir kardeşiniz, bir büyüğünüz varsa, eminim bu sorunun cevabını siz de merak etmişsinizdir. Belki de, sevindirmek adına birçok girişimleriniz, takdire şayan amellerimiz olmuştur. Bu uğurda yaptıklarınızın ve yapacaklarınızın boşa gitmediğinden ve Allah katında büyük bir ecir ve mükafata nail olduğunuzdan emin olabilirsiniz.
Cezaevinde olan kişiyi sevindiren şeyler çoktur. Dünyalık çoğu şeyden mahrumiyet söz konusu olduğundan, çok basit bir varlık belirtisi, sevindirici bir hal alabiliyor. Bunların teferruatına girmektense, belli başlılarını yazayım.
Tabii olarak bunların başında görüş ve telefon gelmektedir. Bunlara dair uzun uzadıya bir şeyler yazmama gerek yok. Belki de yazacaklarım kısa düşeceğinden, en iyisi başka bir zamana bırakayım. Elin ulaşıp dokunduğu, gözün gördüğü ve kulağın işittiği kalbin algılaması çok farklıdır. Bunun için kalbe inip öyle bir duygu paylaşımına girmek gerekiyor. Şöyle desem herhalde söyleneceklerin tümünü özetlemiş olurum. Cezaevinde olanlar için, görüş ve telefon günleri bayram havasında geçer.
Diğer sevindirici şeylere gelince, posta yoluyla gelen mektup ve hediyelerdir. Teşbihte hata olmasın, ölmüş birinin ruhuna okunan bir Fatiha veya yapılan bir dua mesabesindedir. Hani bu konu ihtilaflı olduğundan, öylesi bir etki yapar demiyorum. Fakat bu ihtilaflı konunun muhtelif görüşlerinden tasvip ettiğim görüş; okunan Kur`an`ın ve yapılan dua ve hayırlı amellerin ölünün ruhuna ulaştığıdır.
Mektup muhabbettir, hediyeler muhabbet nişaneleridir. Kimi arkadaşlar var kendisine gelen mektupları okuduktan sonra zarfıyla, puluyla olduğu gibi hatıra olarak saklar. Gelen hediyeleri de, kimden gelmiş, hangi tarihte gelmiş üzerine yazar ve gönül hanesine asar. Mektupları saklaması güzel, ama hediyeleri ne diye böyle yapar, benim de garibime gider, yine de yaptığına güzel dememek elde değil. Zira bu şekil yapması, kendisine hediye gönderenlere verdiği değerdendir.
Ben cezaevine girmeyene kadar tek bir mektup yazdığımı hatırlamıyorum. Cezaevine girdiğim ilk zamanlar da pek yazmadım. Zamanla bunun bir gereklilik olduğunu anladım. Çünkü cezaevi gibi insanın sevdiklerinden ayrı olduğu bir yerden, sevdikleriyle iletişime geçmenin en güzel yolu mektuptur. Mektubun önünde ulaşım engeli bulunmadığından istenen zamanda istenen kişiye yazılabiliyor.
Hiç mektup yazmadığımdan başlarda çok zorlandım. Öyle ki, bir iki hafta uğraşır; ancak bir mektup yazardım. Kendimi bu işe mecbur ve de muhtaç hissettiğimden pes etmedim. Beni bu işe sevk eden Rabbimdir ve yine Rabbimin tevfiki sayesinde büyük oranda zorluğunu aştım. Zorluğuna diyecek yok, ama Allah Teala Rahmetini dünyanın zor ve zahmetinde saklamış. Eğer öyle olmasaydı, herkes Allah Teala`nın rahmetine hiçbir zorlukla karşılaşmadan ve hiç zahmet çekmeden ulaşırdı. Bu durumda imtihanın bir anlamı kalır mıydı?
Dışarda olanlar açısından meseleye baktığımda, mektup yazmanın zorluğu kendini daha bir gösteriyor. Hele bu yönde bir ihtiyaç hissedilmez ve istekli davranılmazsa, mektup yazmak imkânsız hale gelir. Zira bir iş ne kadar önem arz etse de insanı o işi yapmaya sevk eden azmettiren, ihtiyaç hissi ve istektir.
Ben bu durumu bildiğimden, dışarda olanlardan pek bir mektup beklentisi içerisine girmiyorum. Sırf cevap yazmıyorlar diye bir beklenti olmadan yazıyorum. Kimden gelirse gelsin, bana gelen hiçbir mektubu da cevapsız bırakmamaya çalışıyorum.
Evet, güzellikleri görmenin ve bu güzelliklere sahip olmanın bir yolu da, mektup yazmaktır. Mektuplaşalım…
Selam ve dua ile
Salih Yıldırım - Osmaniye 1 Nolu T TİPİ Kaoalı Cezaevi / a - 24