Suruç`ta yaşanan bombalı saldırı sonrası bölgede başlayan şiddet ve kaos sarmalı ülkenin büyük bölümünü sardı. Yaklaşık üç yıldan beridir süregelen ‘Çözüm Süreci`nin çıkmaza girdiği şu günlerde Suruç`taki saldırıyı bahane eden   grupların yaptığı eylemlerde, en büyük zararı yine barışa hasret kalmış bölge insanı görüyor.  

Birçok kesimin tepki gösterdiği  olaylarla ilgili değerlendirmelerde bulunan Sosyolog Musa Apuhan, “Ülkenin içinde olduğu durum, yaşanan gelişmeler, oluşan şiddet ortamı bizlere kaybettiriyor, ülkeye kaybettiriyor, insanlığa kaybettiriyor. Çünkü bu mesele tarlanın sınırını genişletme, evin temelini biraz komşunun sınırına taşırma meselesi değil. Bu mesele hayat meselesidir. Bu mesele can meselesidir. Kardeşçe yaşamak dururken, barış içinde yaşamak dururken, sonucu mutluluk ve huzur olan barış dururken, neden tekrar kaos, şiddet ve gençlerin ölümünü arzuluyoruz.? Bu saatten sonra gençlerimizin ölmesini/öldürülmesini hangi psikoloji ile kaldırabilirsiniz? Hangi sosyolojik yapının huzurunun ve mutluluğunun zeminine oturtabilirsininiz? O zaman bizim masamızda barış dışında konuşabileceğimiz bir şansımız da, alternatifimiz de yok. Bunun dışında bir alternatifin konuşulması da asla kabul edilmemelidir.”dedi.

‘Bizim konuşacağımız tek mesele insan hayatı meselesidir`

Son olaylarla bütün anaların yüreğine tekrar kor düştüğünü  ifade eden,  Apuhan,  “ ‘Barış sağlanmazsa ekonomi bozulur, büyüme oranımızda düşüş olur, dünyanın büyük ekonomileri arasına giremeyiz` söylemleri, insan hayatının yanında o kadar küçük kalıyor ki… Dolayısıyla bizim konuşacağımız tek mesele insan hayatı meselesidir. Öldürülenlerin sayısal değeri üzerinden birbirimizden bir hak talebinde bulunmamız veya şartları ona göre öne sürmenin karşılıklı olarak insan hayatına hiç değer vermediğimizin en bariz göstergesidir. Karşılıklı olarak anaların gözyaşları üzerinden süreci ayakta tutanların şunu çok iyi bilmeleri gerekiyor ki, anaların gözyaşı değil, anaların yüreği, ‘benim canım yandı, başka anaların canı yanmasın` umuduyla yangınını belli etmiyor. Bu süreci kim, hangi nedenden ötürü bozuyorsa bozsun, bilinmelidir ki o bütün anaların yüreğine tekrar kor düşürmüştür ve bu mazlum millete en büyük ihaneti etmiştir. Burada şunu özelikle vurgulamak istiyorum, ülkenin her yanı ateş çemberinin içindeyken, ekonomik büyümeden ve küçülmeden bahsetmek istemiyorum. Çünkü bu millete kardeşçe ve huzur içinde, insanca yaşama imkânı ve ortamını sunarsanız, bu toplum ekonomik olarak gelişme ve büyüme yolunu her zaman bulabilir.”diye konuştu.

‘Tarafların barış için kırmızı çizgisi olamaz`

Kimsenin barış için kırmızı çizgilerinin olamayacağını ve tarafların da bunu iyi bilmesi gerektiğini vurgulayan Apuhan, “Eğer gerçekten tarihe bir kayıt düşmek istiyorsanız, gencecik fidanların canına kıymamak, anaları ağlatmamak, yavruları öksüz bırakmamak adına, savaş için, aradığınız da bile bir neden bulamamanız gerekir. Bütün yollar bizi barışa götürüyor madem, o zaman “tek alternatifimiz barıştır” şarkılarını dilinize dolamanız gerekiyor. ‘Barış benim istediğim şartlarda olmazsa, kıydığım cana ve döktüğüm kana biraz daha eklerim!` söylemini süreçten de, söylemimizden de tamamen çıkarmalıyız. Buradan ülke adına, insanlık adına, söyleyecek sözü olanlar bin kez düşünerek; Barış ortamı nasıl sağlanır, kardeşlik nasıl tesis edilir? Olayını gündemlerine alsınlar. Kan, gözyaşı ve savaş senaryolarını dillendirmesinler. Barışın adı bile bu toplumun kanayan yarasına merhem olurken, bu süreci baltalayan ve bitiren hiç kimseyi, ne bu millet nede tarih affetmeyecektir. ‘Eksiktir, hatalıdır, geç işliyor, benim istediğim gibi gitmiyor` diye bu sürece kim karşı çıkarsa çıksın, yetmiş yedi sülalesine yetecek bir vebalin altına girmiş olacaktır. Barışın adı bile ağlayan anaların yüreğine su serpmişken, tekrar kan, ölüm ve gözyaşını hiçbir yürek kaldıramaz” ifadelerini kullandı.

Bölge insanlarına  ‘barış ve kardeşlik için kenetlenin çağrısı`

Apuhan, açıklamalarını şu şekilde sürdürdü:

“Buradan çözüm sürecini bitiren kişi ve nedenleri veya bu sürece kimlerin neden kast ettiğini söylemeyeceğim. Çünkü insaf ve vicdan sahibi herkes bunu çok iyi bilmelidir ki, barışı kan dökme ve cana kıyma tehdidi üzerine inşa etmek, sürekli kan dökme ve öldürme üzerinden  inşa etmek istemektir. Ben buradan ülkenin bütün sağduyulu ve akıl sahibi insanlarına sesleniyorum; bu günden itibaren sizlerin kardeşliğine, barışına kast eden kim olursa olsun, ülkenin neresinde yaşıyorsanız yaşayın, ırkınız, renginiz, diliniz ve dininiz ne olursa olsun, topyekün bir karşı çıkışla çıkın. ‘Bendendir, haksız da olsa susayım`,  yahut ‘benden değildir, haklı da olsa karşı çıkayım` yanlışını bir tarafa bırakın. Bu acıları, gözyaşını, ölümleri ancak yüreğinde insan sevgisi taşıyan, yeri geldiğinde ekmeğini bölüşen, insanlığını ve vicdanını bir çıkar karşısında satmayan siz bu coğrafyanın kadim kardeşleri ve kadir şinas insanları çözersiniz.”  (Nihat Kanat-İLKHA)