Hüseyin Kaya - Doğruhaber

PKK-HDP siyasetinin ne istediğinin tam olarak anlaşılmadığını, aslında kendilerinin de bu konularda çok net olmadıklarını daha önce birkaç kez söyledik.

Pkk`nin net olmayan bir ajandaya sahip olduğunu, HDP`nin vesayeti peşinen kabul ettiğini ise her gözlemci fark edebilir.

Bağımsızlıktan özerkliğe, oradan da “Demokratik Türkiye” noktasına gelen talepler, Suriye olaylarının ortaya çıkardığı kaotik durumun bir neticesi olan “Kanton”lardan sonra gel-gitler yaşamaya başladı. Bir taraftan “Türkiye Partisi” iddiası ile ortaya çıkan HDP, öte taraftan “öz yönetim” ilanları ile farklı bir yönetim isteği.

Özyönetim ilanı yapan yöneticilerin yerelin daha yereli noktasında kalması, büyükşehirlerin ve hatta illerin hiçbirinin bu işe dahil olmaması işin garip bir tarafı. Belki de bu işin sonunun hayırlı olmayacağını düşünen “Büyükler” bilerek geride kalıyordu. Hatta Batman Belediye Başkanının “Özyönetim” ilanı yaptırılacağını duyduğu için tatilini uzatıp Batman`a çok geç döndüğü bile iddia edildi. Nitekim özyönetim ilan edenlerin hemen hepsi tutuklandı.

Nihayetinde “Büyükler” Diyarbakır`da toplandı.

Ahmet Türk`e okutulan sonuç metninde uluslararası anlaşmalara gönderme yapıldı ve “Devlete karşı olunmadığı” belirtildi. Yani yine birileri kandırmaya çalışıldı.

İşin aslı öyle değildi çünkü.

Özyönetim ilan edenler devletin giremeyeceğini söylüyorlardı. Öyle ya belediyeler zaten kendilerinindi, YDG-H denilen bir “özsavunma” gücü de vardı. 

Batman Bağlar Mahallesi “öz yönetim ilanı” açıklamasında devletin atadığı vali ve kaymakamlar tarafından yönetilmek istemediklerini belirten Demokratik Kent Meclisi Başkanı Ş. Kaplan şunları söylemişti: “Bizler Kürt halkı olarak demokratik ve meşru yöntemlerle kendimizin seçtiği yönetimler tarafından yönetilmek istiyoruz. Devlet tarafından atanmış vali ve kaymakamlar tarafından yönetilmek istemiyoruz. Kentimizi öz yönetimimizle yönetmek istiyoruz”

İş ciddiyetsiz ve işi yürütenler de ciddiyetten uzak olunca sonuç çok garip oldu tabii.

Bakın özyönetim ilanından sonra yakalananların trajikomik açıklamalarına…

Hiçbirinin metinden, özyönetimden haberi yoktu. Bazıları insanların neden toplandığını bile bilmiyordu. Kimisi tanımadığı birinin verdiği bir metni okumuş ve metni okuduktan sonra içeriğinden haberdar olmuştu.

Cumhuriyet Gazetesinde yayınlanan ifadeler…

Sur Belediyesi Eşbaşkanı

Fatma Şık Barut: “Benim bu metinden önceye dayalı herhangi bir bilgim yoktu. Ben oraya basın açıklaması olduğunu bilmeden gittim. Gitme amacım orada bulunan Ali Rıza Çiçekçi ile görüşmek içindi. Benim söz konusu basın açıklamasına ilişkin içeriğinde yer alan yazılarla ilgili hiçbir bilgim yoktur. Biz son 15 gün içerisinde bu olayları önlemek için kaymakamlık, emniyet, il yönetimimiz ve milletvekillerimiz ile çalışma içerisindeydik. Hatta emniyet teşekkür amaçlı birçok defa telefon açtı. Benim bu tür olaylara sebep olarak açıklamamın olduğu yönünde herhangi bir bilgim yoktur.

 

DBP Sur İlçe Eşbaşkanı

Ali Rıza Çiçekçi: “Basın açıklamasının içeriğine ilişkin olarak herhangi bir bilgim yoktur. Bildirinin kimler tarafından hazırlandığı ve kaleme alındığına ilişkin herhangi bir bilgim yoktur. İlçemizde meydana gelen olaylar nedeniyle valilik emniyet tarafından olayların yatıştırılabilmesi ve kimseye zarar gelmemesi açısından milletvekillerimiz, il yöneticilerimizin orada bulunması ve kimsenin zarar görmemesi için orada bulunmamız istendi.”

Sur Belediyesi Eşbaşkanı

Seyid Narin: “Olay günü ilçemizde meydana gelen olayların yatışması amacıyla Sur Kaymakamlığı`nda Kaymakam Bey`le görüşme yaptık ve olayların yatışması amacıyla elimden gelen gayreti göstereceğime ilişkin beyanlarımı kaymakama bildirdikten sonra kaymakamlıktan ayrıldım. Benim olay günü yapılan basın açıklamasının içeriğine dair herhangi bir bilgim yoktur. (...) Hatta kazılan hendekler gerek emniyet, gerekse bizler tarafından kapatıldı. Hatta hendekleri kapattığımız için bazı kepçelerimize gençler tarafından el konuldu.

Özgür Kadın Kongresi aktivisti

Güneş Ölmez: “Bildiri okunan yerde bulunan bayanlar süreçte yaşanan çatışmaların sona ermesi ve müzakere sürecinin tekrardan başlanabilmesi açısından toplanmışlardı, ben de o esnada kalabalığa dahil oldum. 35-40 yaşlarında bir teyze elinde metin bize okumamızı istedi. Ben de bunun üzerine okudum. İçeriğini tam olarak bilmiyorum.”