1948 yılında işgal edilmiş Filistin topraklarında faaliyet gösteren İslamî Hareket, hareketin doğup büyüdüğü mübarek topraklardan bağımsız değildir. Bu ağacın fidanı, 1971 yılında El-Müselles El-Cenubi bölgesinde yer alan Kefer Kasım Beldesinden Şeyh Abdullah Nemir Derviş ve El-Halil`deki Şeriat Fakültesiyle Nablus`taki Dini Enstitü`den mezun bir grup arkadaşıyla birlikte dikildi ve zamanla büyüyüp boy attı.
Hareketin ortaya çıkış sebepleri
Araştırmacı yazar Şakir Ferid Hüseyin, hareketin ortaya çıkmasında 1967 yılında meydana gelen Nekse`nin yanında Filistin halkının Arap liderlere olan güvenini yitirmesiyle insanların o zaman hâkim olan laik, solcu ve ulusalcı akıma alternatif bir akım arayışı içine girmelerinin etken olduğunu söyledi. Yazara göre diğer bir etken de işgale karşı köylerini ve beldelerini korumaya çalışan 1948 yılında işgal edilmiş Filistin topraklarında yaşayan ve İsrail kimliğini taşıyan Filistinlilerin Batı Yaka ve Gazze`deki kardeşleriyle görüşmeleridir. O zaman buralarda İslamî Direniş Hareketi (Hamas) ve İslamî Cihad Hareketi gibi İslamî kökenli hareketler faaliyetlerini sürdürüyorlardı. Bu iletişim ve görüşmeler Batı Yaka ve Gazze`deki İslamî düşüncelerin 1948 yılında işgal edilmiş Filistin topraklarına taşınmasına vesile oldu. Bütün bunların yanında ulusal sol düşüncesinin Arap dünyasında gerilemesi, devrimci ve demokratik sol çevrelerin ortaya çıkan sorunlara çözüm ve cevap bulmakta aciz kalmaları da İslamî Hareket`in ortaya çıkmasında önemli rol oynadı.
Siyaset arenası
İslamî Hareket İslam`a yeniden dönüş için davet çalışmalarını sürdürdü. Ardından siyaset, kültür ve eğitim alanlarına girdi. Bunları yaparken bir taraftan da işgal rejimine karşı duruyordu. Müslüman Kardeşler`in düşüncesine benzer, hatta tıpatıp bir düşünceyi sahipleniyordu. Hareket enstitü, kurum, kuruluş, dernek, kulüp, sağlık ocakları ve tıp merkezleriyle kreşler inşa etti. Hareketin idare ettiği bu kuruluşlar dine çağırma yanında gençlere hareketin ilkelerini de alışılıyordu. Bu çabaların sonucunda İslami Hareket`e mensup dindar ve “Çözüm İslam`da” sloganına inanan bir gençlik yetişti.
İnsanlar harekete karşı şaşkın!
1948 yılında işgal edilmiş Filistin topraklarındaki İslamî Hareket birçok insan, çevre ve devlet için tam bir bilmece ve karmaşa. İslamî Hareket`in ve başında bulunan Şeyh Raid Salah`ın Kudüs`teki kutsal mekânlara yönelik bariz rolüne rağmen, bir kısım insanlar İsrail kanunlarına göre varlığını sürdüren, mensupları İsrail pasaportu taşıyan, hatta bazıları İsrail parlamentosu Knesset üyeliğine kadar yükselen bir hareketin varlığını bir türlü düşünemiyor ve kavrayamıyor. Bu hareketi daha da cazip, esrarengiz ve kapalı kılan diğer bir husus bu hareketle hareketin amacı ve projesiyle ilgili ciddi, derinlikli ve bilimsel bir kitap veya araştırmanın Arap kütüphanelerinde bulunmamasıdır.
Ancak 2009 yılında Dubai`de çıkan bir kitap hareketle ilgili birçok soru ve problemi ortadan kaldırıyor. Kitap, hareket ve birimleriyle, hareketin süreç, tutum ve anlayışıyla, İsrail ve içindeki siyasi partilerin yanında Filistin içindeki farklı gruplarla olan ilişkileriyle ilgili ciddi bir bilgi veriyor.
Hareketin söylemi
“İsrail`de İslamî Hareket ve Siyasi Katılım” başlığındaki bir araştırmaya imza atan Muhenned Mustafa, kuzey ve güneyde bulunan iki kanatlı İslamî Hareket`in siyasi çalışmalarına ve söylemine ışık tutuyor. Muhenned Mustafa yaptığı çalışmayla İslamî Hareket`in İsrail`de faaliyet gösteren en büyük siyasi örgütlerden biri olduğunu, son dönemde 1948 yılında işgal edilmiş Filistin topraklarındaki Filistin toplumunun siyasi ve kültürel alanda gösterdiği değişim ve dönüşüm üzerinde en etkili hareket olduğunu ortaya koydu. Aynı şekilde araştırma, İslamî Hareket`in içerde geçirdiği aşamaları ve uğradığı değişimleri, kendisinin oluşturduğu etkileri, değişimleri ve dönüşümleri de irdeliyor.
Hareketin İsrail ile yapılan barış görüşmeleriyle ilgili tavrını ise Memun Amir incelemiş ve “İslamî Hareket ve Barış Süreci” başlığıyla sunmuş.
Yazar araştırmasında, Filistinlilerle İsrail arasında başlayan ve zamanla Filistin Ulusal Yönetimi`ni ortaya çıkaran barış sürecinin İslamî Hareket`in en hassas olduğu konulardan biri olduğuna dikkat çekerek, İsrail`de yaşayan Filistinlilerin durumu çok nazik ve hassas olduğu için İslamî Hareket`in işgalciyle görüşme noktasındaki tavrının da o oranda hassas ve kapalı olduğunu kaydediyor.
Amir değerlendirmesinde şu görüşlere yer veriyor:
Hareketin ikiye bölünmesi tutum ve bakış açısındaki netsizliğin bir tezahürü olsa gerek. Bunun neticesinde konuya ilişkin iki tutum ortaya çıktı. Hareketin bir kısmı görüşmelere karşı sert tutum sergilerken, diğer kısım ise durumu bir gerçeklik olarak görüyor, bu tür görüşmeler işgal altındaki toprağın bir kısmını geri getirecekse desteklenmesi gerektiğini savunuyor. İşgalciyle her türlü görüşmeyi reddeden cenah, sorunun sınırlar sorunu değil, var olma sorunu ve mücadelesi olduğunu savunuyor. Araştırmaya göre, genelde 1948 yılında işgal edilmiş Filistin topraklarındaki Araplar arasında ve özelde İslamî Hareket içinde görüşmelere konusunda bir esneklik var. Yok sayma ve çatışmacı çözüm fazla kabul görmüyor.
Birlikte yaşama ve çatışma
“İsrail ve İslamî Hareket: Birlikte Yaşama ve Çatışma” başlığıyla İsrail hükümetlerinin İslamî Hareket`e ilişkin tutumlarını irdeleyen Salih En-Numani, İsrail`de iktidara gelen hükümetlerin harekete yönelik tutumlarının değişken olduğunu belirtiyor. Yazar, dönemin İsrail hükümetinin 1996 yılında resmen kurulan hareketin kendi eğitim, dini, sosyal ve enformatik kurumlarını inşa etmesine fırsat verdiğini, Filistin halkıyla kaynaşmasına büyük bir esneklik gösterdiğini, Batı Yaka ve Gazze`deki Filistinlilerle de görüşmesine göz yumduğunu söylüyor.
Yazar İsrail`in başlangıçta müsamahakâr davranmasını birkaç etkene bağlıyor:
Bunların başında aynı dönemde 1948 yılında işgal edilmiş Filistin toprakları içinde faaliyet gösteren laik siyasi hareketlere rakip ideolojik bir hareketin olmasını istemesi geliyor.
İslamî Hareket ve kutsalları savunmak
İslamî Hareket`in bu konudaki tavrını Dr. İbrahim Ebu Cabir irdeliyor. “İslamî Hareket Açısından Kutsal Mekânlar ve Vakıflar” ismiyle araştırma yapan Dr. Ebu Cabir, İslamî Hareket`in İslamî kutsal mekânlar hakkında “bütün Filistin topraklarının kutsal olduğu, kutsal olması nedeniyle hepsinin vakıf olduğu, bu kutsallığın belli bir bölgeyle sınırlı olmadığı, bütün toprakları kapsadığı” görüşünü benimseyip buna göre hareket ettiğini söylüyor.
Yazar, İslamî Hareket`in kutsal mekânları koruma adına işgal rejiminde bir dizi çalışma yaptığını hatırlatarak, bunun için gösteriler düzenlediğini, etkinlikler ve festivaller yaptığını, Mescidi Aksa`ya haftalık seferler tertiplediğini, hasar gören yerleri restore ettiğini, işgal rejiminin Mescidi Aksa altında yaptığı tünelleri gün yüzüne çıkardığını ve kirli planlarını başarısız kıldığını belirtiyor.
Araştırmanın sonunda hareketin başında bulunan ve Kudüs muhafızı olarak bilinen Şeyh Raid Salah ile ilgili bilgi veriliyor.
Bu araştırma ile İslamî Hareket ve hareketin başında bulunan şahsiyetlerin işgal rejimi için niçin tehdit oluşturduklarını, niçin düşman ilan edildiklerini ve şu anda sürdürülen sindirme ve tasfiye çalışmalarının nedenlerini daha anlamış oluyoruz.
Filistin Haber