Zafer Korkut / Bingöl - Doğruhaber
Zekâtın dinimizdeki yeri ve önemini Bölgenin tanınmış âlimlerinden Molla Sahap Korkutata Hoca`ya sorduk. Zekâtın tamamının bir kişiye verilmesinin caiz olmadığını dile getiren Molla Sahap Hoca, zekâtın fakirlere ileteceğinden emin olunan bir cemaate de verilebileceğini ifade etti.
Molla Sahap Hoca`nın sorularımıza verdiği cevaplar şöyle:
Zekâtın hükmü nedir?
Zekât, İslam`ın öncelikli şartlarından biridir. Farziyeti Kur`ân ve sünnetle sabittir.
Zekâtın dinimizdeki yeri nedir?
İslam topluluklarında zengin ile fakiri birleştiren, fakirin zengine hasedi-kıskançlığı yok eder. Aksine zenginin daha zengin olmasını ister. Allah-u Teala buyuruyor ki, sadaka malı çoğaltır, bu çoğaltmayı Allah, fakirin duasına bağlamış olabilir.
Zekât kimlere farzdır miktarı nasıl belirlenir?
Zekât, nisab (zekât, sadaka-i fıtır ve kurban gibi ibadetler için konulan bir zenginlik ölçüsüdür) sahibi her Müslümana farzdır. Bu miktar hayvanlarda, sayıya göredir. Ziraat ürünlerinde tartı iledir. Parada 80 gram altın değerindedir. Ticari mallarda da hangi çeşit para ile ticaret yapılıyorsa yıl sonunda o para ile kıymet verilir.
Zekât kimlere ve nerelere verilir?
Evet, zekâtı farz kılan Cenab-ı Hakk, onun nereye verileceğini de kendisi tayin etmiştir: “Sadakalar (zekâtlar) Allah`tan bir farz olarak ancak, yoksullara, düşkünlere, (zekât toplayan) memurlara, gönülleri (İslâm`a) ısındırılacak olanlara, (hürriyetlerini satın almaya çalışan) kölelere, borçlulara, Allah yolunda çalışıp cihad edenlere, yolcuya mahsustur. Allah pekiyi bilendir, hikmet sahibidir.” ( Tevbe Suresi, 60.Ayet )
Kur`an-ı Kerim'de belirtilen bu 8 sınıf insandan başkasına zekât verilemez. Ancak günümüzde köle ve zekât memurları olmamasından dolayı 6 sınıf insana zekât verilebilir onlar da,
1- Fakirler: Dini ölçülere göre zengin sayılmayan, nisab miktarı malı olmayan kimselerdir.
2- Yoksullar: Hiçbir şeyi olmayanlar.
3- Borçlular: Borcundan fazla nisab miktarı mala sahip olmayanlar.
4- Yolcu: Memleketinde malı olduğu halde yolda parasız kalan, elinde bir şey bulunmayan kimselerdir. (Bunlara memleketlerine varacak kadar zekât verilebilir.)
5- Allah Yolundakiler: Bunlar cihad veya hac için yola çıkıp parasız kalanlar.
6- İşini gücünü bırakıp kendisini ilme vermiş olan kimselerdir.
Zekâtın tamamı bir kişiye ya da islamî hizmetlerde bulunan bir kuruma verilebilir mi?
Zekâtın tamamının bir kişiye verilmesi caiz değildir. Aksine mümkün ise birkaç sınıfa verilmelidir. Ancak emin bir şâhısa zekâtı verip ihtiyacı olan insanlara dağıtması veya güvenilir bir cemaate verilip kendisine zekât verilebilen kişilere ulaştırmasında bir sakınca yoktur.
Zekât kimlere ve nerelere verilmez? Türk hava kurumu ve devlet kurumları gibi kurumlara verilebilir mi?
1) Ana, baba, büyük ana ve büyük babalara
2) Oğluna, oğlunun çocuklarına, kızına, kızının çocuklarına ve bunlardan doğan çocuklara
3) Karı-koca birbirlerine
4) Zenginlere
5) Müslüman olmayanlara, zekât verilmez.
Zekâtın verilebileceği yerler Kur`an-ı Kerim 'de belirtilen sekiz sınıfa münhasırdır. Özel veya devlet kurumları bu sekiz sınıf içinde olmadığından kendilerine zekât verilemez.
Zekâtın verilmesindeki hikmetlerden biraz bahsedebilir misiniz?
Zekât, toplumu pekiştiren önemli farziyetlerdendir.
Zekât, kalbi cimrilik hastalığından, malı fakirin hakkından temizleyen, zenginlerde şefkat ve merhamet duygularını geliştiren bir ibadettir.
Zekât sayesinde fakirlerin kalbindeki haset ve kıskançlık ortadan kalkar. Kendilerine yardım eden zenginlere karşı sevgi ve saygı meydana gelerek toplumda birlik ve kardeşlik kuvvetlenmiş olur. İslâm dini, toplumun dertlerini tedavi eden, ihtiyaçlarını karşılayan birçok esaslar getirmiştir. Allah`ın emri olan zekât, bir sosyal yardımlaşma sistemidir. Zekât malın büyümesini ve bereketlenmesini sağlar. Zekâtı verilen malı, yok olmaktan, kötü insanların zararından korur. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav) söyle buyuruyor, “Mallarınızı zekât ile koruyunuz. “
Zekâtın sosyal yönü ne için önemlidir?
Zekât sosyal bir yardımlaşma olmak hasebiyle ferdleri birbirine kenetler. Zekât toplumda zengin ile fakir arasındaki uçurumları farklılaşmaları ortadan kaldırır. Sınıflar arası mesafeyi yaklaştırır ve orta sınıfın teşekkülünü sağlar. Kıskançlık, düşmanlık, haset duyguları yok olur. Ne zengin fakire zulmeder ve onu minnet altında bırakır; ne de fakir zengine karşı zillet ve esaret kin ve adavet duyguları olur.
Zekât verenlerin hassasiyet ölçüsü ne olmalıdır?
Zekât verilirken gaye sırf Allah rızasını kazanmak olmalıdır. Başka bir karşılık beklenmez. Böyle olunca da bir zengin zekâtını verirken kesinlikle zekât verdiği kimseyi minnet altına almayı düşünmez. Bilakis kendisini zekât borcundan kurtardığı için zekât verdiği kimseye teşekkür etmelidir. Rasulallah (sav), “Zekâtı veren kendini verilenden daha muhtaç hissetmiyorsa yanılmıştır.” şeklinde buyurmaktadır.
Fitrenin hükmünü açıklayabilirmisiniz?
Fitre zekâtı Peygamberimiz Hz. Muhammed ‘in(sav) ümmetine has bir farizadır. Farziyeti ise hicretin ikinci yılında olmuştur. Fitre sadakası, Ramazan ayının sonuna yetişen ve temel ihtiyaçlarından başka en az nisab miktarı bir mala sahip bulunan her Müslüman için verilmesi fazdır. Bu bir yardımlaşmadır, orucun kabulüne ve can çekişme ile kabir azabından kurtuluşa bir yoldur. Yoksulların ihtiyaçlarını gidermeye, bayram gününün sevincine katılmalarına bir yardımdır.
Fitreyi kimler verir?
Zekâtı vermekle mükellef olanlar fitreyi de vermekle mükelleftirler. Fitreyi normalde zengin verir. Fakat bizim güzel adetlerimizde var olan bir durum var, fitreyi kendisi almaya layık olsa bile çoğu kişi fitresini vermeye gayret gösterir.
Fitre nerelere verilir?
Fitre, zekâtı alabilecek durumda olan kişilere verilebilir.
Son olarak zekât ve fitrelerini verecek olan müslümanlara tavsiyeleriniz nelerdir?
Öncelikle zekât ve fitrelerimizi verdiğimiz takdirde malımızın azalacağı endişesine kapılmadan zekât ve fitrelerimizi verelim. Riya ve gösterişten uzak, ihtiyaç sahiplerini kırmadan, ezmeden zekât ve fitremizi vermeye özellikle dikkat etmeliyiz. Aksi takdirde bunlardan herhangi bir sevap elde edilemeyeceğini bilmemiz gerekir.
Bugün sahip olduğumuz mal ve servetin Allah tarafından bir emanet olduğunu unutmamalıyız, bunların gerçek sahibinin Yüce Rabbimiz olduğunu, yapacağımız her türlü yardımın malımıza misliyle bereket katacağını, bize ve ailemize huzur getireceğini asla unutmayalım.