Fulbright komisyonu” olarak bilinen komisyona bağlanmış. Fulbright Anlaşması’nın 5. Maddesine göre komisyon 4 Türk, 4 ABD’li 8 üyeden oluşuyor. Oylamalarda eşitlik olursa, nihai karar ABD’nin Türkiye Büyükelçisi tarafından veriliyor.
 
Fulbright komisyonu, ilkokuldan İmam Hatip’e kadar, tüm eğitim müfredatını belirleyebiliyor. Yarısı ABD’lilerden oluşan komisyona ABD’nin Türkiye büyükelçisi başkanlık ediyor. Komisyonda ABD’li uzmanların yer almasına tepki gösteren Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, eğitim sisteminin yabancılara ihale edilemeyeceğini söyledi.
 
Hastalıklı bir beyinin ürünüdür
Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Milli Eğitim Bakanlığı’nda yapılan anlaşmalar kapsamında ABD’li pek çok uzmanın görevlendirildiğini hatırlattı. Yıllardır uygulanan bu usulün son derece yanlış bir yaklaşım olduğunu belirtti.
 
Türkiye her alanda insan yetiştirme başarısını yakalamış bir ülke olduğunu dile getiren Koncuk, “ABD’li uzmanların Türk Milli eğitim sistemine en küçük bir katkıları olduğunu kimse söyleyemez. Türkiye’nin meselelerine ve eğitim öğretim meseleleri yabancılara ihale edemez. Bu anlayışın hastalıklı bir beyinin ürünüdür.
 
Türkiye’de görev yapan ve alanında uzmanlaşmış on binlerce eğitimcilerimize de hakaret olarak algılanır” ifadesini kullandı.
 
Bakanlar Kurulu ABD’lilerden oluşsun
Koncuk, “Ülke insanlarını yok sayarak, ABD’li uzmanlardan fayda sağlamak bize göre kompleksli bir anlayıştır. O halde bende Türk Eğitim-Sen Başkanı olarak şunu teklif ediyorum ki, Bakanlar Kurulu’nun yarısı ABD’lilerden oluşsun.
 
Bu doğru bir teklif olur mu? Peki, Türk eğitim sistemine yapılanın benim bu teklifimden ne farkı var. Ben bu anlayışı kınıyorum” şeklinde konuştu.
 
Kabul edilemez bir uygulama
Özgür Eğitim-Sen Genel Başkanı Yusuf Tanrıverdi, Türk Milli Eğitim sisteminin 1947 yılında yapılan anlaşmadan bu yana ABD’liler tarafından denetleniyor olmasının kabul edilemez olduğunu kaydetti.
 
Bu tamamen resmi ideolojinin ürünüdür. Türk Milli Eğitim sisteminin artık yalnızca adı milli” diyen Tanrıverdi, “Türkiye’de eğitim sistemi, bu topluma ait olan değerlerden oldukça uzaktır. Türk eğitim sisteminde ABD etkisini görüyoruz. Örneğin hiçbir kitapta başörtülü anne ve sakallı baba figürü, resmi göremezsiniz. Bu ülkenin kültürünü yansıtmaz” dedi

Tanrıverdi, “Türk Milli Eğitim sistemini ABD denetliyorsa ortaya çıktıysa, bu ülkenin üniversiteleri, eğitim fakülteleri ne iş yapıyor? Eğitim fakülteleri ne amaçla çalışıyorlar?” şeklinde konuştu.
 
Fulbrigt Komisyonu nedir?
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde devlet kademelerinde yabancı uzman ve danışmanlara kapılar ilk olarak Milli Eğitim’de 27 Aralık 1947′de imzalanan “Fulbright Antlaşması” ile aralandı. Fulbrigh denilen Amerikalının hazırladığı bu anlaşmanın asıl adı “Türkiye ve ABD Hükümetleri Arasında Eğitim Komisyonu Kurulması Hakkındaki Anlaşma. Türkiye’deki bütün eğitim aşamalarının müfredat ve kitaplarının tespit edildiği, tüm eğitim sisteminin biçimlendirildiği bir komisyon. 1947 yılından beri, Türkiye eğitim sistemi bu komisyonun denetiminde.
 
Bu komisyon, ilkokuldan İmam Hatip’e kadar, tüm eğitim müfredatını belirliyor. Bu anlaşma ile Türkiye Milli Eğitimi 4’ü Amerikalı ve 4’ü Türk, 8 kişiden oluşan bir komisyonun idaresine bırakılmıştı. Bu komisyonun başkanlığını ABD’nin Türkiye’deki Büyükelçisi’nin yapması kabul edilmişti.
 
Kaynak: Milatgazetesi