Erzurum Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Halit Dursunoğlu, eğitim alanında yaşanan sorunlar hakkında değerlendirmelerde bulunarak, eğitim sisteminin en büyük eksikliğinin toplumun dokusuyla uyumlu olmaması olduğuna dikkat çekti.
Erzurum Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Halit Dursunoğlu, eğitim sisteminde yaşanan sorunlar ve bu sorunların çözümü noktasında İlke Haber Ajansı'na (İLKHA) açıklamalarda bulundu.
Eğitim sisteminin sorunları hakkında Doç. Dr. Halit Dursunoğlu'yla yaptığımız röportajın tamamı:
Sizce ülkemizde uygulanan eğitim sistemi olması gereken bir sistem midir?
Eğitim sisteminin beklenen düzeyde olduğunu söylemek çok zor. Ama bu anlamda çok ciddi çalışmalar yapılıyor. Eğitim sistemimizin en büyük eksikliği dokumuzla uyumlu bir eğitim sistemini oluşturamamak. Eğitimimizin milli olması lazım, sonrada evrensel değerleri içinde barındırması lazımdır. Bir taraftan milliliği bir taraftan da evrenselliği buluşturan bir eğitim anlayışını gerçekleştirdiğimiz an ideal bir eğitim sistemi olacaktır. Kendi değerlerimiz üstüne inşa edeceğimiz bir eğitim sistemi güvenli, onurlu ve ideal bir eğitim sistemi olacaktır. Kendimizden ziyade başkalarından adeta ithal bir eğitim sistemini aldığımız için bir kan uyuşmazlığı var ve bu yüzden istediğimiz gibi bir nesil yetiştiremiyoruz. Yani önce kendimizi tanımamız, kendimizi bilmemiz, kendi değerlerimizi çok iyi benimsememiz lazımdır. Sonrasında da insanlığa ait ortak değerleri, ortak buluşma noktalarını benimsememiz lazım. İşte o zaman beklenen ideal eğitim sistemini gerçekleştirmiş oluruz. Ama ben şöyle de diyorum; biz sancı çekiyoruz belki de bu sancıyı epeyce yıllardır çekiyoruz. Belki bir zaman sonra bu sancının sonunda bir rahatlama olacaktır ve istediğimiz, arzu ettiğimiz, eğitim sistemine bu sancılar bizi yakınlaştıracaktır.
Sizinde malumunuz son dönem gençleri ideolojik akımlara kapılarak İslam`dan uzaklaşıyorlar. Sizce bunun temelinde yatan sebepler nelerdir?
Biz nesillerimizi boş bıraktık. Cemil Meriç'in güzel bir ifadesi var. Diyor ki; "İdeolojiler pusu da beklemektedir." Dolayısıyla o pusuda bekleyen ideolojiler başıboş akan o suları gördükleri zaman bentlerini yıktılar ve geleni aldılar. Şimdiki nesillerimizi ailede, okullarda iyi yetiştiremediğimiz için maalesef ideolojilere kaptırmaya başladık ve bunun da önünü alamıyoruz. Özellikle ailelerin çok duyarlı olması lazım, eğitim sisteminin çok duyarlı olması lazım ve bu anlamda boş alanlar bırakmamamız lazım. Çünkü biz insanımıza sahip çıkmazsak eğer, bu manada kâinat boşluğu kabul etmez. Muhakkak ki onlara sahip çıkacak ideolojiler ve insanlar olacaktır. Yani en büyük eksiğimiz insanımızı kendi kaderiyle baş başa bırakmamızdır. Eğer bunu bir şekilde bertaraf edersek nesillerimizin tekrardan inancımızla çok iyi buluşacağına inanıyorum. Bir de bizim çok önemli iki tane sıkıntımız var. Öncelikle bunları aşmamız lazım. Bunu da aslında inancımız sayesinde aşarız. Etnik köken meselesi ve mezhep meselesi; eğer bu konularda Allah`ın emrettiği gibi hareket edersek nesillerimizi bir daha İslam'la buluşturabiliriz.
Sizin de bildiğiniz gibi yıllardır din dersi kaldırılsın diye tartışma yapılıyor. Yüzde doksandan fazlası Müslüman olan bir ülkede bu tür tartışmaların olması söz konu bile olamaması gerekirken yaşanan polemiklerle ilgili siz ne düşünüyorsunuz?
Bu din eğitimi eleştirisini getirenlere öncelikle batıyı göstermemiz gerekir. Batı da eğitim sistemi kesinlikle Hıristiyan dünyasında, Hıristiyanlıkla barışıklık içindedir ve hiç bir şey Hıristiyanlığın aleyhinde işlemez. Orada da bir dini eğitim var. Ancak inancı olmayan insanlarımız için böyle bir dersin zorunlu olması doğru değildir. Ama şunu da diyorum; Müslümanım diyen insanların da mutlaka okullarda dini eğitim alması lazım. Çünkü okul dışında bir yerde eğitim alma şansımız ve olağanımız da fazla yok. Her zaman diyorum ki, inancımızdan güç ve destek alarak çok daha güzel şeyler yapabiliriz. Ama biz bunu doğru kullanamadık. Yani din eğitimi nasıl verilir onu tam becermedik. Aslında buna dair de çok ciddi çalışmaların olması lazım. Son zamanlarda değerler eğitimi adı altında konulan dersler var. Bu aslında bizi bazı gerçeklerle yüz yüze getirdi. Baktık ki değerlerimizi, inancımızı nasıl aktaracağımız hususun da ciddi sıkıntılarımız var. İşin usulünü bilmiyoruz. Eğer işin usulünü bilirsek belki de inanmayan adam bile din dersine hayır demez. Ama din eğitimi Müslüman bir toplumda olmazsa olmazdır. Çünkü her toplum kendi inancını kendi nesillerine aktarıyor. Bir de değerlerimiz dediğimiz her şey inancımız da var. Onu vermezsek neyi vereceğiz ki bir de bizim çok önemli bir avantajımız var. Zaman zaman ifade ediyoruz, değişik etnik kökenlere ve mezheplere sahibiz. Bütün etnik kökenleri, mezhepleri bir araya getiren müthiş bir bağ var. Bu bağı bizim çok güçlendirmemiz lazım. Yani bugün İslam sayesinde Türk-Kürd`e veya Kürt-Türk'e bir kardeş nazarın da bakıyor. Ve gerçekten de bunu dinin dışında bir bağ kolay kolay gerçekleştiremez.
Hocam son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Özetle şunu söylemek istiyorum. Eğitim sistemimize milliliğin; inancımızın, töremizin, kültürümüzün, örfümüzün ve âdetimizin çok iyi girmesi lazım. Onları kendi neslimize verdikten sonra dünyayla da özellikle barışık yaşam adına diğer kültürleri de tanımamız ve bilmemiz lazım. Yani hem kendi içimizde güçlü bir eğitim sistemi hem de dış dünyada güçlü bir eğitim sistemiyle hayatımızı devam ettirmek zorundayız. Sonuçta aynı dünyada yaşıyoruz. Başkalarından da haberdar olmamız lazım. (İsmail Zorlu/Lokman Altun - İLKHA)