Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez Gazze ziyareti, Kudüs, Mescid-i Aksa, Paralel Yapı ve IŞİD hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu.
İşte Görmez'in birbirinden özel o açıklamaları:
Gazze ziyareti
Gazze ziyaretinden önce İsrail makamları bizim Büyükelçiliğimize 'Gazze'ye gitmesin' dedi açıkça. Ben de o zaman Gazze sınırına giderim, bir basın toplantısı düzenlerim. Çünkü benim Gazze'ye gitmem amacım milletimin emanetiydi.
Bu sefer sabah 9'da girin, öğleden sonra 2'de çıkın dediler. Dedim ki 'ben bir gece orada kalacağım.' Tabi Gazze tarafına geçtikten sonra yani Filistin bayrağından çok Türk bayrağı görüyorsunuz. Bütün konvoylarla araçlarla, insanlar tekbirlerle karşıladılar."
Dünyanın her tarafında her mazlumun kalbinde ve gönlünde bir Türkiye sevgisi varsa bugün Doğu, Güneydoğu Anadolu bölgesinde, Anadolu'nun en ücra köşesinde sorunlar yaşayan her Müslümanın bunu hatırında tutması, zihninde tutması gerekiyor.
Mescid-i Aksa o kararımızından sonra tekbirlerle inledi
Vatandaşlarımızdan ricada bulunduk. Herhangi bir hacımız Mekke ve Medine'yi ziyaret etmeden önce atalarımızın yaptığı gibi Osmanlı tarihi boyunca hem Hac hem de Umre ibadetinin bir parçası olmuştur Mescid- i Aksa ziyareti. Dolayısıyla Mescid- i Aksa ziyareti isteyen vatandaşlarımıza biz bu yolu açacağımızı ifade ettik. Bu başladı vatandaşlarımız tarafından da büyük bir coşku ve sevinçle karşılandı.
Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı sadece Kudüs ziyaretleri için de çalışmalarına başladı. Yani hem Umre'nin bir parçası olarak artık yapabileceğiz. Hem de müstakil şekilde de gerçekleşebilecek. Hac'dan hemen sonra başlayacağız. Malezya ve Endonezya bunu duyar duymaz, 'Hac Bakanlıkları Birimi' oluşturdu. Kudüs ziyareti birimleri oluşturdular. Ama bir sahneyi bana birileri bizzat çekerek gönderdi.
Bizim bu kararımız Mescid-i Aksa'da bir akşam namazından sonra Mescid-i Aksa'nın imamı ki çok küçük bir cemaati var. Mikrofunu eline alıyor ve diyor ki, "Aziz cemaat size bir müjde vereceğim diyor. Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı bir karar aldı. Mescid-i Aksa ziyaretini Umre ibadetinin bir parçası haline getirdi. Topluma ilan etti. Bundan sonra Türkiye'den kardeşlerimiz bizi yalnız bırakmayacaklar. Mescid-i Aksa onlarla şenlenecek" diye ilan ediyor. Birden bütün camideki insanlar tekbir getiriyorlar , sevinçlerini dile getiriyorlar. Bazıları da ayağa kalkıyor secdeye kapanıyor. Bunun videosunu gönderdiler. "
"Vallahi senin olduğun yerde ben bu minbere çıkmam"
"Oraya giden arkadaşlarımız, "Diyanet İşleri Başkanımızın böyle bir geleneği var. Gittiği yerlerde eğer izin verilirse Cuma hutbesi irad ediyor. Böyle bir imkan var mı?" dediklerinde, 'Burası Ürdün Evkaf Bakanlığı'na bağlı zaten 40'lı, 50'li yıllardan itibaren böyle bir şey olmadı. Böyle bir şey söz konusu olmaz da' demişlerdi. Tabi ki saygı ile karşıladık. Ama Cuma'dan önce Kudüs Müftüsü ile resmi görüşmelerimiz oldu. Gerçekten muhteşem bir kalabalık vardı. Mescid-i Aksa'nın özlediği bir tabloydu. Hep birlikte Cuma Namazı için mihraba vardık. Sünnetlerimizi kıldık. İklime Hoca, oranın eski müftüsü, kadısıdır. Orada mihrapta sünnetini kıldı. Hatta içeri girerken, "Ben Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı'na teşekkürlerimi iletmek istiyorum" dedi. Ama sünneti kıldıktan sonra iç ezandan önce geldi yanıma dedi ki, "Ben sünneti kıldım ama nasıl kıldığımı bilemiyorum. Kim bana ne der bilemem. Ama yıllar sonra Osmanlı'dan, Türkiye'den Diyanet İşleri Başkanı hazır burada yanımızda sarığı ve cübbesi ile oturuyor. Vallahi senin olduğun yerde ben bu minbere çıkmam" dedi. Bu benim hayatımda unutamayacağım bir andır."
"Hutbede cemaate Türkiye'den kardeşlerinin selamını getirdiğimi ifade ettiğimde, "Ben dedim öyle bir şehirden, öyle bir beldeden geliyorum ki bizim kıblemiz hiç değişmedi. Çünkü İstanbul'da namaz kılan insanların, kıblesi hem Kabe'yedir. Hem Kudüs'edir. Onun için bu iki kıbleyi hep birleştirdik biz dedim. Ben öyle bir milletten geliyorum" deyince, o coşkuyu, o hüznü gördük. Az önce umut nerede diye sordunuz ya aslında İslam coğrafyasında her mazlumun içinde bir umut var."
Paralel Yapı meselesi: Hangi rüya Kur'an ve sünnetin önüne geçebilir?
"Paralel Yapı meselesinde biz Diyanet İşleri Başkanlığı tarihinde gerçekten çok zorlanmıştır. Diyanet'in tarihinde de benzeri yoktur. İslam Tarihinde de benzeri yoktur. Çünkü farklıdır. İnanç, ahlak ve eğitim diye yola çıkılmıştır. Ama uluslararası politik bir aktöre dönüşme kararında birincisi kardeşlik, yara almıştır. İkincisi İslam Dini bundan çok zarar görmüştür.
Biz bunun cami hizmetine bulaşmaması için, cemaatin arasında bir bölünmeye yol açmaması için gerçekten çok büyük bir çaba içerisinde olduk. Ama yanlışa da yanlış dedik. Çünkü hakikat hiç kimsenin tekelinde değildir. İslam'ın teolojisi bellidir. Kaynakları bellidir. Başka bilgi kaynakları ile başka şeyler inşa edilemez. Milletle, bu bir hayır müessesi ise, bu bir sivil toplum müessesesi ise ve kendi yapısını da çiftçinin işçinin alın teri ile kazandığı kuruşlar üzerine bina etmişsse, her biri ile bir anlaşması vardır. O anlaşmaya göre benim sınırlarım bu toplumun imanına, ahlakına, ilmine irfanına hizmettir. Siz toplumdan aldığınız bu hayır hasenatı politik, bir güce dönüştürüp uluslararası alan da da bunu böyle ima ettiğin,z zaman o zaman farklı şeyler ortaya çıkıyor."
"Başımızdaki insan ne hata ederse bu hatanın bir hikmeti vardır" Bu İslami değildir. Mutlaka bir hikmeti vardır. Efendim, 'Peygamberimizle görüşüyor, şöyle rüyalar görüyor vs. Bunların İslam nazarında hiçbir geçerliliği yoktur. Kur'an ve sünnet dururken kimin haddine? Hangi rüya Kur'an'ın ve sünnetin önüne geçebilir. İzleyen bütün kardeşlerimden istirham ediyorum. Bunu artık bir bölünme, parçalanma ve nefret konusu olmaktan çıkarın."
PKK da IŞİD de aynı şiddeti üretiyor!
PKK'nın ürettiği şiddetle, IŞİD'in ürettiği şiddet sonuçta aynı şiddet değil mi? Halbuki birisi diyor ki, "Ben tamamen İslami referanslardan hareket ediyorum" Öbürü de diyor ki, "Ben Marksist bir çizgide hareket ediyorum". Ama neticelere bakıyorsunuz. İkisinin de insan anlayışı aynı. Her ikisini de ben kökleri olmayan modern zamanların paradigmaları ile yetişen bir takım yapılar olarak bakıyorum."
"Ürettikleri insan anlayışı, tabiat ve kainat anlayışları arasında hiçbir fark yoktur. Birisi Allah'a inanıyorum diyor. Ama aynı dine inandığı bir kişiyi öldürebiliyor. Diğeri de farklı referans noktalarından hareket ediyor. Uykudaki insanı öldürebiliyor. Aslında terör örgütünün en büyük zararı İslam'a bağlı olan Kürt halkını İslam'dan kopartma çabasıdır. Bu örgütün verdiği zararı tarihte hiç kimse vermemiştir."
(Kaynak: kanalahaber.com)