Yaşlı Seyda kaldığı hastane odasının penceresinin önünde oturmuş, derin düşüncelere dalmıştı. Garip duygular içerisindeydi. Vuslat saatinin yaklaştığını hissediyordu. Bu yüzden, hayatının muhasebesini yapmaya başlamıştı. Zindan ve muhaceret günlerini düşündükçe nur yüzünde tatlı bir tebessüm beliriyordu. Onca çile ve sıkıntı içinde geçen o günler, kendisine hüzün değil, bilakis mutluluk veriyordu. Çünkü o, yıllarını Rabb`inin rızası ve O`nun davası uğruna feda etmişti.
Hayalinde hiç unutamadığı şehit dava arkadaşlarının simaları beliriyordu. İşte o an gözyaşlarının akmasına engel olamıyordu. Dostlarından ayrılalı yılar olmuştu. Onları ne kadar da özlemişti. Hatıralar gözlerinde bir bir canlanıyordu. Bu hatıralar onu kâh güldürüp, kâh ağlatıyordu.
Yaşlı Seyda ve arkadaşları yıllarca İslami Dava uğruna destansı bir mücadele vermişlerdi. Bu uğurda büyük sıkıntılar çekmişlerdi. İşkenceler, zindanlar, iftiralar… Ama tüm bunlar ne onu, ne de dava arkadaşlarını yıldıramamıştı. İlden ile beldeden beldeye gidip durmadan davalarını anlatmışlardı. Bu azimli çalışmalar nihayet semeresini vermişti. Bu kutlu dava dalga dalga yayılıp, çığ gibi büyümüştü. Artık kara kışlar sona ermiş, mustazaf mü`minler nurlu baharlara kavuşmuşlardı.
Yaşlı Seyda ve onun gibiler sayesinde artık bu kutlu davayı yüklenecek nice yiğitler ve bu yolda can vermeye hazır binlerce sevdalı yürek var. Dün gizli kapaklı öğrenilen hakikatler, bugün meydanlardan tüm dünyaya korkusuzca haykırılıyor. Ak alınların teriyle sulanan bu çorak toprakta, artık laleler, güller yetişiyor.
Yapılan büyük fedakârlıklar ve ödenen nice bedeller sonucunda elde edilen tüm bu güzellikler karşısında yaşlı Seyda çok seviniyor, ama bir yandan da üzülüyordu. Seviniyordu, çünkü emekleri boşa gitmemişti. Uğruna hayatını adadığı bu kutlu dava artık hiçbir gücün durduramayacağı bir boyuta ulaşmıştı. Üzülüyordu, çünkü bir zemheride koparılan nadide gülü, can dostu bu güzellikleri görememişti. Artık ayrılık acısı yorgun yüreğine ağır geliyordu. Bir an önce şehit dostlarına kavuşmak istiyordu. Ve nihayet özlem bitmişti. Şimdi vuslat zamanıydı. Rahmet dolu bir bahar gününde Seydamız Muhammed Sudan Rabbine ve çok sevdiği dostlarına kavuşmuştu. O vuslata ererken bizim nasibimize hasret gülleri düştü. O gün arş bayram ederken yeryüzü yas tutuyordu. Ayrılığı acı gelmişti sevenlerine. Yetiştirdiği ve yetişmesine vesile olduğu yüzlerce talebesi ardında mahzun ve yetim kalmıştı.
Ey gözlerini ukbaya dikmiş güzel insan! Artık dostların büyük bir özlemle sana kavuşacakları günü bekliyorlar. Şunu bil ki seni unutmayacağız ve davanı sürdüreceğiz…
Arzu Aşkın / Siverek - Yaş: 25