ABD, IŞİD'i bir yıldan uzun süredir havadan bombalarken, Eylül ayı sonunda Rusya da Suriye sahasına girdi.
G-20 liderleri 15-16 Kasım'da Antalya`da yapılacak zirvede rutin gündemin dışına çıkıyor. 'Terörle mücadele' konusu özel bir toplantıda masaya yatırılıyor.
G-20`nin temel hedefi olan küresel ekonomik büyüme ve refah artışı, küresel istikrar ve güvenlikle mümkün. Özellikle dünya petrol rezervlerinin yarısından fazlasına sahip Ortadoğu`daki güvenlik sorunu serbest dolaşımı ve dünya pazarlarını tehdit ediyor. Bu sebeple 'terörizm' konusu, G-20 dışındaki platformlarda ve ikili, üçlü görüşmelerde sıklıkla gündeme geliyor. 15-16 Kasım`da Antalya`da yapılacak zirvede de ilk kez G-20`nin gündemine alınacak.
‘Terör örgütlerinin hedefleri birilerinin hoşuna gidiyor`
Ancak dünya ekonomisine ve dolayısıyla siyasetine de yön veren bu 20 ülkenin ‘terör` tanımları prensipte aynı olsa da, sahada birbirinden çok farkı uygulamaları var. Bu da toplantıda özellikle Suriye ve Irak eksenli olarak masaya yatırılacak olan 'terörle mücadele' konusunda yakın zamanda ortak bir adım atılması ihtimalini zorlaştırıyor.
Güvenlik ve Strateji Uzmanı, TOBB Üniversitesi Uluslararası İlişkileri Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Nihat Ali Özcan, ülkelerin meselelere bakışındaki farklılıkların, ‘terörist listelerini` de etkilediğini söylüyor:
“Her terör örgütünün mutlaka politik bir hedefi var. Terör örgütünün hedefi politik olunca, bu ülkelerin politik çıkarları ve tanımlamaları da burada bir takım anlaşmazlıkları beraberinde getiriyor. Herkesin ulusal çıkarı ve meseleye bakışı birbirinden farklı. Çünkü terör örgütünün politik hedefleri birilerinin hoşuna gidiyor, birilerinin hoşuna gitmiyor. Dolayısıyla da aslında örgütü tartışıyor gibi yapıyor herkes ama aslında hedefler tartışılıyor. Bu hedeflerin kendi çıkarlarına ne kadar uygun olmadığı konusunu tartışıyor. Mesele örgüt adına geldiğinde yüzde yüz mutabakat sağlamak mümkün olmuyor.”
Nihat Ali Özcan, TEPAV'da Güvenlik ve Strateji Uzmanı.
Burada asıl sorunlardan biri de Özcan`a göre Batı merkezli bakış açısı:
“11 Eylül`den sonra özellikle küresel terörizm-yerel terörizm tartışmaları farklı boyuta gitti. ABD ve genel olarak Batı`yı hedefe koyarsa buna uluslararası terörizm diyorlar, herkes bunda işbirliği yapmak zorunda. Ama aynı taktikleri, aynı terör tekniklerini eğer bir ülkede ya da mezhepsel bir amaçla kullanırsa ona biraz daha yerel terör örgütü gözüyle bakıp aynı duyarlılığı veya tepkiyi göstermiyorlar. Dolayısıyla burada da ciddi anlamda bir anlaşmazlık var.”
‘Asıl büyük sorun IŞİD`den sonrası`
Suriye ve Irak`ta hemen tüm ülkelerin ‘terör örgütü` olarak tanımlamakta ortaklaştığı tek örgüt IŞİD. Çünkü ABD ve Rusya başta olmak üzere bu ülkeler tarafından küresel bir tehdit olarak görülüyor. Tüm ülkeler IŞİD`e karşı mücadele edilmesi gerektiğinde de hemfikir. Ancak bu sırada işbirliği yapılan, desteklenen gruplarda ciddi bir farklılık var, bu da IŞİD`le mücadelede ciddi şekilde yol alınmasının önüne geçiyor.
Al Jazeera`ye konuşan Özcan`a göre ülkeler aslında IŞİD`den sonrasını tartışıyor:
“Suriye ve Irak meselesinde asıl büyük sorun IŞİD`den sonrası, o gittikten sonra kim egemen olacak? Ortaya nasıl bir devlet modeli çıkacak? Bu çıkacak devlet modelinde etkili aktör kim olacak ve buradaki çıkarlar nasıl birbiriyle uzlaşacak? Asıl üzerinde durulan ve tartışılan konu bu. Yoksa mesele sadece IŞİD sorunu olsa devletler bir şekilde uzlaşırdı.”
‘ABD ve Rusya`nın uzlaşmaya vardıklarını tahmin ediyorum`
Suriye sahasında ABD, PKK`nın Suriye kolu olan PYD`nin silahlı kanadı YPG`ye, IŞİD`le savaşında cephane ve hava bombardımanıyla destek oluyor. PKK`yı ‘yerel terör örgütü` olarak tanıyan ABD, YPG`nin ise terörist listesinde olmadığını söylüyor. Ancak Türkiye için PKK gibi YPG de terör örgütü. Ankara, ‘YPG`nin IŞİD`den farkı yok` diyor.
Türkiye ve ABD`nin desteklediği Özgür Suriye Ordusu ise Rusya için terör örgütü. Çünkü Rusya`nın meşru lider kabul ettiği Beşar Esed`e karşı mücadele ediyorlar. G-20 üyesi olmayan ancak Suriye sahasında etkin olan İran da Rusya ile aynı pozisyonda.
“ABD ve Rusya`nın oyuna girdiği yerde diğer oyuncuların rolü talî kalır” diyen Özcan, Rusya`nın Esed rejimi ile, ABD`nin ise PYD ile işbirliği yaparak farklı hedeflere odaklandıklarını hatırlatmakla birlikte; uzlaşmanın mümkün olabileceğini söylüyor:
“Gelecek Suriye`nin mimarisi için ABD ve Rusya`nın ana hatları konusunda bir uzlaşmaya vardıklarını tahmin ediyorum. Üstü örtülü olarak bir rol paylaşımı var gibi gözüküyor. Bu rol paylaşımında ana ağırlık şu an Ruslara kalmış gibi görünüyor. Rusya, İran`la birlikte Esad rejiminin etki alanını biraz genişletecek. Bu biraz da Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar`ın nasıl konumlanacağıyla ilgili bir iş. Bir yandan da ABD ve Rusya`nın bölgeyi manipüle ettiği, operasyonları yönlendirdiği bir yerde başka ülkelerin örtülü operasyon yapabilme kapasiteleri biraz daha sınırlıdır.
“Diğer yandan ABD de özellikle PYD ile ya da Kürtlerle Suriye`de bir iş yaparak Irak`ın batısını çevreleyecek gibi gözüküyor. Ondan sonra belki Irak`ta bir şeyler yapacaklar. Ama önce Suriye`deki resmin netleşmesi gerekiyor. Aslında şu an senkronize bir şeyler yürüyor. Onun da nasıl gideceğini herhalde önümüzdeki baharda ya da yazın göreceğiz.”
‘Yakın zamanda çözüm mümkün görünmüyor`
Özcan, ‘üstü örtülü rol paylaşımı` olduğunu söylese de, Suriye`de yakın zamanda çözümün mümkün olmadığını ekliyor. Sebebi; başta ABD ve Rusya olmak üzere büyük devletlerin, Suriye sahasındaki gruplara yaklaşımında hızlı bir değişimin mümkün olmaması:
“Büyük güçlerin oyuna girdiği, fiilî olarak savaşmak yerine sahadaki aktörleri kara gücü olarak kullandığı müddetçe, yakın bir zamanda çözüm görünmüyor. ABD karadaki gücü olarak kullandığı, işbirliği yaptığı YPG`yi terör örgütü olarak tanımlamayacaktır. Rusya, Esad rejimiyle işbirliği yapıp da onun otoritesine meydan okuyan aktörleri terörist listesinden asla çıkarmayacaktır. Türkiye de beraber iş yaptığı aktörleri terörist saymayacağına göre; kısa gelecekte Suriye`deki bütün aktörlerin ‘şunlar teröristtir` diye ortak bir listenin altına imza atmalarını yakın zamanda ben beklemiyorum.
Herkesin kendisine göre bir terörist ve terör listesi olduğu için herkes listesiyle masaya oturacak. Hemen ardından, bu türden terör örgütlerinin var olduğu coğrafyanın uzaklığı-yakınlığı, kimin nasıl katkı sunacağı, kendi iç politikasına nasıl yansıdığı, maliyetinin ne olacağı ve kendi toplumunun bu maliyeti karşılamaya hazır olup olmadığı gibi bir dizi soru gelecektir. Politikacılar çok kolay harekete geçmezler böyle sorular geldiğinde.”
Kaynak: Al Jazeera