Son zamanlarda şehrin çeşitli yerlerinde dilenen birçok insanın olduğunu görüyoruz. Bunlardan çoğunluğu insani duyguları kullanırken bazıları caddelerde arabaların önünü kesebiliyor. Bu durumun farkına varan emniyet operasyonlar düzenlemiş olsa da yeterli derecede önlem alınamamaktadır. Konu ile ilgili görüştüğümüz Mardin İl Müftüsü Dursun Ali Coşkun, dilenmenin İslamiyet`teki yerini ve neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlattı.
Peygamber Efendimiz döneminde de dilenciliğin var olduğunu söyleyen Coşkun şöyle bir kıssayı aktardı: “Bir gün Nebi (sav) ashabıyla sohbet ederken, ihtiyaç sahibi bir Medineli gelir ve ondan bir şeyler ister. ‘Evinde bir şeyin var mı?` diye sorar. Bir kısmını sergi olarak, bir kısmını da elbise olarak kullandıkları bir örtü ve bir de su tasından başka bir şeyleri olmadığını söyler fakir sahâbî. Rahmet Elçisi`nden maddî bir yardım beklerken, sıkıntısını kökünden halletmeyi hedefleyen bir öneriyle karşılaşır. Medineli zât evine gidip bu örtüyü ve tası getirecek, Allah Resûlü de onları müzayedeye çıkaracaktır. Peygamber Efendimizin niyetini anlayan ashabın katkısıyla bu iki parça eşya müzayede neticesinde iki dirheme satıldı. Gelen şahıs, Peygamberimizin (sav) talimatı üzerine bir dirhemle ailesine yiyecek bir şeyler, diğeriyle de küçük bir balta satın alacak ve bu balta onun ekmek teknesi olacaktı. Onunla dağdan bayırdan topladığı odunları satacak, geçimini bu şekilde sağlayacaktı. Öyle de oldu.”
Anlattığı kısayla dinimizde yardımdan ziyade çözüm olmak gerektiğini bir kez daha gösteren Coşkun, bu durumun sürekli olamayacağının da altını çizdi. Coşkun, “Başkalarına el açmanın veya dilenmenin insan onurunu zedeleyen bir davranış biçimi olduğu muhakkaktır. Ancak şartlar zorunlu kıldığında bu yolun kaçınılmaz olabildiği de aşikârdır. İçinde yaşadığı toplumun olumlu olumsuz tüm koşullarına tanık olan Peygamberimiz, dilenmeyi tasvip etmemekle birlikte, onun toplumsal bir olgu olduğunu kabul etmiştir.” dedi.
Kapıya gelen veya size el açan insanlara yardım etmek onların onurunu korumak için yapılması gerektiğini ifade eden Coşkun sadece üç kişinin dilenebileceğini şu sözlerle anlattı: “Yalnızca şu üç kişi dilenebilir: Çok fakirlik çeken, ağır bir borç altında bulunan ve kan bedelinin altında ezilen. Bu durum dışında dilenen insanları Peygamber Efendimiz tarafından kınamıştır. Kıyamet gününde yüzünde dilencilik lekesi ile gelmek istemeyen dilenmesin demiştir.” diye konuştu.
Müslümanlara zekâtın farz kılındığını ve fakirlerin zekât verilecek kimseler arasında zikredildiğini söyleyen Coşkun, “Özellikle yakın akrabaları gözetmek zenginlere ait bir yükümlülük olarak kabul edildiğini dile getirmiştir.” dedi. Kur`ân-ı Kerim'de ihtiyacından dolayı isteyene maddi yardımda bulunmanın iyi bir müminin başlıca dinî ve ahlâkî niteliklerinden olduğunu söyleyen Mardin İl Müftüsü Dursun Ali Coşkun, bu durumun mükâfatının ise kat kat verileceğinin vurgulandığını söyledi.
Coşkun sözlerine şöyle son verdi: “Tüm bunlardan, zengin olduğu hâlde dilenen, belki de bu sayede zengin olan ve istemeyi alışkanlık hâline getirenlere yönelik bir pay çıkarılmamalıdır. Çünkü Resûl-i Ekrem, ‘Sizden birinizin urganı alıp (dağa giderek) bir bağ odun getirip satması ve böylece Allah`ın onun itibarını koruması, bir şey verip vermeyecekleri belli olmayan kimselerden dilenmesinden daha hayırlıdır.` diye buyurmuştur. Nitekim yine Peygamber Efendimizin ifadesiyle, kesinlikle hiç kimse elinin emeğinden daha hayırlı bir yemek yememiştir.” (M. Salih Keskin – İLKHA)