Bir dönem PKK`nın içinde aktif görevlerde bulunan ve ardından örgütten ayrılarak JİTEM`e çalışan Abdülkadir Aygan, PKK örgütüyle ilgili Akit`e önemli değerlendirmelerde bulundu. Uzun bir süredir yurtdışında yaşayan Aygan, PKK üst yönetiminin yabancı istihbarat örgütleriyle olan ilişkilerini ve Batı ülkelerinin PKK`yı hangi amaçları için kullandıklarını detaylarıyla anlattı.

TEHDİTLER GELİYOR

• Kısaca hayatınızdan bahsedebilir misiniz?

- Ülkesini seven insanların gerçekleri halka anlatması lazım. Bildiklerimi anlattığım zaman bana bazı tehditler geliyor ama ben insanın şerefiyle yaşaması gerektiğine inanıyorum. Ben örgüte 1970`li yıllarda katılmıştım. Sonra gençlik heyecanıyla katıldığım örgütün içinde yanlışları gördüm, hata yaptığımı anladım ve ayrıldım. Bir süre cezaevinde kaldım ve cezaevinden çıktıktan sonra 1981`de askere gittim. Kıbrıs`a gönüllü yazıldım. Ardından bir süre JİTEM`de görev yaptım. JİTEM öyle bir yapıydı ki; devlet ne varlığını kabul ediyordu ne de inkar edebiliyordu. Orada uzun yıllar PKK`ya karşı mücadele verdik. Bir süre daha Türkiye`de çalıştım. 2000 yılından sonra da Türkiye`de fazla kalamadım, PKK`dan ciddi tehditler alıyordum. Yurtdışına çıkmak zorunda kaldım. Uzun bir süredir de yurtdışında yaşıyorum. Fakat ne olursa olsun ülkem ve milletim için bildiklerimi hiçbir zaman anlatmaktan çekinmedim, çekinmem.

DIŞ DESTEĞE ŞAHİT OLDUM

• Örgütte kaldığınız süreçte ya da sonrasında PKK`ya doğrudan destek verdiğine şahit olduğunuz ülkeler var mı?

- Örgütte bulunduğum dönemlerde bazı eylemlerin içinde yer almıştım, bu eylemler esnasında birçok devletin PKK`ya dış destek yaptığına bizzat şahit oldum. Geçmişten beri Türkiye ile çıkarları çatışan hangi ülke varsa, hepsi PKK`ya destek veriyordu. Bu ülkeler içinde; Yunanistan, Suriye, Lübnan ve İran`ın desteğine bizzat ben şahit oldum. Bunlar istihbarat, silah, para ve siyasi destek veriyorlardı.

“PKK`YA NASIL YARDIMCI OLABİLİRİZ” DİYE SORUYORLARDI

12 Eylül darbesinin ardından Kıbrıs Rum kesimine firar ettim. Çünkü Kenan Evren zamanında binlerce insan, suçlu suçsuz olduğuna bakılmaksızın içeri atılıyordu. Rum polisi beni Atina`ya gönderdi. Atina`da Yunan Gizli servisinin elinde tutuldum. Orada beni bir hafta hücreye aldılar. Bir tercüman aracılığıyla beni her gün sorguladılar. Onların en çok üzerinde durdukları konu PKK konusuydu. Bu konuda araştırma yapıyorlardı. PKK`nın başarıya ulaşıp ulaşmayacağını merak ediyorlardı. ‘PKK`ya nasıl yardımcı olabiliriz` diye bana soruyorlardı. ‘Radyo ve televizyon kurmalarına yardım edebiliriz` diyorlardı. Daha sonra bizi Yunanistan`ın verdiği geçici bir pasaport ile Şam`a gönderdiler.

KORUMAYI ESED GÜÇLERİ YAPIYORDU

Şam`da bulunan PKK`lılar bizim geleceğimizi biliyordu. Bizi havaalanından alıp, Öcalan`ın kaldığı evin yanındaki eve götürdüler. Bir arkadaşım daha vardı onu da Filistinlilerin kaldığı bir kamp vardı, oradaki kampa götürdüler. Suriye`de kaldığımız yer Öcalan`ın da kaldığı yerdi. Mahallede, sokak köşelerinde asker ve polisin nöbet kulübeleri var. Orada korumayı yapan Hafız Esed güçleriydi. Ama Öcalan dışarı çıktığında yanında birkaç tane de koruma alıyordu yanına. O dönemde herkeste değişik kimlikler vardı. Semir Haydar Reşit`ti benim oradaki ismim. Kimliğim George Habaş`ın lideri olduğu Filistin Halk Kurtuluş Cephesi`ne aitti. 4.5 aylık eğitim almak için Lübnan`a gittik, eğitimden sonra tekrar Şam`a döndük.

TÜRK SOLU DA PKK`YA DESTEK VERİYORDU

Şam`da o dönemde ‘Faşizme Karşı Birleşik Cephe` toplantısı oldu. Türkiye`deki bütün örgütlerin temsilcileri geldiler. Türk Solu`nun kontrolündeki ve Kürt Solu`nun kontrolündeki birçok örgütün lideri geldi o toplantıya. 7-8 gün sürdü o toplantı. Türkiye`de bulunan birçok solcu ve solcu örgüt PKK`ya destek veriyordu. Bunları devletin bilmemesi mümkün değil.

PASAPORTLAR MUHABERAT`TAN

Oradan çıkışta, İran`a geçişte yine sahte pasaportla geçtik. O pasaportları da PKK`nın elemanlarının hazırladığı söyleniyordu ama ben hâlâ onların öylesine gerçekçi pasaportları hazırlayabileceğini sanmıyordum. Bir devlet gücünün yardım ettiği görülüyordu çünkü pasaportların altında oranın emniyetinin, pasaport müdürlerinin mühürleri dahi vardı. Bunlar kanaatimce Esed`e bağlı gizli servis tarafından yapılıyordu. Muhaberat tarafından hazırlanıp bize teslim ediliyordu. Alt düzeydeki PKK kadrolarının pasaportları Esed`in gizli servisi Muhaberat`ın hazırladığını bilmemeleri için onlar ‘biz hazırlıyoruz` diyorlardı.

YABANCI İSTİHBARATLARLA İLİŞKİLİLER

• PKK`nın üst yönetiminde bulunan Cemil Bayık, Murat Karayılan, Duran Kalkan ve Bahoz Erdal gibi isimlerin yabancı devletlerle ne gibi bir ilişkileri var?

- Cemil Bayık ve Duran Kalkan daha önce Avrupa`da görev almış PKK sorumlularıdır. Aslında ne Cemil Bayık`ın ne de Duran Kalkan`ın Avrupa ülkelerinde siyasi veya kültürel faaliyet yürütme kapasiteleri yoktur. Onlar, bağnaz-katolik tiplerdir. Fakat bu ikisinin de geçmişte Avrupa devletlerinde bulunmuş olmaları manidardır.

Cemil Bayık, kronik böbrek yetmezliği dolayısıyla birkaç yıl öncesine kadar mecburen İran`a geçip, oradaki hastanede diyaliz aracına bağlanıyordu. O geliş gidişler esnasında İran istihbaratıyla ilişkilendi-irtibatlandı. Murat Karayılan daha önce bağnazca Abdullah Öcalan`a bağlıydı. Fakat Öcalan Suriye`den ayrılınca Murat Karayılan da diğerlerinin safına geçti. PKK`ya katılmadan önce sınırda kaçakçılık yapıyor ve kaçakçılara rehberlik yapıyordu. Daha sonra, PKK`lıların sınır geçişlerinde rehberlik yapmaya başladı ve giderek örgüt saflarına katıldı. Muhtemelen Suriye Muhaberatıyla ilişkilidir. Bahoz Erdal da Suriye Muhaberatının elemanıdır.

PKK'LİLERE HAİNLER HABER VERDİ

• 33 askerimize Diyarbakır-Bingöl karayolunda yapılan saldırının üstündeki sis perdesi hâlâ kalkmadı. Siz o saldırının perde arkasında nelerin olduğunu düşünüyorsunuz?

- O dönemde yine “ateşkes” gündemdeydi. Ateşkesten çıkarı bozulanlar, 33 erin şehadetine sebep oldu. Silahsız, sivil askerlerin güzergahını PKK'lilere bildirenler olmasaydı,PKK'liler yola pusu kuramazlardı. Kanaatimce, askeriyedeki hainlerden birileri PKK'lilere haber verdi. Kendileri doğrudan PKK'lilere görüşmemiş olabilirler fakat aracılar vasıtasıyla haber iletmiş olabilirler. Saldırıda PKK'lilere komuta eden kişi ‘Piro` kod adlı Yıldırım Kaya`dır. İkinci PKK'li komutan ise Celal Barak`tır.

PARTİYİ DAĞDAKİ SORUMLULAR BELİRLER

• PKK`nın siyasi uzantıları olan partilerin PKK ile ilişkileri hangi yönde seyretti, belediyelerden PKK`ya para ya da farklı türden yardımlar veya kolaylıklar yapıldı mı?

HDP gibi partiler PKK`nın siyasi uzantısıdır. O gibi partilerin görevi, PKK`nın silahlı mücadelesini siyasi yönden dillendirmek ve tabana yaymaktır. PKK`ya yeni elemanların katılımını sağlamaktır. Bazen de devlet görevlileri ile PKK arasında aracılık yapmaktır. Siyasi parti sadece semboliktir. O partinin başkanlığına kim seçilecek, milletvekilliğine kimler aday gösterilecek, o parti hangi konularda neler yapacak, hangi adımları atacak, hepsini PKK`nın dağdaki sorumluları belirler.

EN ETKİLİ MÜCADELEYİ HÜDA PAR VERDİ

• HÜDA PAR Güneydoğu`da son yıllarda önemli bir siyasi figür haline geldi. HÜDA PAR`ın geleceğini siz nasıl görüyorsunuz?

- 1990`lı yıllardan başlayarak, PKK'ye karşı cesaretle karşı koyan ve PKK ile etkili mücadele verenler, PKK`ya taviz vermeyenler, HÜDA PAR`ı oluşturan kadrolardır. PKK ile mücadele esnasında birçok şehit-kayıp verdiler, mağduriyet yaşadılar, kasıtlı karalama kampanyaları ile iftiraya uğradılar. Fakat haklı mücadelelerinden vazgeçmediler ve gittikçe güçlendiler.

HÜDA PAR kadroları bölgenin bağrından, Müslüman insanlardan oluşmuştur. Oradaki şartları en iyi onlar bilirler. Taleplerine devletçe olumlu cevap verilmesi gerekir. Söylediklerinin, tavsiyelerinin dikkate alınması gerekir. Bölgede ‘Devlet` adı geçmişteki olumsuz uygulamalardan dolayı bir öcü adını andırmaktadır. Halk alerji duymaktadır. İşte bu yüzden, PKK, darbeci, tekçi, laik ve vesayetçi kesim, hak ve mazlumun mücadelesini veren HÜDA PAR`lılara ‘Hizbullah devletle iş birliği yapıyor` iftirasını-çamurunu attılar. Maksat, devlete alerji duyan bölge halkını HÜDA PAR aleyhinde dolduruşa getirmek, halkın HÜDA PAR`a destek vermesini engellemekti.

HÜDA PAR`ın tek başına bölgede birinci parti veya güç durumuna gelmesi imkansız görünmektedir. Çünkü bölgede kozmopolit bir siyasi ve sosyal durum vardır. PKK, Müslüman Kürt halkını dejenere etmiştir, aslından uzaklaştırmış ve kendi ideolojisine göre bir halk-insan tip oluşturmaya çalışmıştır. Bu konuda bir hayli de başarılı olmuştur. PKK yüzünden halkın inancı zayıfladı, namus, şeref, aile, akrabalık ve ümmet bilinci köreltildi. Silik, cahil, robot, papağan gibi kendisine söylenenleri, örgütten duyduklarını tekrarlayan, inançsız-imansız, tarih bilinci zayıf, atalarına saygısız ucube bir gençlik kesimi oluşmuştur.

HÜDA PAR KÜRT COĞRAFYASINI ÖZÜNE DÖNDÜREBİLİR

• HÜDA PAR`ın sağlam inançlı-imanlı ve cesur kadroları sabırlı bir çalışmayla, ikna ve tebliğ yoluyla, ayrım yapmadan bölge halkıyla iyi ilişkiler geliştirebilirse, PKK`nın viraneye çevirdiği Kürt coğrafyasını yeniden kendi özüne döndürebilir. Kendi özüne dönen bir Kürt halkı ise, Türk kardeşleriyle aynı bayrak altında, ortak vatanda ve ortak amaca hizmet eder.

Yeni Akit