Dünyada şeker, üç temel tarım ürününden elde ediliyor. Şeker kamışı, şeker pancarı ve mısır. Türkiye`deyse şeker pancarı ve mısırdan. Sanayide bu iki ürün birbirine rakip. Mısır şurubu (NBŞ), şeker pancarından elde edilen şekerden daha tatlı, üstelik daha ucuz ve taşınması daha kolay. Bu da üreticiler için daha düşük maliyet ve daha yüksek kâr anlamına geliyor. Üretim daha ucuza mal oluyor.
Türkiye`de şeker sektörü bünyesinde 7 pancar şekeri ve 5 nişasta bazlı şeker üreticisi olmak üzere 12 şirket faaliyet gösteriyor. Rekâbet, ezeli. Bir tarafta şeker pancarı üreticileri, diğer tarafta da nişasta ve glikoz üreticileri var. Taraflar arasındaki gerginlik hissedilir oranda. Bu gerginlik, yaz başında daha da arttı. 3 Haziran 2015 tarihli Resmi Gazete ‘de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararı ile Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) üretimi için 250 bin ton olarak belirlenen kota yüzde 30 oranında artırıldı.
Kotanın yüzde 30 oranında arttırılmasının, tarım sektörü ve pancar sanayinin desteklediği yan sektörleri olumsuz etkileyeceği görüşü hâkim.
Türkiye'de yıllık ortalama 16 milyon ton şekerpancarı üretiliyor.
‘Savaşlar artık gıda üzerinden kuruluyor`
İsmail Sarı, Konyalı bir şeker pancarı ekicisi. 30 yıldır çiftçi; son 20 yıldır da şeker pancarı ekiyor. Sarı, önder çiftçi olarak anılıyor. Yani, diğer çiftçilere yol gösteren, verimliliği artırmada ilk adımları atan ve anlatan, bulunduğu bölgede sözü geçen, dinlenen biri. Rehber görevi üstleniyor.
Konya Önder Çiftçi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi de olan İsmail Sarı, NBŞ kotalarındaki artıştan dolayı kendilerinin mağdur olacağını ifade ediyor:
"Eskiden tatlandırıcı firmaların yüzde 15 kotası vardı. Kotanın artmasıyla birlikte tahminim yüzde kotaları yüzde 20`ye yaklaştı. Bu, pancar kotasının düşmesi demek. 500 bin ton kotamız varsa aşağı yukarı ‘Yüzde 20 oranında az ekin` diyecekler, bize. Pekmez, lokum, şekerlemelerde normal toz şekerden ziyade ucuz olduğu için tatlandırıcı tercih edilecek. Şekerde savaş var. Şeker pancarından ekmek yiyen çok. Nakliyecisi, sökümcüsü, çapalayanı herkes para alıyor. Devletler yıllar önce kendi aralarında anlaşma yapmışlar, şu bu hükümet diyemem. Bu bir anlaşma, geri dönme ihtimali var mı var ama bana kalırsa baskı da var. Savaşlar artık topla tüfekle olmuyor. Gıdalar üzerinde oluyor.`
Şekerpancarı ekicileri, her yıl NBŞ kotalarının artmasından dolayı rahatsız.
‘Kotanın artması pancar üretimini azaltıyor`
Taraflardan biri pancar ekicileri. Türkiye`nin 64 ilinde pancar ekimi yapılıyor. 1 buçuk milyonu aşkın üretici var. 1951 yılında kooperatifler halinde yapılanmaya başlayan ekiciler, 43 yıldır Pankobirlik (Pancar Ekicileri Kooperatifleri Birliği) çatısı altında temsil ediliyor.
Pankobirlik Genel Müdürü Taner Taşpınar, NBŞ (Nişasta Bazlı Şeker) kotasının artırılmasıyla birlikte şeker pancarı üretiminin gerilediğini ifade ediyor:
"1998`de 22 milyon ton olan şeker pancarı üretimi 2014`te 16,8 milyon tona geriledi. Çiftçi sayısı da 450 binden 125 binlere düştü. NBŞ'de yapılan bu kota artışı ülkemiz pancar üretimine büyük darbe vurmaktadır. Bu kota artışı yaklaşık olarak 75 bin ton pancar şekerine tekabül etmektedir. Bu oranda daha az pancar şekerinin üretilememesinin ekonomiye etkisi ise; 540 bin ton pancar üretilememesi, yaklaşık 100 bin dekar alanda pancar tarımının yapılamaması, 160 bin (%30) ton besi hammaddesinin, küspenin ve 20 (%4) ton melasın üretilememesi, doğrudan istihdam ve nakliye sektöründe daralma, tarımsal istihdamda yaklaşık 125 bin tarım işçisinin çalışamaması ve yaklaşık 200 milyon TL`lik ekonomik kayıptır."
Taşpınar`a göre, kota artışının son 12 yılda Türkiye`ye kestiği fatura ise daha ağır:
"NBŞ kotalarının ülkemizde, AB normlarının aksine, fiilen her yıl toplam şeker kotasının yaklaşık % 15`i oranında uygulanması neticesinde, 2002-2003 yılından itibaren 12 pazarlama yılı itibariyle pancar şekeri üretimine bu artışların etkisi, toplam 2 milyon 700 bin ton pancar şekeri üretilememesi şeklinde olmuştur. Bu daralmadan dolayı yaklaşık 320 bin hektar alanda 17 milyon ton pancar tarımı yapılamamış, bir diğer ifadeyle ülkemizde 1 pazarlama yılında hiç pancar şekeri üretilmemiştir. Bu durumun ise yan sektörlerle birlikte milli ekonomimize maliyeti yaklaşık 4 milyar dolarlık bir 'katma değer' kaybıdır. Bu kaybın bir diğer etkisi istihdama olmuştur. Kapasite kullanımındaki düşme neticesinde, doğrudan istihdamın ve nakliye sektörünün yaşadığı daralmanın yanısıra, kriz ortamında işsizlik konusunda ülkemize nefes aldıran tarımsal istihdamda, bu tercihle yaklaşık 900 bin tarım işçisini işsiz bırakacaktır."
Türkiye`de tarım politikaları üzerine kafa yoran ve sayısız makaleye imza atan Dünya Gazetesi Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım, şeker pancarı üreticisi için hiç bir ülkede bu kadar yüksek oranda kota olmadığına dikkat çekiyor. Yıldırım`a göre, ortaya çıkan tablo daha az pancar şekeri üretimi, daha çok nişasta bazlı şeker üretimi ve tüketimi demek:
"Nişasta bazlı şeker ile pancardan elde edilen şeker özellikle sanayide birbirinin rakibi, alternatifi. Gıda sektöründe özellikle şeker kullanan imalatçılar ya pancardan elde edilmiş şekeri veya mısırdan elde edilmiş şurubu kullanıyor. Daha ucuz ve kullanımın pratik olması nedeniyle nişasta bazlı şeker daha çok tercih ediliyor. Çoğu tüketici bunun farkında değil. Baklava dahil, birçok geleneksel tatlıda bu şuruplar kullanılıyor. Bu nedenle, mısır şurubu kullanılan baklava ile doğal şeker kullanılan baklava arasında büyük fiyat farkı var. Bu, birçok şekerli üründe yaşanıyor. Gıda imalatçıları, hem ucuz hem de kullanımı kolay olduğu için sıvı şekeri kullanıyor. Konya Şeker, gıda sektörüne yönelik pancardan sıvı şeker üretiyor. Ancak bu henüz çok yetersiz. Nişasta bazlı şekerin yaygınlaşması ve daha çok üretim kotası verilmesi pancar üretimini azaltıyor. İnsanlar pancar üretemez duruma geliyor."
Yıldırım: Pancardan elde edilen şeker miktarı yıllık ortalama 2.3 milyon ton.
‘IMF dayatması'
NBŞ (Nişasta Bazlı Şekerler), Türkiye`de belirlenen kota kadar üretilebiliyor. Kota artışı, Şeker Kanunu`nun uygulanmaya başladığı 2002 yılından bu yana her yıl yeniden belirleniyor. Talep, şeker piyasalarını düzenlemekle görevli Şeker Kurumu`nun önerisi üzerine Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından Bakanlar Kurulu`na götürülüyor. Bakanlar Kurulu da Şeker Kurumu tarafından ortaya konulan “ihtiyaç” talebini gerekçe göstererek kotayı arttırıyor. Kurul, her yıl bu kotayı yüzde 50 kadar artırma yetkisine sahip.
Yıldırım, tüm bu zeminin 2001 ekonomik krizi sırasında Türkiye'ye dayatıldığını ileri sürüyor:
"Türkiye'de de özellikle gıda sanayinde yoğun olarak kullanılan nişasta bazlı şekere olan ilgi 1990'lı yıllarda arttı. 2001 yılında yaşanan büyük ekonomik krizle çıkmaza giren Türkiye, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası'nın dayatması ile 15 günde 15 yasa çıkarmıştı. O yasalardan birisi de Şeker Yasası'ydı. Şeker Yasası'nın getirdiği çok önemli düzenlemelerden birisi, Şeker Kurumu'nun ve 7 üyeden oluşan Şeker Kurulu'nun oluşturulmasıydı. Türkiye'nin şeker rejimi bu kuruma verildi. Ayrıca, yasa ile pancar üretimi ve şeker üretiminde kota sistemi getirildi. Bu kota kapsamında da şeker üretimine bağlı olarak nişasta bazlı şeker kotası yasal olarak belirlendi. O dönemde Avrupa Birliği ve bir çok ülkede nişasta bazlı şeker kotası yüzde 1-3 oranında iken, Türkiye, şeker üretiminin yüzde 10'u oranında nişasta bazlı şeker kotası belirledi. Yasa'nın yürürlüğe girmesinden bu yana yaklaşık 15 yıl geçti. Hiç bir hükümet kotayı düşürmedi. Çoğunlukla yüzde 50 artırıldı."
Nişasta bazlı şeker üretiminin en yoğun olduğu ülkelerden birisi Amerika Birleşik Devletleri. Toplam 13 milyon ton olan dünya üretiminin yarısı bu ülkede üretiliyor.
Türkiye`nin gıda tüketimine yönelik şeker ihtiyacı, beyaz şeker ve nişastadan üretilen glukoz ve izoglukoz ile karşılanıyor.
‘Bu konuyu suistimal eden odaklar var`
Taraflardan bir diğeri de elbette Türkiye'de nişasta bazlı şeker üretimi yapan firmalar. 5 firma var. En güçlüsü de ABD merkezli, çok uluslu bir şirket olan Cargill.
İkinci büyük firma Adana merkezli Sunar Grup. Çukurova'da 1970`lerin ilk yarısında çırçır ve çeltikle işe başlayan firma, 1980`li yıllardan bu yana mısırı da bünyesine kattı. Adana`da nişasta ve glikoz şurupları üretmek üzere 1985 yılında yatırımlara başladı. 2002 yılında da uluslararası ölçekte Izo-glikoz tesisini kurdu.
CEO Hüseyin Çomu, kota arttırımı konusunda Al Jazeera Türk`ün sorularını yanıtladı. Çomu, Şeker Kanunu`nun uygulandığı yaklaşık 15 yıl boyunca sanılanın aksine NBŞ (nişasta bazlı şekerler) kotalarının azaltıldığını ifade ediyor.
"Birincisi ve asıl önemli olan, bu kanun çıkamadan önce nişasta bazlı şekerler bu ülkede ne kadar tüketiliyordu, bunu bilmek lazım. Bu rakam Şeker Kurumu`nun tespitine göre 460 bin tondu. Yani Şeker Kanunu (kota) devreye girmeden önce Türkiye`de yılda 460 bin ton glikoz ve izoglikoz üretilip tüketiliyordu. Sonra ne oldu? Şeker Kanunu çıktıktan sonraki ilk yılda, yani 2002-2003 yılında nişasta bazlı şekerlerin üretimi, üretilen şekerin yüzde 10`u ile sınırlandırıldığı için nişasta bazlı şekerlere olan ihtiyaç karşılanamadı. Bu kanunla talep ve ihtiyaçlar göz ardı edilerek nişasta bazlı şekerler için sadece üretilen pancar şekerinin yüzde 10`una göre üretim hakkı tanınan yanlış bir anlayış ortaya çıktı. 2 milyon 100 bin ton pancar şekerine tahsis edilen A Kotasının yüzde 10`u olarak, glikoz ve izoglikoza 234 bin ton A kotası tahsis edildi. İlk yıl Bakanlar Kurulu kararıyla kotanın yüzde 50 arttırılması neticesinde nişasta bazlı şekerlere 353 bin ton kota tahsil edildi. Bu artırım dikkat ederseniz 234 bin tonluk nişasta bazlı şeker kotasının yüzde 50`si miktarında artırılmasıyladır, 2 milyon 100 bin tonluk pancar şekerinin yüzde 50`si kadar değildir."
Çomu`ya göre, büyüyen ve nüfusu artan Türkiye göz önünde bulundurulduğunda kota artırım oranları ihtiyacın çok altında kalıyor.
"Türkiye`de gıda sanayi, yıllık yüzde 15 civarında büyümektedir ortalama. Dolayısıyla her yıl bir önceki yıla göre yüzde ortalama 15`lik büyüme olmasına rağmen, toplam üretilebilecek nişasta bazlı şeker kotasının arttırılması gerekirken, Türkiye`de son 15 yıldır nişasta bazlı şeker üretimi yıllık bazda azaltılmıştır, düşürülmüştür. Bunun neticesinde de maalesef kayıt dışı üretim teşvik edilmiştir, ithalat teşvik edilmiştir. Dolayısıyla bugün artık nişasta bazlı şekere verilen kota, Türkiye`nin tamamıyla utancı haline gelmiştir. Yüzde 30 rakamı da açıkçası tam olarak uygulanan bu yanlışlığın devamı halindedir. Yani yüzde 30`luk kota artışı bir önceki sene üretilen nişasta bazlı şeker oranında bir artış değil, kanun gereği son 15 yıldır üretim miktarı hep sabit olan şeker pancarından elde edilen şeker miktarına göre belirlenmiş Yüzde 10`luk nişasta bazlı şeker üretiminin kendi içerisindeki yüzde 30`luk bir artışını ifade ediyor. Dolayısıyla bu bir artış değil, 2001-2002 yılında üretilen nişasta bazlı şekerden daha az üretime sebebiyet verecek bir rakamdır bu, bunu iyi anlamak lazım. … Üretimleri kota ile kısıtlayarak bu ülke hiçbir yere varamaz ve gayri safi milli hasılasını da arttıramaz. Dolayısıyla kim ki bu ülkenin üretimini kısıtlayarak bu ülkeyi zenginleştireceğini iddia ediyorsa o yalan söylüyordur, o bu ülkeye en büyük hainliği yapıyordur."
Al Jazeera