VAN - Siirt ili Newala Qesaba ve yapılan ihbarlar sonucu haritası giderek belirginleşen yerlerde ortaya çıkan ve açılmayı bekleyen toplu mezarların görmezden gelinmememsini isteyen STK`lar artık devletin de bu cinayetlere göz yummaması gerektiğini dile getirerek "Devlet bu karanlık geçmişiyle yüzleşmelidir" dedi.

 

STK`lar adında basın açıklamasını okuyan Mazlum Der Yönetim Kurulu üyesi Abdulbasit Bildirici, ulusal ve evrensel hukuk kuralları gereğince insanın kendisinin bizatihi en değerli ve üstün tutulması gerektiğini dile getirerek, insanlık onuruna karşı yapılan her türlü saldırı ve tecavüzün hem hukuk dışı hem de gayri ahlaki olduğunu söyledi.

 

İnsanların Gündüz Vakti Kaçırılarak İnfaz Edildi
"Faili meçhullerin bolca yaşandığı bir dönemden bugünlere gelmiş olmak aslında kolay bir süreç değildir" diyerek bu gün gelinen noktanın bir nebze de olsa geçmişe oranla iyi bir durumda olduğunu belirten Bildirici, "İnsanların gündüz vakti kaçırılarak infaz edildiği ve bilinmez bir yere atıldığı günlerden günümüze yansıyan sayısızca karanlık nokta vardır. Bunlardan biri, yakını kaybolan ve Van`da kendilerini devletten üstün gören güçlerin mensuplarından birine müracaat eden bir vatandaşın anlattıklarında gizlidir.

Başvurusu üzerine gözleri bağlanarak yaklaşık yarım saat dağ yürüyüşünden sonra karanlık ve çok geniş bir mağaraya götürülmüş ve burada gözleri açıldığı zaman, kokuşmuş onlarca cesetle karşılaşmıştır. Kardeşini tamamen bozulmamış cesetler arasında araması istenmiş, ancak bu manzaraya daha fazla dayanamayan şahıs, açıkta olan cesetlerin kokusundan ve ölüm dehşetinden mağaradan çıkmak istemesi üzerine, gözleri bağlanarak yine alındığı yere bırakılmıştır. Bu vatandaş, korku ve dehşetten dolayı acil bir şekilde Van`dan göç etmiştir. Kaybolan kardeşi de şu ana kadar bulunamamıştır. Tahminlere göre bu mağara 1980 askeri darbesinden sonra askeri bölge olarak korunan Toprak kaledeki mağaradır. İlgililerin bu konuya hassasiyetle eğilmelerini talep ediyoruz. Delilerin kaybolması, insanlığa karşı işlenen suçun kanıtı olan toplu mezarların boşaltılması ve delillerin karartılması engellenmeli, yargı mekanizması topluma güven verecek şekilde işlemelidir" uyarısında bulundu.

 

Cesetlerin kime ait olduğunun tespiti için DNA merkezi kurulmalı
Bildirici, bir şekilde; ailelerine teslim edilmeden gayri hukuki ve gayri ahlaki yöntemlerle gömülen insanların cesetlerinin çıkartılarak gerekli DNA testlerinin yapılması ve varsa kemiklerinin çıkartılarak gerekli dini ve geleneksel törenler icra edildikten sonra defnedilmelerinin sağlanması gerektiğini söyledi.

 

Kendisini hukukla tanımlamış ve sınırlamış devletlerin hukukun gereğini yapmaktan kaçınmasının mümkün olmadığını ifade eden Bildirici, "Bulunan cesetlerin kime ait olduğunun tespiti için DNA merkezi kurulmalı, toplu mezarların bulunduğu alanlar ciddi bir şekilde korunmalıdır. Çünkü DNA testi için Adli Tıp Kurumuna gönderilen veriler oldukça uzun zaman boyunca dönmemektedir. Toplu mezar kazıları ise kepçelerle yapılmamalıdır.

Mezar açmalarda uluslararası kurallar uygulanmalıdır. Arkeolojik araştırmalarda dahi özenli kazılar yapılırken, sonuçta insan kemikleri aramaya yönelik kazılarda da daha özenli davranılabilir. Kazı sonrasında ise sorumlular araştırılmalı ve gerekli soruşturmalar yürütülmelidir. Karanlık bir dönemin kanıtı olan toplu mezarlardan dolayı devlet toplumdan ve ailelerden özür dilemelidir" dedi.

 

Açıklamadan sonra oluşturulan Kurul Van`da bulunduğunu düşündükleri ceset mağaraları ile ilgili olarak Van Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundular.

Fikret Özkan - İLKHA