HÜSEYİN SUDAN / DOĞRUHABER - ARAŞTIRMA

Üstad Zuhayli sene 1932`de, Şam`ın kırsal bir bölgesinde dünyaya geldi. Babası Hafız ve abid bir kişilik olan Mustafa Zuhayli Efendiydi. Mustafa Efendi ziraat ve ticaretle uğraşırdı ve çocuklarını ilim tahsiline yönlendirirdi. Üstad Zuhayli, ilkokulu bitirdikten sonra 1946 yılında Şam`ın merkezine geldi, burada ortaöğrenimini tamamladı. Sonra Şam Üniversitesinin Şeriat(İslam Hukuku) Fakültesine başladı. 1952 yılında  birincilikle fakülteden mezun olduktan Sonra  ilmine devam etmek için Mısır`a gitti ve orada yüksek ilim tahsiline başladı. El-Ezher Üniversitesinde Şeriat Fakültesini(İslam Hukuku), Edebiyat Fakültesi Arap Dili ve Edebiyatı bölümünü, Ayn Şems Üniversitesinde Hukuk Fakültesini bitirdi. 1959 yılında Hukuk Fakültesinde İslâm hukuku dalında  yüksek lisansını tamamladı. Sonra “İslâm hukukunda Savaşın etkileri” konulu doktora tezini hazırladıktan sonra doktor unvanını almaya hak kazandı.

Doktorasını tamamladıktan sonra Şam Üniversitesi Şeriat Fakültesine(İslam Hukuku)  1963 yılında okutman olarak atandı. 1969 yılında doçent olarak atandığı üniversitede 1975 yılında profesör oldu. İslam hukuku ve mezhepleri bilim dalı başkanlığını yaptı. Birçok Arap ülkesinde farklı Üniversitelerde dersler verdi. 1972-1974 yıllarında Libya Bingazi Üniversitesinde, Sudan`da  Ümmü Derman ve Hartum Üniversitelerinin Şeriat Fakültelerinde fıkıh ve usulü hakkında seminerler verdi. 2000 yılında Sudan`da ve diğer Afrika Üniversitelerinde genel konularda seminerler verdi. Ayrıca Birleşik Arap Emirlikleri Üniversitesinde 1984`ten 1989`a kadar beş sene kaldı. Büyük tefsiri  “Tefsiru`l munîr fi`l akîde  ve eş-Şerîati ve`l minhec” kitabını burada kaleme aldı. Bunların dışında Katar, Suudi Arabistan ve Kuveyt`teki farklı üniversitelerde hocalık yaptı.

Vehbe ez-Zuhayli özellikle fıkıh alanında çok büyük önemli hizmetler vermiş, birçok İslam ülkesinde olan fıkıh ilim konseylerinde görevlerde bulunmuştur. İslam fıkhının yeni sorunlarına güncel çözümler geliştirerek güncel İslam fıkhına çok önemli katkıları olmuştur.

Mütevazı bir kişiliğe sahip olan Vehbe ez-Zuhayli Suriye`nin zalim rejimine karşı temkinli duruyordu. Rejimin kendisine yakınlaşma çabalarına karşı kendisi sürekli bundan uzak duruyordu. Rejime yakın duran âlimler hakkında üzüntülü olduğunu belirtiyor ve onların bu tutumunun doğru olmadığını ifade ediyordu. Mütevazılığını gösteren en önemli kanıtlardan biri hadis hakkında yazdığı bazı eserleri başkasının adına çıkarmasıydı.

İnsanlara değer verir ve kendisine gelen mektupları cevapsız bırakmazdı. Bir gün kendisine Mehdi olduğunu iddia eden biri tarafından mektup gönderilmiş ve bu mektubu bir öğrencisine okuttuktan sonra, “Ona cevap yaz, de ki: senin davetini kabul etmiyoruz.” demişti.

İslam ümmetinin birlik beraberliğine çok önem verir, ihtilaflı konulardan uzak durur ve ihtilaflı konuların gündem yapılmaması gerektiğini söylerdi. Kitabında ihtilaflı bazı meselelere değindiği kendisine hatırlatıldığında ümmetin vahdetine zarar gelmesin diye gerekirse o bölümü kitaptan çıkarırız derdi. Tekfire, İslamî anlayıştaki aşırılığa karşıydı. Müslümanların siyasi olarak bir gücünün olmasını savunurdu ve bunu küfür sayanları sert bir şekilde eleştirirdi. Kaleme aldığı eserleri o kadar çoktu ki bunun karşılığında bir ücret almış olsaydı hayli bir zengin olurdu. Buna rağmen kendisi kitapları karşılığında hiçbir şekilde para almaz karşılığında kitap alır öğrencilere ve hayır kurumlarına dağıtırdı. Vaktini sürekli kitap okumak ve araştırmayla geçirir günde en az 15-16 saat kitap okurdu.

Ben de Şam`a gitmeden önce adını duymuş, kitaplarını okumuştum, Türkiye`de eserleriyle fıkıhta dünyanın en büyük âlimlerinden biri olarak biliniyordu, bundan dolayı hep onu merak etmiş ve derslerine katılmayı istemiştim. Şam`da ilim tahsili yaptığım yıllarda değerli Üstad Vehbe ez-Zuhayli`nin derslerine katılmak nasip oldu. Şam`ın Rükneddin mahallesine yakın bir camisi vardı, bu camide hem ilim tedris eder, hem de ilmi araştırmalarını yapardı. Bu camide bir de büyük bir kütüphane bulunuyordu, kütüphanede despot Esat Suriye`sinde bulunması yasak olan Üstad Seyyid Kutub`un kitapları gibi kitaplar da bulunuyordu. Zalim Esat rejimi ile arasına mesafe koyan büyük âlim, pek ön planda tutulmuyordu hatta kendi camisinde bile hutbe vermesine izin verilmiyordu. Fakat onu Şam halkına sorduğumuzda böyle büyük bir âlimi hakkıyla tanımadıklarını görüyor ve üzülüyorduk. Bundan dolayı Şam diyarlarında böyle büyük bir âlimin kıymeti bilinmiyordu. İnsanlar onu pek tanımıyor, bu ilim küpünden bihaber oldukları için bu deryadan hakkıyla yararlanamıyorlardı.

Gıpta edilecek bir ilme ve hayata sahip örnek bir âlim, duruşuyla düşünceleriyle mutedil görüşleriyle, tevâzüssüyle âlim kişiliğine sahip bir âlim, ömrünü ilme adamış İslam hukukunda yeri zor doldurulacak bir âlimdi. Rabbim kendisine gani gani merhamet etsin. Onun yerini dolduracak âlimler nasip eylesin…