Filistin topraklarını işgal ettikleri günden bu yana sürekli Filistin halkına saldıran, huzurunu kaçıran, psikolojisini bozan; canına, malına, evine, tarlasına, ağacına, suyuna zarar veren; camisini ve uykudaki bebeğini yakan; topladığı zeytinleri telef eden Siyonistler de artık huzur ve güven içinde değil. Siyonist toplumun yaşadığı şehirlerde hayat artık doğal şekliyle sürmüyor. Buralarda hayat tepetaklak oldu. “Herkes hedefte” ilkesi gereği şimdiki çatışmanın etkisi ve korkusu istisnasız her siyonistin evine girmiş durumda.
Şimdiki çatışmayı önceki savaşlardan ayıran önemli bir fark var. Daha önce -en son yaşanan 2014 Gazze savaşı gibi- yaşanan savaşlarda, çatışmalara yakın bölgelerde güvensizlik hakim iken başka bölgeler güvendeydi. Gazze savaşında Gazze sınırına yakın güney ve orta bölgelerdeki insanlar savaş boyuncu evlerini terk edip daha güvenli olan kuzey bölgelerine geçtiler. Lübnan savaşındaysa tam teksi bir durum vardı. Lübnan savaşında kuzey kesim savaş nedeniyle çatışmalara sahne olurken, güney bölgesi güvenliydi. Ama şimdi durum çok farklı. Çünkü siyonist toplumda hiçbir ev artık huzurlu ve güvenli değil.
1948 yılında işgal edilmiş Filistin topraklarında yaşayan Filistinli işçilerin anlattıkları, gördükleri ve duydukları şeyler, Siyonist toplumun nasıl bir korku içinde yaşadığını ve bu toplumun histeri hastalığına yakalandığını gösteriyor. Şu anda Siyonist toplum, son Gazze savaşında yaşadığı şok, korku ve dehşetin aynısını hatta daha fazlasını yaşıyor. Siyonistler gökyüzünden üzerlerine düşecek bir füze beklemiyor, sıfır noktada bıçakla her an gelebilecek darbeleri bekliyor ve bu korkuyla yaşıyor.
Çok farklı bir histeri
Siyonist toplumun nasıl sarsıldığını, korktuğunu ve histeriye yakalandığını anlatan işgalcilere ait matbu ve görsel kaynaklar, birçoğunun bu korku nedeniyle artık lokantalara gitmediğini, zorunlu olarak dışarıdan yemeğe ihtiyacı olanların ise evlere servis yapan lokantalara sipariş verdiğini ifade ediyorlar.
Sadece lokantalarda değil, kamuya açık alanlarda bile her an saldırıya uğrayacakmış gibi hareket eden Siyonistlerin yüzünde korku ve endişeyi açıkça okumak mümkün.
Siyonist toplum kadar işgal askerleriyle işgal polisinde de saldırılar nedeniyle oluşan histerik sarsıntıyı görmek mümkün. İşgal askerlerinin eylem yapmaya niyet ettikleri iddiasıyla Filistinli zannederek iki Siyonist yerleşimciyi öldürmeleri bu korkunun boyutunu ortaya koyuyor. Bi`ri Seba`da otobüs durağına yapılan eylemin ardından Eritre uyruklu bir işçi Filistinli olduğu ve eylem yapmaya kalkıştığı iddiasıyla işgal polisi tarafından vurulurken, Kudüs`te de teni Filistinlilere benzediği için bir yerleşimci vuruldu. Bu ve buna benzer dost saldırısı ve dost ateşi işgal rejiminin bir bütün olarak nasıl bir korku içine girdiğini, korkuyla yaşadığını, gölgesinden bile korkar hale geldiğini gösteriyor.
Yıllardır Tel Aviv`de lokantada çalışan Muhammed Ebu Yahya, lokantaların çoğunun şu günlerde büyük durgunluk yaşadıklarını belirterek, İsraillilerin gerçek manada korku yaşadığını, çevresinden kuşkulanıp tedirgin olduğunu ve onlara göre hayatın bu şekliyle dayanılmaz olduğunu söyledi.
Son olayların ardından Siyonist toplumun yaşadığı korkuyla ilgili değerlendirmelerini sürdüren Ebu Yahya şunları paylaştı:
“Onlar tam bir acziyet hissediyorlar. Güvenlik tedbirlerinin fayda etmediği bireysel güvenliği kaybettiklerini görüyorlar. Etraflarında hareket eden herhangi bir kişinin elinde bıçakla saldırabileceğini düşünüyorlar. Caddede yürürken onların yüzünde bu korku ve endişeyi okuyabiliyorsunuz. Saldırıya uğramaları durumunda işgal rejimindeki hiçbir gücün o saatte bir şey yapamayacağını düşünüyorlar.”
1948 yılında işgal edilmiş Filistin topraklarında çalışan Filistinli işçi Süleyman Haluf da aynı kanaatte ve böyle devam ederse İsraillilerin dengelerini kaybedeceklerini ve akıllarını yitireceklerini belirterek, olayların başında bir kez otobüse bindiğini, yaşadığı sıkıntılar nedeniyle bir daha binmediğini ifade etti ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Doğuluların ten rengine sahip biri olarak otobüste İsrailli birinin yanında oturman onun damarlarındaki kanın durması için yeterli. Otobüste bir bayanın elinde sopayla çevreye ikide bir göz attığını gördüğüm gibi, diğerinin kemerine takılı tabancasının üzerinden elini hiç kaldırmadığını ve çevreyi dört gözle süzdüğünü de gördüm.”
Siyonist işgal rejimindeki kaynaklar, son olaylarla birlikte silah satışlarının %5000 arttığına dikkat çektiler. Bu adeta bir çılgınlık. Ama asıl çılgınlık ve delilik bazıların süpürge saplarıyla caddelerde yürümeleri.
Siyonist işgal rejimi televizyonlarında işlenen konularla kanallara çıkarılan psikologların ve uzmanların sokak çatışmaları ve çatışmalarda neler yapılacağıyla ilgili açıklamaları, güvenlik uzmanlarının bireysel savunma teknikleri üzerinde açıklamalar yapmaları, Siyonist “İç Cephe” biriminin ard arda açıklama yapması yaşananların bir savaş olduğunu gösteriyor.
Filistin Haber