■ HÜSEYİN SAĞLAM ANALİZ
Hürmetsizlik etmeyelim. Önce “Hoca`nın Fetvasına” kulak verelim, sonra “Talebesine!”
Hoca şöyle buyuruyor:
“7 Haziran`da Erdoğan çok güçsüz düşmüştü, sandık sadece yansımalarından biridir. Yarım devrimdi ve biz sürekli devrimi hatırlattık.
…Burada asıl söyleyeceğimiz nokta, demin de söylediğim gibi, 1 Kasım seçim değil, darbedir bu. Çok açık olarak böyledir. Hem 77 Mayıs`ında Türkiye İşçi Partisi tasfiye edilmiştir; şimdi de net görüyoruz, büyük bir korku yarattığın zaman, blok halinde insanlar sola oy vermiyorlar. Bu açık olarak ortaya çıktı. Bütün gerici Kürtler de Akp`ye geçti, ama anladığım kadarıyla Selo buna katılmıyormuş.”
Talebe ise şöyle buyurdu:
“1 Kasım sivil faşist darbesi, 12 Eylül askeri faşist darbesinin devamıdır. Darbenin ortaya çıkarttığı faşist diktatörlüğü restore ederek ayakta tutmayı hedefliyor. Diktatörlüğün yıkılıp yerine Demokratik Cumhuriyet`in kurulmasını engellemek istiyorlar. 7 Haziran Demokratik Cumhuriyet`e gidişin önünü açmıştı, 1 Kasım darbesiyle onun önünü kapatmak istediler.”
“Hoca ile Talebesinin” ortak vurgusu;
7 Haziran seçimleri “Yarı devrim ve Demokratik Cumhuriyet” yolunda atılmış çok önemli bir adımdı.
1 Kasım seçimleri ise Hoca`ya göre seçim değil apaçık bir darbe; Faşizm hastalığına yakalanan Talebe`ye göre ise 12 Eylül askeri faşist darbesinin devamı niteliğinde bir sivil faşist darbeden başka bir şey değil.
Hoca kim, Talebe kim, dediğinizi duyar gibiyim.
Hoca, ODATV`de darbenin manifestosunu dillendirmiş;
Talebe ise NUÇE TV`de darbenin post-modern yönünü keşfetmeyi başarmış.
Hoca, Sümer Rahip Devleti zamanında Bekaa Üniversitesinde “Komplo Kürsüsüsü`nde” dersler vermekle ünlenmiş bir zatı şahaneleri;
Talebe ise aynı “üniversitede” Hocasının dizinin dibinde “Komplo kariyerini” başarıyla tamamlamış biri.
Hoca; Yalçın KÜÇÜK;
Talebe ise Duran KALKAN!
Sakın ha, “Duran`ın içine Yalçın kaçmış” demeye kalkmayın. Sadece basit bir ilişki biçimleri var, o kadar. Hoca-Talebe ilişkisi yani…