2. Bölüm
Ali Ahmed Mebrur – Bangladeş
Şehit Mücahid devam etti: “Bizi güya insanlığa karşı suçtan yargılamaları ne küstahlık! Bir kere onlar kendileri insanlığa sahip değiller. Onlar gece yarısı bir adamı uykusundan kaldırıyorlar ve ailesini getirtip bunun onların son görüşmesi olduğunu ve kısa süre sonra infaz gerçekleşeceğini söylüyorlar. Bunlar aynı tavırla Selahaddin Kadir Çoduri gibi şerefli bir insanı da gece yarısı uykusundan uyandırıp son görüşme için ailesini çağırmışlardı. Bu nasıl bir insanlıktır? O aynı zamanda yargılama sırasında yaşanan çelişki ve hatalar konusunda devlet başkanına İngilizce mektup yazmaya mecbur bırakılmıştı. Şahit olun, sizin gidişinizden sonra bu gece benim infazım gerçekleşirse bu, masum bir insanın soğukkanlı bir şekilde öldürülmesi olacaktır.
Ama intikam peşinde koşmayın. Tepki olarak hiçbir şey yapmayın. Benim bu gece infazımdan hemen sonra, bana karşı işlenen bu komploya karışanlara karşı Allah`ın mahkemesinde ilahi adalet süreci başlayacaktır. Belki de başlamıştır bile. Hiçbirinizin hiçbir şey yapmaması gerekiyor.
Bu arada bugün gerçek doğum tarihimi açıklamama müsaade edin. Çocukluğumuzda doğum tarihleri düzgün kaydedilmezdi. Öğretmenlerimiz bizim için gelişigüzel doğum tarihlerini kayda geçirirlerdi. Benim gerçek doğum tarihim 14 Ağustos 1947`dir. Bu da Ramazan`ın 27`sine tekabül ediyor. Şeyh Hasina (Başbakan) benden sadece bir ay gençtir. O beni çok iyi bilir. Yanlış bir şey yapmadığımı çok iyi bilir. Demokrasi için birlikte çalıştığımız ve mücadele verdiğimiz uzun bir geçmişimiz var.
Çok sayıda umre ve 7-8 kere hac yaptım. Babam Mekke`de Cennet-ül Mualla`da, müminlerin annesi Hazreti Hatice`nin ve diğer birkaç eshabın mezarı yanında medfundur. Yakınlarda birkaç peygamberin de medfun olduğu söyleniyor. Orayı ne zaman ziyaret etsem yanımdakilere ve tur arkadaşlarıma babamın mezarını gösterirdim.
(Onun küçük kardeşi Ali Ekrem Üzeyir de bu sırada araya girdi ve “Evet sevgili ağabeyim, beni de oraya götürmüştün” diyerek tasdik etti.)
Şehit Mücahid devam etti: “Dileğim, babamın yanına defnedilmektir. Ama şimdi bunu söylersem cezaevi yönetimi zor durumda kalır. Neyse, mezarım konusunda büyük oğluma gerekli talimatları verdim. O, herkesle istişare ettikten sonra meseleyi halleder.”
(Bu sırada yardımcı gardiyan, kardeşime görüşme zamanının bittiğini işaret ediyordu. O da babama beş dakikamız kaldığını bildirdi.) Babam görevlilere “Siz beni çok iyi bilirsiniz. Beni çok yakından gördünüz. Bugün sizden biraz insanlık bekliyorum. Söylemem gerekenleri söyledikten sonra bir dakika fazla zamanınızı bile almayacağım” dedi. Görevli de, “Bizimle daima iş birliği yaptığınıza ve vakarla davrandığınıza şahidiz. Biz de bunun karşılığında size saygı gösterme hususunda elimizden geleni yaptık” dedi.
Sonra babam devam etti: “Çocuklarım burada. Onlara birkaç şey söyleyeceğim.
1) Farz namazlar konusunda çok dikkatli olun.
2) Zor olsa da hep helal parayla geçinin. Beş sene bakanlık yaptım. Allah`ın inayetiyle (bunu 3 kere tekrar etti), vazifelerimi çok çalışarak ve tam bir şeffaflık içinde yaptım. Yanlış bir şey yaptığımı kimse söyleyemez. Mideme (vücuduna işaret ederek) tek bir haram lokma bile sokmadım. Mutlaka helal kazanca bağlı olun. Bu bazı zorluklara yol açsa da Allah bereket verecektir.
3) Akrabalar arası münasebetlere “sılairahm” denir. Akrabalarınızla iyi münasebetleri sürdürmelisiniz ve onlarla uyum içinde yaşamalısınız. Akrabalarımızdan bazıları düzenli olarak namaz kılar, bazıları o kadar dikkat etmez. Bazıları helal kazanca çok sıkı bağlıdır, bazıları daha az sıkı. Şeriat`ta iki seçenek vardır: Azimet ve Ruhsat. Azimet, kurallara çok bağlı olunması, hiçbir şekilde harama yaklaşılmaması anlamına gelir. Ruhsat, belli durumlarda biraz esnekliğe izin verir. Bu yüzden, bazı akrabalar gelirleri konusunda problem yaşayabilir, bazıları da ibadetlerinde biraz zayıflık sergileyebilir. Bizim vazifemiz, onların hepsiyle iyi geçinmek ve onları doğru yola davet etmektir. Ben hep böyle davrandım ve faydalarını gördüm. Hadis`te akrabalarıyla münasebeti kesenlerin cennete giremeyeceği ifade ediliyor.
4) Komşularınızın hakkına riayet edin. Dakka`daki ikametgahımla Feridpur`daki evin civarındaki komşularla iyi münasebetleri sürdürün.
5) Uttara`daki evim konusunda size daha önce yazılı talimatlar vermiştim. Köklü değişikliklere gerek yok. Sadece ufak çaplı tadilat yapın [miras hukukuna uymak üzere], orijinal yapıya geri dönün. Benzer şekilde Feridpur`daki ev konusunda da size daha önce söylediklerimi yapın. Biz arazilerin sınırlarının belirlenmesinde kardeşler arasında hiç problem yaşamamıştık. Siz de uyum içinde yaşamaya çalışın. Bu tür işlerden dolayı herhangi bir sıkıntı yaşamayın. Herhangi birinizin payından bir kısmı diğerine verilirse barış ve uyum içinde yaşama hatırına bunu gönül rızasıyla kabul edin. Herhangi bir sıkıntı çıkarmayın.
6) Mümkün olduğunca Peygamber SAV ve eshabı hakkında siret (biyografi) okuyun. Zaten bunu yapıyorsunuz biliyorum ama tekrar tekrar okuyun. Bilhassa “Muhammed`in SAV Peygamberliği,” “İnsanlığın Kurtarıcısı,” “Server-i Alem`in Sireti,” “Siret-ün Nebi,” “Sireti İbni Hişam,” “Allah`ın Elçisinin Devrimci Hayatı”nı okuyun. Eshap ile ilgili de çok sayıda güzel biyografi var. Bunların çoğunu zaten okuduğunuzu biliyorum ama tekrar tekrar okuyun.
Ben çocuklarımdan memnunum. Faaliyetlerinizden tam olarak mutmainim. Burada bize gazete getirmiyorlar. Ama ne zaman biri için bir şey dilesem ya da bir şey yapmayı düşünsem siz onu zaten yapmış oluyorsunuz. Bugün yaptığınız basın toplantısında olduğu gibi. Çok hoş bir işti. Ben size söylemeden kendi aranızda anlaşarak böyle güzel bir şeyi yapmanız beni çok memnun etti. Dürüst olmak gerekirse kalpler iletişim halindedir, başkasının ne hissettiğini anlar. Ne zaman kalben bir şey yapmak istesem siz tam da o işi yapmış oluyorsunuz. Bunun gibi, daima her şeyi karşılıklı anlayışla, uyum içinde yapmaya çalışın.
Avukatlarıma şükranlarımı ve dualarımı iletin. Gerçekten çok sıkı çalıştılar. İşlerinden çok memnun kaldım. İnanılmaz derecede sıkı çalıştılar. Ücret isteselerdi en az 5-10 milyon olurdu. Ama her şeyi büyük bir alicenaplıkla neredeyse ücretsiz olarak yaptılar.
Bu dünyada Bangladeş Cemaat-i İslami ve İslami Çatra Şibir`den daha büyük hayır olduğuna inanmıyorum. Çok iyi biliyorum ki bunlar dünyanın en iyi örgütleridir. Ben bu iki örgütten memnunum. Son birkaç yılda bunlardan çoğu kişi hayatını feda etti, binlerce kişi yaralandı, benim gibi yüzbinlerce kişi de hapse atıldı. Özellikle İslami Çatra Şibir`in son birkaç yıldaki fedakarlığı örnek teşkil eder. Benim şehit olmam ülkede İslami Hareket`i binlerce kat hızlandıracak ve inşaallah milli hayata olumlu değişiklikler getirecek.
Aleyhimde sahte şahitlik yapanların ikisi hariç hepsi zavallı insanlardı. Bunlar şiddetli fakirlikleri ve baskılar sebebiyle bana karşı sahte şahitlikte bulunmak zorunda kaldılar. Hepsini affediyorum. Siz de onlara karşı garez beslemeyin. "Annenize iyi bakın. O benden daha iyi bir Müslüman, iyi kalpli bir kişidir. Ben buna şahidim.”
Orada bulunan kayınvalidesini göstererek, kayınvalide ve kayınpederini büyük takdirle andı: “Kayınvalide gerçek anne gibidir. Bana karşı sergilediğiniz nezaket örnek niteliğindedir.”
O, “Benim bildiğim, şehitlerin ölümünde acı olmaz. Ölümümün kolay ve acısız olması için dua etmeniz lazım. Yüce Allah`ın melekleri dünyadan ayrılırken beni korusun” diye devam etti.
O, küçük kızı Temrine`ye “Ammu” der. Ona, babalarının, küçük kardeşi Şuayb`in, büyük kızı Mümtehine`nin kendisini beklediğini söyledi. Şuayb, çok sağlam fikirli kardeşiydi ve babasına çok yakındı. Kız kardeşim ona, “Babacığım, Mümtehine (onun bebeklikte ölen en büyük kızı) çok yakında sizi alacak” diye karşılık verdi. Erkek kardeşim de “O inşallah sizi çiçeklerle karşılayacak” diye ekledi. Annem, “Ona sevgilerimi ilet” dedi. Sonra büyük kardeşim, “Çok yakında şehit olacaksınız. Bir şehit olarak cennete girerken çok sayıda kişiye şefaat etme fırsatınız olacak. Lütfen bizi seçtiğiniz insanların listesinde bulundurun” diye ekledi.
Daha sonra babam, üç gelinine, “Gelinlerime fazla sevgi gösteremedim. Onlar annem gibidirler” dedi. Onlara anne-babalarının isimlerini sordu, hepsine selam söyledi. Daha sonra devam etti: “Size istediğim gibi bakamadım. Özellikle küçük gelinim, onunla fazla zaman geçiremedim. Onun evlenmesinden kısa bir süre sonra tutuklandım.” Tüm gelinlerinden af diledi: “Size karşı vazifelerimi tam olarak yerine getiremedim. Lütfen beni affedin.”
“Aynı sebeple tek damadım Fuad ve kızımla da fazla vakit geçiremedim. Onlarla birlikte tek bir akşam yemeği yeme fırsatı bile bulamadım. Damadımdan memnunum. Anne-babana selamlarımı söyle.” Damadı da cevaben, “Bana verdiğiniz sorumlulukları yerine getirmek için elimden geleni yapmaya çalışacağım” dedi.
Desteklerinden dolayı cezaevi yönetimine teşekkür etti. Onlara, “Yanlış bir şey yaptıysam lütfen beni affedin” dedi. Bu sırada Narayanganj ve Dakka Merkez Cezaevi hapishanelerindeki hizmetlileri hatırladı. Cezaevi hesabında kalan parasının bu hapishanelerdeki hizmetlilere verilmesini istedi.
Mevlana Nizami ve Mevlana Seyyidi dahil herkese selam söyledi.
Vatandaşlarına da selam söyledi, dualarını istedi.
Sonra şehitliğinin Allah katında kabul olmasını niyaz etti. Herkese dua etmeye başladı. Zalimlerin mahvolması için dua etti. Ailesinin tek koruyucusunun Allah olduğunu söyledi.
Sonunda herkesle tokalaştı ve veda etti. Hücreden çıktık. Onun biz çıkarken arkadan bize bakışı, hayattayken kafamızda kalan son görüntüsü oldu. İnşaallah o anı hiç unutmayacağız. O görüntüyü unutmak mümkün değil. Böylesine mükemmel, şeffaf bir kalbi olan bu şahsa herkesin dua etmesini rica ediyoruz. Lütfen kalbinizin derinliklerinden samimiyetle dua edin.
[Bangladeş Cemaat-i İslami`nin genel sekreteri Şehit Ali İhsan Muhammed Mücahid, Bangladeş`teki zalim rejim tarafından 21 Kasım 2015`te gece saat 12:55`te idam edildi. Bu makale, onun Dakka Merkez Hapishanesi`nde ailesi ve akrabalarıyla yaptığı son görüşmeyle ilgilidir ve aile mensupları tarafından kaleme alınmış, en küçük oğlu Ali Ahmed Mebrur tarafından düzenlenmiştir. Ali İhsan Muhammed Mücahid bu görüşmeden 20 dakika sonra şehit oldu.]
YAZININ İLK BÖLÜMÜ İÇİN TIKLAYINIZ
Dünya Bülteni
Kaynak: Worldbulletin.com