Kürt halkına yönelik katliamlarla adını duyuran PKK, kendi ideolojisi dışında hareket eden mazlum halka büyük acılar yaşattı. Kürdistan'ın birçok yerinde kadın-çocuk, genç-yaşlı ayırımı yapmadan binlerce kişiyi katleden PKK, 1994'ün Ramazan ayının Kadir Gecesi sabahında yeni bir katliama imza attı. Köy minibüsünün geçtiği yola mayın döşeyen kanlı çete, bu sefer bayram alışverişine giden Kürtleri hedef aldı.

10 Mart 1994 yılının Ramazan ayında Kadir Gecesi`nin sabahında yaşanan vahşi katliamda, bayram alışverişi için Diyarbakır'a giden kadın-çocuk, genç-yaşlı 50 kişiyi taşıyan köy midibüsü, kana susamış PKK çeteleri tarafından yola döşenen mayının üzerinden geçerken büyük bir patlama meydana geldi. Patlamada midibüste aralarında 12 yaşında 2 çocuğun da bulunduğu 10 kişi hayatını kaybetti, 40 kişi yaralandı. Ancak PKK vahşeti bununla bitmedi. Saldırıda yaralı kurtulan Muhammed Ayhan, içinde bulunduğu aracın yaklaşık 2 hafta sonra yola döşenen başka bir PKK mayınına basması sonucu hayatını kaybetti. Böylece mayın katliamında hayatını kaybedenlerin sayısı 11'e yükseldi.

Aradan geçen 22 yıla rağmen acılarının taze olduğunu belirten köy sakinleri, o dönemde sık sık PKK'nin vahşi saldırılarına maruz kaldıklarını dile getirdi. Bugün barış güvercini olarak parlatılan PKK'nin o dönemde Kürt halkından on binlerce kişiyi katlettiğini ifade eden köylüler, aynı PKK'nin defalarca kendi köy yollarına mayın döşediğini ve çocuk kadın demeden çok sayıda kişiyi katlettiğini söyledi.

Aynı yola defalarca mayın döşediler

O yıllarda sürekli yollarına mayın döşendiğine dikkat çeken Molla Ahmet Türkoğlu, yollarına döşenen bazı mayınların patlamadığını bazı mayınların ise kendileri tarafından fark edildiğini dile getirdi. Ancak olay günü PKK`liler tarafından köy yoluna yerleştirilen mayını takdiri ilahi olarak fark edemediklerini ifade eden Türkoğlu, köylüleri taşıyan midibüsün mayının üzerinden geçmesiyle katliam yaşandığını belirtti.

10 yaşlarındaki 2 çocukta katledildi

Katledilenler arasında 10 yaşlarında 2 çocuğun da olduğunu belirten Türkoğlu, “O yıllarda servis yapan araç sayısı az olduğundan dolayı ve Ramazan Bayramı arefesi olması nedeniyle köy midibüsü kapasitesinden fazla yolcu almıştı. Midibüste bulunan 10 Müslüman şehit oldu. Bunun da tek sebebi bu insanların Müslüman olmasıdır. Şehit olanların arasında 12 yaşında 2 çocuk da vardı. Bunlar benim okul arkadaşlarımdı." ifadelerini kullandı.

Mayına basan midibüste yer alan ve olaydan yaralı kurtulan Ali Demir, “Kadir Gecesi sabahı Diyarbakır`a bayram alışverişine gidecektik. Köy midibüsü çok kalabalıktı. Yola çıktık köy yolundan ana yola dönerken midibüs mayına basınca, araç paramparça oldu." şeklinde konuştu.

Patlamanın etkisiyle kendinden geçtiğini belirten Demir, “Patlamanın etkisiyle önce bayıldım. Kendime geldiğimde ise akraba ve köylülerimin cansız bedenleri çevreye savrulmuştu. Bir aracın gelip bizi Diyarbakır`daki hastanelere kaldırdığını hatırlıyorum, ondan sonra ise bir şey hatırlamıyorum. Bizlere bu zulmün yapılmasının tek sebebi Müslüman olmamızdır. Bizlerin onların küfür fikirlerine destek vermememizdir. Benimle beraber olan iki kızımı da doktora götürecektim. Patlamanın etkisiyle her birimiz bir tarafa savrulduk." dedi.

Mayınlı saldırıda hayatını kaybedenler

Molla Hıdır Akyol: Köyde fahri imamlık yapıyordu. Köy çocuklarına ders veriyor ve bu konuda çok gayret ediyordu. Kadir Gecesini camide ibadetle geçirmiş, hoparlörden, “Gelin bu gece kurtuluş gecesidir, bu gece hayır gecesidir, gelin bu gece ibadet edin” diyerek köy halkını camiye davet etmişti. Kendiside sahura kadara namaz kılarak Kur'an okumuş, cami cemaatine vaazda bulunmuştu.

Hacı Ramazan Yeşil: 45-50 yaşlarındaydı. Köylüler tarafından çok sevilen ahlakı güzel bir insandı. Dürüstlüğüyle tanınmıştı. İslami çalışmalarında gençlere imrenir onlara tavsiyelerde bulunurdu. Hep şehid olmak istediğini dile getiren Hacı Ramazan, “Ne varsa gençleredir, bizim yaşımız geçti artık bize şahadet yok. Genç olsaydık belki şahadet bize nasip olurdu” derdi.

Ramazan Gülçer: 25 yaşlarındaydı. İbadetlerine çok düşkündü. Adeta abdestsiz yere basmazdı. Çobandı, su olmadığı halde ibrik devamlı elindeydi. Çok takvaydı, sürekli namaz kılardı.

Bedri Sosyal: Kalık mezrasındandı. 40 yaşında evli ve 8 çocuk babasıydı. Geçimini çobanlıkla yapıyordu. Okuma yazması yoktu. Sürekli camiye verilen vaaz ve sohbetleri dinler, öğrendiklerini çoban arkadaşlarına anlatırdı. Ramazan ayı, Cuma akşamı, Kadir gecesiydi. O gece eve gelmemişti. Kur'an okuması güzeldi o gece bol bol Kur'an okumuştu. Mayın patladığında ayağı kopmuş, arabadan yaklaşık 100 metre uzağa düşmüştü.

Halil Demir: Yaşlıydı. Köyde sevilen biriydi. Ahlakı güzeldi; ne kendisi başkasını incitirdi, ne başkası kendisini. Maddi olarak durumu iyi değildi ama her hayırlı işe girer elinden geleni yapardı. Evin ihtiyaçları için gitti ve mayın patlaması sonucu kendi arkadaşları gibi katledildi.

İbrahim Dağtekin: Ömrü mazlumiyet içinde geçmişti. Maddi durumu çok kötüydü. Hatta şehre gitmek için giydiği ayakkabıyı başka bir arkadaşı ona emanet olarak vermişti. Sakat olan İbrahim daha önce de PKK'nin saldırısına uğramış ve bir kurşun karaciğerine isabet etmişti. 2 defa da böbrekten ameliyat olmuştu.

Gençlerin İslami kitaplar okuduğunu gördüğü zaman çok sevinir onları daha da okumaya teşvik ederdi. Bir defasında kardeşinde bir kitap görmüş ve şu tavsiyelerde bulunmuştu: “Elhamdülillah, Siz gençsiniz dinimizi okuyup öğrenmemiz gerekiyor. Eğer okumazsak, Peygamberimizin hayatını okumazsak, ashabın hayatını okumazsak, İslam tarihini okumazsak biz cahil kalırız. İnsan cehalette kalsa dünya ve ahrette perişan olacak, eziyet görecek, yarın Allah`ın huzurunda perişan olacak.”

Kutbettin Ayhan: 45 yaşlarındaydı. Maddi durumu çok iyi değildi, hayvancılıkla geçimini sağlıyordu. Ahlakı son derece iyiydi, herkes kendisinden memnundu. Halen akrabaları arasında onun gibi birinin çıkmadığı söyleniyor. İbadetlerine çok düşkün olduğu kadar işlerinde de titizdi.

Tajdin: Aslen çingene olan Tajdin, köyün çevresinde kurulan çadırlarda kalıyordu. Köydeki İslami çalışmayı görünce elinden gelen yapmaya başlamış ve ibadetlerine çok dikkat ediyordu. Ailesi, PKK bir şey yapar korkusuyla onu İslami çalışmalarından engellemeye çalışıyordu. Ailesi onu başına bir şey gelmekle korkuttuğu zaman “Ben de Müslümanım, bir olay gelse Muhammed`e salevat, ben de Müslümanım. Bir olay olsa ben onlardan daha iyi değilim, onlara ne olduysa bana da olsun”  diyordu. Ailesinin tüm baskılarına rağmen İslami çalışmayı bırakmadı. Ahlakı nedeniyle de köylüler tarafından sevilen Tajdin, yabancı olmasına rağmen köyden biriymiş gibi kabul görüyordu.

Mehmet Emin ve Mehmet Halil Gülçer: 10-11 yaşlarında amca çocuklarıydılar. Camide Kur'an dersi alıyorlardı. Hatta ikisi köy çocuklarını camiye çağırmak için birbirleriyle yarışırdı. Evleri tek tek dolaşarak köy çocuklarını camiye çağırırlardı. Çocuk olmalarına rağmen büyüklerine özenerek şehit olacaklarını söylüyorlardı. Bazen şakadan tartıştıklarında biri ben önce şehit olacağım, diğeri önce ben şehit olacağım diyordu. Patlamada ikisinin de ayakları kopmuştu.

Mehmet Ayhan: Mayın patlamasında yaralandı. Hastanede tedavi gördükten sonra eve getirildi. Arkadaşlarının şehit olduğunu duyunca çok üzüldü. Kendisini ziyarete gidenlere ağlayarak, “Bütün arkadaşlarım şehit oldu, ben şehit olmadım, Allah Teâlâ şehadeti bana layık görmedi mi?” diyerek üzüntüsünü dile getiriyordu.

Aradan 20 gün geçmişti, kontrole gitmişti, dönüşte Karacadağ köylerine giden büyük bir otobüste binmişti. Dönüşte yola döşenen mayın patlayınca otobüsteki 40 kişi içinde sadece Mehmet Ayhan hayatını kaybetmiş ve 20 gün önce kaybettiği arkadaşlarına kavuşmuştu.  (Vedat Aydın - İLKHA)