Hüseyin Akın`ın sunum yaptığı etkinliğin açılışında kısa bir konuşma yapan TYB İstanbul Şubesi Başkanı Mahmut Bıyıklı, neden böyle bir etkinlik düzenlediklerini açıklarken,dönemlerinde büyük mücadeleleriyle  isimlerini tarihe not düşmüş olan değerlerimize vefa borcumuzu ödemek ve gençliğin bu öncülerimizi daha iyi tanımalarını sağlamak olduğunu söyledi.

Bilali Yıldırım`ın moderatörlüğünde gerçekleşen panele konuşmacı olarak Hasan Aksay,M.Şevket Eygi,Ekrem Kızıltaş,Demet Tezcan,Hasibe Turan ve program koordinatörü olarak Selvigül Şahin katıldılar.

Eski Devlet Bakanlarımızdan Hasan Aksay,kendisinin de siyaset yaptığı dönemde eşsiz bir enerjiyle büyük bir mücadele başlatan Şule Yüksel Şenler`i o yıllarda ailece görüşerek iyi ilişkiler kurduklarını ve destek olmaya gayret ettiklerini söyledi.Aksay batıcı bir eğitimle yetiştirilen gençliğin,kendini tanıması, kendi davasını bilmesi ve kızlarımızın tesettürü bir inanç meselesi olarak algılamaları için  mücadele ettiğini kaydederek şunları söyledi:``Şule Hanımın yaptığı hizmetleri anlamak için bugün burada bizi dinlemeye gelen şu topluluğa bakmak yeterli.Burada toplanan bu güzel insanlar O`nun mücadelesini benimsemiş ve O`na destek olmuş kardeşlerimizdir.Asıl insanlık buradadır.İnsanlık;bir yerde yapılan bir iyiliği görüp ona destek olmadadır.Asıl insanlık budur..Biz o dönemde gerek hükümet olarak gerek basın gerekse sivil toplum örgütleri olarak her zaman bu iyiliğinden,bu hizmetinden dolayı O`nun yanında olmaya gayret ettik.``

Hasan Aksay, Şule Yüksel Şenler'in yazmaya başladığı 60'lı yılların Türkiye'nin zorlu dönemleri olduğunu ifade ederek, "Türkiye'de erkeklerin bile mücadele edemediği bir dönemde bir kadın olarak cesur yazılar yazmış ve çalışmalar yapmıştır" diye konuştu.

Aksay, Şenler ile yazmaya başladığı yıllarda ailece görüştüklerini ve dost olduklarını dile getirerek, şöyle devam etti: 

"Şule Yüksel Şenler, Peygamber Efendimizle ilgili yazılar yayımlamaya başlayınca hemen uyarılar aldı. En küçük İslami hareketin yapılmasına müsaade edilmediği bir dönemdi. Basın Yayın Genel Müdürlüğüne kadar herkesin, her yerde sıkı sıkıya takip edildiği bir devirde herkesin cesaret edemeyeceği cesur çalışmalar yaparak birçok insanın önünü açtı."

Mehmet Şevket Eygi de, Şenler'in büyük hizmetleri olduğuna şahitlik etmek için bu  toplantıya katıldığını belirterek, "Tertip edenler vefa göstermiş, bu programı düzenledikleri için teşekkür ederim" diye konuştu. Şenler'in yazmaya başladığı dönemin şartların bugünün şartlarından farklı olduğuna değinen Eygi, şunları anlattı: "Şule hanım, İslam'ın değerleri olan tesettür konusunda ülkemizde bir çığır açmıştır. Haftalık gazete hazırlarken, bir gün birinci sayfada baş makale yoktu, halim de yok yazmaya, hazır bir yazı basalım diye düşündüm. Bir makale bulduk, Şule hanımın abisi getirmiş bize yazıyı, tesettür ve kadın hakkında bir metin. Hoşuma gitti, basalım dedim. Tam isabet etmişim, on ikiden vurmuşum. O yazı Şule hanımın yazı hayatına başlamasında bir vesile oldu."

Yazıdan sonra Şenler'in Türkiye'nin her yerinde konferanslar vermeye başladığını aktaran Eygi, salonların dinleyicileri almamaya başladığını ve konferansların camilerde düzenlenmeye başlandığını ifade ederek şöyle devam etti:"Baktılar ki Şule hanım konuşmalarıyla binlerce insanı etkiliyor hemen tutuklandı, hapse atıldı ve o da hapiste yattı. Sonra onun için özel af çıkardılar, o ise affı "Bu benim şahsi meselem değildir" diyerek kabul etmedi ve hapiste kaldı. O günlerden bugünlere geldik, bu günler için Şule hanıma müteşekkiriz, kendisine Allah'tan sağlık, afiyet diliyoruz ama bazı şeyleri hiç unutmamak lazım, bugün kabinede bile başörtülü kadın bakanımız var.Bu nedenle bugünler için Şule Hanıma çok müteşekkiriz.."

Gazeteci,yazar, Ekrem Kızıltaş da, Şenler'in modern ve sıradan bir ailede yetişen genç bir kız olduğuna işaret ederek, "Yaşamını sorgulamaya başlıyor ve bir takım cevaplara ulaşıyor. Sonra da ulaştığı bu cevaplar üzerinden 'benim bulduğum doğruları neden herkes bulmasın' diyerek yola çıkıyor" ifadelerini kullandı.

Şenler'in Anadolu'nun her yerinde konferanslar verdiğine değinen Kızıltaş, şöyle konuştu:"Onun döneminde sinemada çekilen her filmde kadınlar hafif meşrep, dekolteli, makyajlı kadınlar. Erkekler de alkol kullanan, flört eden kişiler. Böyle bir dönemde, 1960'tan sonra cenabı hak lutfetti ve Şule Yüksel Şenler diye biri ortaya çıktı. Genç kızlara pembe aşk dizileri okutulduğu bir dönemde o ise 'Huzur Sokağı'nı Bugün gazetesinde neşretmeye başladı. Herkes toplumu dejenere etmeye çalışırken, o huzura, boş işleri bırakmaya çağırdı. Bunu yaparken öyle güzel bir dil kullandı ki, okuyan herkes gözyaşları içerisinde kaldı."

Kızıltaş, Şenler'in yazdığı romanın sinemaya uyarlanarak, filme çekilmesinin de o dönemin kadınlarına "kendinize gelin, aklınızı başınıza alın, dine sarılın ve huzuru bulun" mesajı verdiğini ve birçok kadını etkilediğini söyledi.

Yazar Hasibe Turan da, Şenler ile 1978 yılında "Risale-i Nur" dersleri yaptıklarını aktararak, "Yüzünü Batı'ya dönmüş bir toplumda, Müslüman kadının yüzünü nereye döneceği, nerede durması gerektiği konusunda bir çığır açmıştır" ifadesini kullandı.Şenler'in Müslüman kadınlara yazma konusunda cesaret verdiğini söyleyen Turan, şu yorumda bulundu:"Edebiyatta Müslüman kadının var olmasının en büyük etkilerinden biri onun yazdığı roman ve yazılardır. Bugün edebiyatta bir varlık üzerine oturuyorsak bu varlığın sebebi Şule abladır. Ondan devraldığımız bayrağı taşıyoruz."

Demet Tezcan da, Şule Yüksel Şenler'in hayatını anlatan bir kitap yazdığını aktararak, "Allah bana nasip etti ve hayatını yazdım. Yazdığım süreçte de bir yıl boyunca yanına gittim ve kendisini dinledim" dedi.

Şenler'in hayatını yazarken onunla teması olan herkesle iletişime geçtiğini dile getiren Tezcan, şöyle konuştu:"Onun hakkında kiminle konuşsam herkes aynı cümleyi söyledi, 'bu ülkede çığır açmıştır'. Bu sebeple kitabın adını "Bir Çığır Öyküsü" koyduk. Şule abla hakkında verdiğim konferanslarda onun dönemini gençlere anlatırken 'düşünün ki Allah demenin suç olduğu bir dönem' diye anlatıyorum. Bunu anlamakta zorlanıyorlar."

Tezcan, Şenler'in yazarlığının başladığı dönem hakkında şu bilgileri verdi:

"Toplumun baskı ve yasaklarda dizayn edilmeye çalışıldığı bir dönem. Bu dizayn özellikle kadınlar üzerinden yapılıyor. camilerin kapatılıp, ahır yapılıyor, Kur'an-ı Kerim Arapça harflerle basılı olduğu için evlerde bulundurmak suç, hacca gitmek yasak. Şule abla ise böyle bir dönemde, tam da bu düşünceyi taşıyan seküler anlayışa sahip kesimin arasında dünyaya geliyor."

Şenler'in dini "çağ dışı" bulan bir kesimin içinde doğduğunu söyleyen Tezcan, "Eğer başka türlü bir aileden çıkmış olsaydı, yazdıkları için 'zaten bunlar köylülere has bir düşünce' diyeceklerdi. Fakat böyle bir kesimden çıktığı için ezberleri bozmuştur" şeklinde konuştu.

Hastalığı nedeniyle daha önce programa katılamayacağını bildirdiği halde son anda sürpriz yaparak etkinliğe katılan Şenler, bugünlerin kendisi için bir zamanlar hayal olduğunu söyleyerek, duygularını şöyle ifade etti:

"Bunca takdir dolu konuşmalardan sonra şunu demek isterim ki, Şule Yüksel bir efsane değil, cidden olması gereken ve olmasını çok istediği halde karşısında maalesef olması icab eden manevi değerleri bulamamanın hüznü ve aşkı içinde ortaya atılan biridir. 'Kimsenin parmak basmadığı konulara neden bir kişi basmasın? Benim milletim bunlara layık değil mi?' diye düşünerek, sindirilmiş, ürkütülmüş, aşağılık duygularına itilmiş ümmetin en kıymetlilerinden olan halkımı, her şeye layık olduğunu hissettirecek bir efor diledim Rabbimden. Nacizane böyle bir ses olabildiysem, çok memnunum ve saadet içindeyim" 

TYB İstanbul Şubesi Başkanı Mahmut Bıyıklı da, yaptığı teşekkür konuşmasında Şule Yüksel Şenler'in bir nesli büyüttüğünü belirterek, programı, genç neslin onun mücadelesinden haberdar olması ve onun fikir ve edebiyat dünyamıza kattıklarını idrak etmesi için düzenlediklerini söyleyerek etkinliğe katılmalarından dolayı büyük mutluluk duyduklarını ifade ederek Şule Yüksel Şenler`e bir hediye takdim etti.