Manisa'nın Soma İlçesi'nde 301 madencinin yaşamını yitirdiği faciayla ilgili 8'i tutuklu 46 sanıklı davanın, Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmasının öğleden sonraki bölümü, tutuksuz sanıklardan Erdem Cambaz'ın sorgusuyla başladı. Kendisine yöneltilen sorular üzerine, işçilerin aldığı 5 günlük eğitimden sonra madende çalışmaya başladığını anlatan Cambaz, çalıştığı sürede herhangi bir tatbikata katılmadığını, tatbikat da görmediğini, söyledi. Kendi gaz maskesine hiç bakım yapılmadığını ifade eden Erdem Cambaz, "Seyyar sensörün sıcaklık ölçme özelliği olduğunu yeni öğrendim. Sıcaklık değerlerinin de 33 dereceye kadar çıktığını Tübitak raporlarından gördüm. Yeraltında sıcaklıklar kullanılan ekipmanlardan da kaynaklanıyordu" dedi. Erdem Cambaz'ın savcılık sorgusundaki ifadelerini yalanlamasına ve verdiği cevaplara sinirlerin madenci yakınları ise, "Helal olsun. Devletin savcısını da yalancı çıkardınız", "Bir dönseniz de, salondakilerden özür dileseniz", "yalanları dinlemekten bıktık" sözleriyle tepkilerini gösterdi.
GAZ İZLEMEKLE GÖREVLİ AMA EĞİTİMSİZ
Sanıklardan emniyet biriminde görevli emniyet teknikeri Soner Günay, eski imalat alanlarının önünde sensörler bulunduğunu, kendisinin de gittiği zaman ölçüm yaptığını ama aksi bir durum görmediğini savundu. Gaz ölçümü izleme merkezindeki görevlilerden tutuksuz sanık Batuhan Ünal ise, şirkete düz işçi olarak girdiğini, gaz izlemek için hiçbir eğitim almadığını, kendisinden tecrübeli olan arkadaşlarından, öğrendiğini anlattı. Yine gaz izleme merkezinde çalışan tutuksuz sanıklardan Ozan Sever de, "Birimimizde 5 kişi çalışırdık. Tüm vardiyalarda elde edilen değerleri Excel dosyasında kaydederdik. O da otomatikman ortalama alırdı. Bunları da daha sonra başmühendis Mehmet Efe'ye verirdik. Ocaktaki gaz miktarı 50 PPM'i geçtiği zaman kırmızı ışık ekranda yanardı. Gaz oranı normale döndüğü zaman ise, bu kez yeşil ışık yanardı" dedi. Ocağı boşaltma yetkisi olmadığını, görev yaptığı 9 yıl boyunca da hiçbir eğitim ve kurs almadığını söyleyen Ozan Sever, "Ben sadece yasal sınırın 50 PPM olduğunu biliyorum. Başka da birşey öğretmediler. Ocakta telefon haricinde 4 farklı noktada megafon sistemi vardı" dedi. Tutuksuz sanıklardan iş güvenliği emniyet vardiya amiri Ergün Yılmaz da, sensörlerin dijital olmasından dolayı sonradan müdahaleyle değişiklik yapılamayacağını, ayrıca bu sensörleri yakalarının yanı sıra ceplerinde de taşıdıklarını öne sürdü.
MAHKEME BAŞKANINDAN SENSÖR SORUSU
Öğleden sonra son ifadeyi emniyet vardiya mühendisi Harun Güneş verdi. Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı, Harun Güneş'e, "11 Mayıs 2014 tarihinde, S 2 klasik ayaktaki 470 numaralı sensör değerleri, 12 saat 31 dakika sürekli 50 PPM'nin üzerinde olmuş, bunun nedeni nedir?" diye sordu. Harun Güneş ise bu soruya, "Bu o sırada başka bir panoda çalışıyordum. Arkadaşım bana bir sorun olduğunu söyledi. Ama neden öyle olduğunu bilmiyorum" dedi.
AVUKATLAR MAĞDUR AİLELERİNİ YANINA GİTTİ
Bu sırada söz alan Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı Avukat Selçuk Kozağaçlı, "Bize söyleyeceğiniz yeni bir şey var mı? Niye öldü 301 kişi? Ben neden bundan sonra soru sormayacağımı, mahkemeye ve huzurdaki sanığa söylemek istiyorum. Çünkü bu aşamaya kadar aydınlanması gereken meselelerle ilgili soru sordum. Soru sormayı bıraktım. Bu açıklamayı yapıp bırakmak lazımdı. Kendisine sorduğum sorunun cevabı bundan sonraki sanıklarda yok. Burası çok iyi bir işletme, çok kurumsal bir yer. Size çok para veriyorlar. Sensörler çalışıyor, herşey çok yolunda hala o işletmede çalışıyorsunuz anladım. Patron tutukluların bile maaşını yatırıyor. Sigortasını ödüyor. Böyle işletmede çalışılmaz mı? Her şey çok iyiydi, madende ses yok, koku yok, sıcaklık yok, monoksit yoktu, patlamalarda işçiler dışarıya çıkartılıyor. Kimse kimseye sesini yükseltmiyordu da, bu 301 kişi niye öldü? Bu sorunun cevabı yok. Benim anladığım kadarıyla. Bu saatten sonra bu soruya cevap veren yok. 'Ben bilmem amirim bilir deyip' oturacaksınız. Eğer gerçekten yeni bir şey söylemek isteyen olursa biz burdayız. Ama ben kalkıp da Avukat Yusuf Koçyiğit'e yeniden sorgu hakkı verilmesine alet olmak istemiyorum. Sorgusunda müvekkiline söyletemediğini, burada söyletemezsiniz zaten. 'Müvekkilimize söyletmeyi unutmuşuz yada işçi gelmesin Çarşamba günü aman bu işi sallayalım' diyorsanız. Yusuf bey bunu her seferinde 45 dakika konuşarak 'Çarşambayı atlatalım çünkü işçiye dayanamayız. Müvekkilimiz işçiye bakıp cevap veremez' diyorsanız mevzu. Ben buna alet olmayacağım. Konuşmak isteyen varsa dinleriz, işçi korkusu doğru değil. Ecelden de kaçış yok. O işçiler gelecek buraya. Bu Çarşamba değilse öbür Çarşamba, çarşambalar bitmez. Onlar dinlenecek" dedi. ÇHD üyesi avukatlar daha sonra, cübbelerini çıkartıp mağdur ailelerini arasına gidip dinleyici bölümünde oturdu. Salondan madenci ailelerini tepkisinin yükselmesi üzerine, Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı, duruşmayı yarına erteledi.