ANKARA - Suriye'de Arap Baharı sonrası başlayan ve beşinci yılına giren iç savaşın dönüm noktalarını, Esed'in Doğu Guta'da kimyasal silah kullanılması, DAEŞ ve Şii militanların savaşa müdahil olması, DAEŞ karşıtı uluslararası koalisyonunun hava saldırıları ve son olarak Rusya'nın Suriye'ye müdahalesi oldu.
Rejim karşıtı protestoların giderek daha da yaygınlaşması üzerine Suriye ordusu göstericilere gözdağı vermek için Dera, Banyas, Humus, ve Şam'da göstericilerin yoğun olarak yaşandığı yerleri bombalamaya başlaması olayların iç savaşa doğru gittiğinin önemli bir göstergesiydi. Harizan ayına gelindiğinde ise çatışmalar iyice şiddetlenmiş, güvenlik güçlerinin müdahalesinde hayatını kaybeden göstericilerin sayısı bini aşarken, gözaltına alınanların sayısı ise 10 bine yaklaşmıştı. Ölen Hafız Esed döneminde de benzer olaylar yaşayan halk iç savaş endişesi ile yavaş yavaş ülkeyi terk etmeye başladı. Öyleki haziran ayı sonuna gelindiğinde Türkiye'ye sığınan Suriyeli sayısı çoktan 15 bine ulaşmıştı.
Güvenlik güçlerinin göstericilere karşı tutumunu sertleştirmesi üzerine ABD yönetimi, Devlet Başkanı Beşşar Esed dahil pek çok üst düzey Suriyeli yetkiliye ABD'ye giriş yasağı getirdi ve Suriye'ye ekonomik ambargo kararı aldı. ABD Başkanı Barack Obama, 18 Temmuz'da Esed'i ilk kez resmen istifaya çağırdı. Ertesi ay Avrupa Birliği de bazı Suriyeli yöneticilere AB'ye giriş sınırlaması getirdiğini ve Suriye petrolüne ambargo koyduğunu açıkladı. Ancak bu gelişmeler Suriye yönetimine geri adım attırmakta etkisiz kaldı.
Uluslararası tepkiler giderek arttı
Yaşananlar karşısında rejimin, muhalefet üzerindeki baskısının azalması şöyle dursun şiddetini giderek artırdı. Ülkede tutuklananların sayısı on binlerle ifade edilmeye başlanırken, Uluslararası Af Örgütü, ağustos sonunda yaptığı açıklamada son beş ayda göz altında bulunduğu sırada hayatını kaybedenlerin sayısının 88'i bulduğunu açıkladı. Hama Başsavcısı Adnan Bakkur, "devletin muhaliflere karşı insanlık suçu işlediğini" söyleyerek görevinden istifa etti.
Mart 2011'e gelindiğinde çatışmaların ilk yılı geride kalırken, BM verilerine göre hayatını kaybedenlerin sayısı 8 bine ulaşmış, durum artık çoktan bir iç savaş halini almıştı.
Öte yandan yine mart ayı içinde Körfez ülkeleri Şam'daki büyükelçilerini birer birer geri çekerken ülkelerindeki Suriyeli diplomatları da "Persona non grata" yani istenmeyen adam ilan ederek sınır dışı etmeye başladı.
Ateşkes çabaları sonuç vermedi
Temmuz 2012'de muhaliflerin oluşturduğu Özgür Suriye Ordusu, Halep'in kuzeyini ele geçirdi. Aynı ay başkent Şam'da Ulusal Güvenlik Kurulu'na yönelik intihar saldırısında Devlet Başkanı Beşşar Esed'in özel temsilcisi Hasan Türkmani, Savunma Bakanı Davud Racha ve Genelkurmay Başkan Yardımcısı Asıf Şevket öldü. Saldırıyı, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) üstlendi. ÖSO, aynı dönemde Halep'in kuzeyinde kontrolü ele aldı.
Suriye hükümetinin sertleşen tavrı sebebiyle ordu ve bürokrasiden çok sayıda isim muhaliflerin safına geçti ya da Suriye'yi terk etti. Ağustos 2012'de Suriye Başbakanı Riyad Hicab, istifa ederek Suriye'den ayrıldı. Maliye Bakanı Muhammed el-Cleylati ise ülkeyi terk ederken tutuklandı.
Kimyasal silahların kullanılması
Rejimin muhaliflere karşı kimyasal silah kullandığına dair bölgeden haberler gelmeye başladı. ABD Başkanı Barack Obama, medyaya verdiği demeçte kimyasal silah kullanılmasının kendileri için bir "kırmızı çizgi" (game changer) ifadesini kullandı. Muhaliflerin kimyasal silah kullanıldığı iddialarının araştırılması yönündeki BM'ye yaptığı çağrılar ise yanıtsız kaldı.
Rejimin muhaliflere karşı kimyasal silah kullandığı iddiası bu dönemde en çok tartışılan konuların başında geldi. ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel, Nisan 2013'te Suriye rejiminin elinde kimyasal silah bulunduğuna dair güçlü delillere ulaştıklarını dile getirdi.
ABD müdahalesinin gündeme gelmesi
ABD'nin Suriye'ye müdahalesi için gün sayılırken, Suriye hükümeti, 9 Eylül'de kimyasal silahlarını teslim etmesi yönünde Rusya'nın masaya getirdiği anlaşmayı kabul ettiğini bildirdi. Bundan 5 gün sonra, rejimin elindeki kimyasal silahların imhası konusunda ABD ile Rusya'nın anlaştığı açıklandı. 27 Eylül'de BMGK'de Suriye'nin kimyasal silahlarının imha edilmesi kararı alındı. 6 Kasım'da kimyasal silahların imhasına başlandı. Ay sonunda ise ülkedeki tüm kimyasal silah üretim tesislerinin imha edildiği açıklandı.
Cenevre'den ses çıkmadı
Cenevre 2 Konferansı'nın açılışında konuşan ABD Dışişleri Bakanı Kerry, Suriye'de kurulacak geçiş hükümetinde Esed'e yer olmadığını söyledi. İkinci oturumu Şubat'ta yapılan görüşmelerde sonuç çıkmadı.
Mart 2014'te Rejim ve Hizbullah güçleri Lübnan sınırındaki muhaliflerin elinde bulunan son toprağı da aldı. Savaşın ilerleyen dönemlerinde İran ve Hizbullah destekli unsurların etkisi giderek daha da arttı.
Rusya'nın hava saldırıları
2015 yılının en önemli gelişmesi ise Rusya'nın Suriye'ye müdahalesi oldu. Rusya Devlet Başkanı Putin, Eylül'de BM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada Suriye'ye müdahale edeceklerinin sinyallerini verdi. DAEŞ'i vurma bahanesiyle 30 Eylül'de hava saldırılarına başlayan Rusya, muhaliflerin elindeki bölgeleri hedef alarak uzun süredir İran'ın desteği ile ayakta kalmaya çalışan Suriye rejimine toparlanma fırsatı sundu. Rejim güçleri ile İran askerleri, hava saldırılarıyla eş zamanlı olarak muhaliflere karşı kara harekâtına girişti.
Suriye'de tansiyonun yükselmesi üzerine konuyla ilgili 17 ülke Viyana'da bir araya geldi. 30 Ekim'de yapılan ikinci tur görüşmelerinde de anlaşma sağlanmaması üzerine görüşmeler ileri bir tarihe ertelendi.
Rusya, Suriye'de kurduğu hava üssünde görev yapan personel sayısını yakın bir zamanda 4 bine çıkardı. Bu durum Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zakarova'nın "Suriye'de Esed'in iktidarda kalması Rusya için çok elzem değil" açıklamasının sahada net bir karşılığı olmadığına, dolayısıyla da Suriye'deki iç savaşın süreceğine işaret ediyor.
AA