ANKARA - Eski Ankara Merkez Cinayet Büro Amiri Tamer Topsakal, Emniyet'te Paralel Devlet Yapılanması'nın emirlerini uygulamayan emniyet mensuplarının yapı tarafından meslekten nasıl ihraç edildiğini anlattı.

Paralel Devlet Yapılanması'yla 13-14 yaşlarında Polis Koleji'nde tanışan ve yapının bir elemanı olarak Ankara Merkez Cinayet Büro Amirliği görevine devam eden Tamer Topsakal, cinsel istismara ilişkin bir davanın örtbas edilmesi isteği sonrası "Paralel Yapı"nın baskısına uğrayarak görevden alınan eski bir emniyet mensubu.

Topsakal, AA muhabirine, Paralel Devlet Yapılanması ile tanışmasını ve yapının elemanlığından meslekten ihracına kadar yaşadıklarını anlattı.

Paralel Yapı'nın "fişleme sistemi"

Polis Koleji'nin hazırlık sınıfında "Paralel Yapı"yla tanıştığını aktaran Topsakal, yapının üç ayrı kategoriden oluşan "fişleme sistemi" bulunduğunu, birinci kategorideki örgüt üyesi kişilerin dışında kalanların da "müspet ve menfi" olarak ikiye ayrıldığını belirtti.

Kendi içlerine katabilecekleri kişileri '"müspet" diye adlandıran yapının "menfi" kişiler listesinde ise sol görüşlü, komünist ve Alevilerin bulunduğunu söyleyen Topsakal, müspet olan insanları yapıya "kazandırabilmek" için özel bir çaba sarf edildiğini, bunun için bir bütçe ayrıldığını kaydetti.

Öğrencilerin ilk istihbarat çalışması: Arkadaşının evini kolaçan etmek

Kendisinin hazırlık sınıfında faal bir öğrenci olması sebebiyle "menfi" olan kategoriye alındığını ve sürekli eziyet gördüğünü anlatan Topsakal, "Bu laf olsun diye söylenen şey değil, dayak yedik, ceza sporları yaptık, her gün işkence gördük" dedi.

Topsakal, birinci sınıfa geçtiklerinde kendisiyle ilgili "kazanılabilir" hükmü verildiğini ve bu doğrultuda 2 sınıf arkadaşının bir bahane ile kendi evine gelmek istediklerini anlattı.

Eve gelen arkadaşlarının duvarda asılı "Ayetel Kürsi"yi ve masadaki Kur`an-ı Kerim`i gördükten sonra soru sormaya başladıklarını söyleyen Topsakal, ziyaret sonrası kendisiyle ilgili fikrin değiştiğini ve sonrasında hazırlık sınıfı boyunca çektiği işkencenin bir anda bıçak gibi kesildiğini dile getirdi.

Kolejde okul yönetimi, sınıf komiserleri ve etüt mümessillerinin de "Paralel Yapı" üyesi olduğunu anlatan Topsakal, sınav sorularının çalınmasının yeni olmadığını vurguladı.

Sınavları o dönemde kolejin kendisinin yaptığını, gözetmen olarak da sınıf komiserlerinin görev aldığını aktaran Topsakal, şöyle konuştu:

"Sınav esnasında benim işkillendiğim durumlar oldu, gidip başlarında durdukları, ufak tefek bir şeyler alıp verdiklerini gördüm. O zaman 13-14 yaşındayım ve çok fazla akıl yürütemedim. Yıllar sonra bu cemaatin içinde kalıp bir yerlere gelip cemaat, örgüt ortamı içindeki arkadaşlarla yaptığımız sohbetlerde birçoğunun ‘Evet biz Polis Koleji sınavına girerken bilmem ne komiser geldi, bana böyle kağıdı sarılı olarak verdi, açtım, baktım içinde cevap anahtarı vardı, onu işaretledim, o şekilde sınavı kazandım` diyen çok kişiyle sohbet ortamında bulundum."

Cevap anahtarının belirlenen öğrencilere verildiğini anlatan Topsakal, hazırlık sınavı sonrasında 35 kişilik sınıfın 22-23`ünün Paralel Devlet Yapılanması üyelerinden oluştuğunu söyledi.

Kod adı kullanan "abi"ler

Üçüncü sınıfta okurken sahiplerini hiç görmedikleri evlere gitmeye başladıklarını, evlerde hepsi kod adı kullanan üniversite öğrencisi "abi"lerin başlarında bulunduğunu ifade eden Topsakal, bu "abi"lerin hafta sonunda kendilerine ders verdiklerini bildirdi.

Derslerden birinde "abi"lerin, az sayıda basılan ve çok önemli olan bir kitabın bulunduğunu, bu kitabı mutlaka almalarını istediklerini söylediğini anlatan Topsakal, "Harçlıklarımızdan biriktirdiğimiz paralarla bu kitabı aldık, kitabın ismi 'Kevser'. Bu kitap Fetullah Gülen'in gizli sohbetlerinde, sadece yakın çevresine, örgütün üst düzeylerine yapmış olduğu sohbetlerde anlattığı birtakım konuşmalar var, o konuşmalardan derlenmiş" diye konuştu.

Motivasyon için metafizik empoze

Paralel Devlet Yapılanması içerisinde üyelerin motivasyonunun yüksek tutulması için her zaman metafizik kavramların ön plana çıkarıldığını, Gülen'in sürekli olarak Hazreti Peygamber ile görüştüğü, birilerinin Hazreti Peygamberi rüyasında görmesi gibi hikayelerin sürekli empoze edildiğini dile getiren Topsakal, Kevser kitabında bu tip konulara da yer verildiğini söyledi.

Topsakal, "Kevser kitabı örgütün manifestosu diyebileceğimiz bilgiler içeriyor. Nasıl? 'Bir kişiyi nasıl tahlil edersiniz, nasıl analiz edersiniz, bu kişinin nasıl kazanılmasını sağlarsınız, o kişiyle nasıl ilgilenirsiniz, nasıl örgüte üye yaparsınız veya örgüt üyesi olarak siz bir yerin sorumlusuysanız altınızdaki, mahiyetinizdeki diğer örgüt üyelerine davranışınız nasıl olmalı' gibi" ifadesini kullandı.

Emirler sorgulanmaz

Paralel Devlet Yapılanması'nın, üyelerine en çok empoze ettiği konunun "ulü'l-emre itaat" olduğunu söyleyen Topsakal, "Örgüt bunu öyle bir hale getirmiştir ki sizin başınıza imam olarak, abi olarak atanan birisi size bir emir veriyorsa 'bu emrin hikmeti nedir, sebebi nedir, neden verilmiştir veya bu niye mantıksızdır, bu yanlıştır' diye sorgulamadan direkt o emre itaat etmek farzdır, Allah`ın emridir düşüncesi de sürekli olarak empoze edilmektedir" dedi.

Kolejin ardından Polis Akademisine geçtiklerini, akademiye düz liselerden de öğrencilerin kabul edildiğini anlatan Topsakal, liseden gelen öğrencilerin Paralel Yapı'nın içinden seçilerek Polis Akademisine yerleştirilmiş kişiler olduğunu söyledi.

Liselilerin imamı Emrullah Uslu

Topsakal, devre arkadaşı olan gazeteci Emrullah Uslu'nun da liseden akademiye gelen öğrencilerden olduğunu belirterek, "Orijinalinde biz onu 'Emrullah Uslu' diye tanıyoruz. Okuldayken Emrullah Uslu'ydu sonradan nedense oradaki Allah kısmını çıkarttı, Emre yaptı sadece adını. Emrullah örgüt tarafından oraya üst düzey olarak, liselilerin imamı olarak getirilmiş birisiydi, bütün liseliler ona bağlıydı" diye konuştu.

Yapı içerisinde 5'lik not sistemi bulunduğunu, yapıya yeni girenlerin 1'le başladığını, belirli kriterlere göre not artırılarak 3'e çıkıldığında "imam", 4'e çıkılması halinde ise "bütün devrenin imamı" olunması gibi bir durum bulunduğunu anlatan Topsakal, yükselişte esas kriterin liyakat değil, emirlere ne kadar çok itaat edildiği, ne kadar az sorgulandığı gibi başlıklar olduğunu savundu.

Uslu'nun İngilizceyle imtihanı

Akademiye liseden gelen öğrencilerin özellikle İngilizce konusunda sıkıntı yaşadıklarını söyleyen Topsakal, yapıya bağlı öğrencilerin birbirlerine zayıf dersler konusunda destek verdiklerini kaydetti.

Topsakal, "Dersi zayıfsa onu geçirebilmek için ya ona kopya verilir ya onun yerine sınava girilirdi. Örgütte böyle bir dayanışma vardı veya sorular çalınırdı. Bir şekilde öğretmenlerden elde edilirdi o sorular. Sadece örgüt üyeleri içinde dağıtılır, örgüt üyelerinin sınıflarını geçmeleri, iyi puanlar, iyi notlar almaları sağlanırdı. Ben biliyorum ki mesela Emrullah da İngilizcesi sıfır olan bir insandı ve bu dört sene boyunca Polis Akademisinde İngilizce derslerinde hep sağdan soldan kopyalarla, örgüt üyelerinin destekleriyle ve yerine sınava birileri sokularak okuldan mezun oldu. Fakat ne hikmetse mezun olduktan sonra çok iyi İngilizcem olmasına rağmen benim kazanamadığım sınavları, İngilizce sınavlarını kazandı ve yurtdışına master yapmaya gitti ve uzun zamandır da yurtdışında, Kanada`da yaşıyor" ifadesini kullandı.

Topsakal, kendisinin de başkalarının yerine akademide yapılan sınavlara girdiğini, birçok sınavda da kopya verdiğini söyledi.

Tuvalette kılınan namaz

Batı Çalışma Grubu'nun "irtica" ile yoğun mücadele ettiği zamanlarda, Mersin'de bir karakolda grup amiri olarak meslek hayatına başladığını söyleyen Topsakal, o dönemde cemaatin kendilerine sürekli dikte ettirdiği şeyin "tedbir" adı altında gizlenme olduğunu bildirdi.

Emniyet içerisindeki yapı üyelerinin kendilerine namaz kıldıklarını kimsenin görmemesi yönünde uyarı yaptıklarını belirten Topsakal, kendilerine verilen talimatın "Kesinlikle 5 vakit namaz kılmayacaksınız, sabah namazı kılınca, öğle ile ikindi, akşamla da yatsı cem edilecek. Üç vakit kılınacak namaz, her namazın farzları arasındaki sünnetleri kılınmayacak" şeklinde olduğunu dile getirdi.

Topsakal, karakolda namazı nasıl kılacaklarına ilişkin ise, "Tuvalette namaz kılacaksınız, başka bir yerde namaz kılmanız yasak" denildiğini belirterek, "Ceplerimizde büyük çöp poşetleri taşıyoruz, abdestimizi tuvaletin taharet musluğunda alıyoruz, tuvaletin deliğinin kenarına, kıbleye göre ayarlayıp çöp poşetini serip onun üstünde namaz kıldık. Yaklaşık bir sene karakoldayken o şekilde namaz kıldım" diye konuştu.

"Çocuk pornosunu örtbas etmeyince..."

Paralel Devlet Yapılanması ile yollarının ayrılmasına neden olan olayın "çocuk pornosuyla ilgili bir soruşturmanın örtbas edilmesi isteğine karşı çıkması" olduğunu söyleyen Topsakal, "Bu, Bursa ilinde, 12-13 yaşlarındaki erkek çocuklarına fiili livata yoluyla tecavüz eden bir sapığı yakalayıp, bunu adalete teslim etmeye çalışırken, bu sapığın örgüte bağlı bir okulda rehber öğretmen olarak görev yapması sebebiyle örgütün bu olayın üzerini kapatmak istemesi ve benim de bu olayın kapatılmasına müsaade etmemem sebebiyle olmuştur" dedi.

Olay sonrasında emniyet içindeki "Paralel Yapı"nın kendisini meslekten uzaklaştırmak için türlü kumpaslar hazırladığını anlatan Topsakal, "Cezaevine girmek zorunda kaldım, işsiz kaldım, iş bulamaz, geçimimi sağlayamaz hale geldim. Adeta beni hayattan soğutmak için bir nevi 'biz öldürmüyoruz ama sen kendi kafana sık da öldür' haline getirebilmek için her türlü kumpası, her türlü eylemi yaptılar" değerlendirmesinde bulundu.

Cinayet büro amiri görevi nedeniyle yurtdışında Türklerin de karıştığı bir cinayeti araştırırken öldürülen kişinin yakınlarıyla görevi gereği irtibat kurduğu gerekçesiyle görevi kötüye kullanma ile suçlandığını ve meslekten ihraç edildiğini anlatan Topsakal, şöyle konuştu:

"Ben kime derdimi anlattıysam hangi mahkemeye başvurduysam hep bir şekilde bu örgütün oralara sızmış uzantıları soruşturmalara etki ederek, oralara dokunarak, soruşturma dosyalarını etkileyerek benim anlattıklarımı hep duvara çarpma etkisine getirdiler. Ben bir türlü 11 senelik bu süreçte kendimin haklılığını bir türlü anlatamadım insanlara bir türlü inandıramadım, hep bu kurulan kumpaslar sebebiyle."

İhraç istemiyle sevk edildiği Yüksek Disiplin Kurulu üyelerine aracılarla ulaştığını, durumu dinleyen kurul üyelerinin yardımcı olacaklarını söylediklerini dile getiren Topsakal, kurul toplantısından bir gün önce tüm üyelerin yüksek disiplin görevinden alındıklarını söyledi.

Topsakal, "Benim derdimi anlattığım hiç kimse orada olmadı ve ben resmen engizisyon mahkemesine girer gibi ne doğru düzgün bir savunma verebildim, ne doğru düzgün derdimi anlatabildim. Yüksek Disiplin Kuruluna çıktım, fırçayı yedim, ondan sonra da arkamdan ihracımı gönderdiler" diye konuştu.

"İnşaat işçiliği, kargo kuryeliği, market reyon görevlisi, kasiyerlik yaptım"

İhracın ardından iş sıkıntısı da yaşadığını söyleyen Topsakal, inşaat işçiliği, kargo kuryeliği, market reyon görevlisi, kasiyerlik gibi işlerde çalıştığını, uzun soluklu bir iş bulamadığını kaydetti.

Topsakal, "Örgütün hamleleriyle sürekli olarak hukuk mücadelem engellendi ve 11 senedir açtığım bütün davalardan idari olarak haklılığımı ispat edemedim. Fakat adli olarak benim hakkımda açılan, suçlandığım davaların hepsinde esastan beraat ettim. Yaptıkları bütün suçlamaların asılsız olduğu, bunların hukuksuz olduğu, böyle bir suçun işlenmediğiyle ilgili adli mahkemeler hakkımda karar verdi" dedi.

Tamer Topsakal, "Paralel Yapı"ya yönelik operasyonların ardından kendisinin de Cumhuriyet Başsavcılığına gidip şikayetçi olduğunu, ifadeleri ve iddiaları üzerine de araştırmaların devam ettiğini söyledi. 

Yaşadıklarını anlatmasının en büyük sebebinin, vatandaşları çocuklarına daha fazla sahip çıkmaları konusunda uyarmak olduğunu dile getiren Topsakal, "İnsanlarda böyle bir şey var. 'Bunlar cemaat, bunlar alnı secdeye varan insanlar, bunlar Müslüman insanlar, bunlardan zarar gelmez' düşüncesi var fakat bunlar onların kisveleri. Bunlar onların maskeleri, onlar küçük yaştaki çocukları alıp onların beyinlerini örgütün menfaatleri yönünde işliyorlar, onları robot insanlar haline getiriyorlar" diye konuştu.

Paralel Devlet Yapılanması'nın geniş bir tabanı olduğunu, kendi devre arkadaşlarının da bunlar içerisinde yer aldığını söyleyen Topsakal, "Onların da ben nasıl kandırıldıysam kandırıldığına, küçük yaştan itibaren beyinlerinin bu şekilde yönlendirildiğine, yıkandığına inanıyorum. Ben onların da artık gözlerini açmalarını, bu örgütten kendilerini koparıp bildiklerini de adli mercilere anlatarak bu şekilde bu örgütün gerçek yüzünü, bu örgütün nasıl dış mihraklarla ortaya çıkartılmış ve Türk milletine zarar vermek durumunda olan, Türk milletinin bekasını yok etmek için kurulmuş bir dış cephenin oyunu olduğunu anlamalarını istiyorum" diye konuştu.

Topsakal, "Paralel Yapı"yla mücadelenin İstiklal Savaşı gibi önemli bir savaş olduğunu vurgulayarak, "Öyle bir düşmanla karşı karşıyayız ki yüzümüze gülüp arkamızdan bizi hançerleyen bir düşman var. Bizim temellerimizi dinamitleyen bir düşmanla karşı karşıyayız. Onun için insanların daha çok bilinçli, uyanık olmasını, bu gerçekleri daha iyi görmesini arzu ediyorum" dedi.

Yapı içerisinde "örgüte para gelsin de paranın kaynağının ne olduğu önemli değildir" gibi bir mantık olduğunu dile getiren Topsakal, "Örgüt kendi menfaatleri için her şeyi yapar, para kazanmak, ekonomik, siyasi olarak güçlü hale gelmek için kaset de montajlar, milletin özel hayatını ifşa edebilmek için onun özel hayatına tecavüz de eder, onun hakkında şantaj kasetleri de çeker, kasetleri, sesleri montajlar" ifadesini kullandı.

"Fetö 'Sıfır'ı Tüketiyor"

Tamer Topsakal`ın, Paralel Devlet Yapılanması içerisinde geçen günlerini ve sonrasında yaptığı mücadelesini "Fetö 'Sıfır'ı Tüketiyor" adını verdiği kitabında konu edinen araştırmacı-yazar Eren Ural, Paralel Devlet Yapılanması'na ilişkin araştırmalarının, Fetullah Gülen'in dinler arası diyaloğa yönelik çalışmaları ve Mavi Marmara olayı sonrası tavırları üzerine başladığını söyledi.

Ural, "Bir Müslüman olarak bakıyorum, Fetullah Gülen cemaatinin, bize göre 'alnı secde gören, abdestli namazlı olarak' bildiğimiz insanların bu kadar İsrail sevgisi, Papa'yla olan bağlantıları, CIA'den maaş alması hikayesi, bütün okullarındaki öğretmenlerin kırmızı pasaporta sahip olmaları, bunlar alt alta geldi ve emniyetteki arkadaşlarım sayesinde de emniyetteki yapılanmalarına merak sardım" dedi.

Beyin yıkama kitabı: Kevser

Topsakal'ın kendisine "Kevser" adında bir kitap verdiğini anlatan Ural, bu kitabın Topsakal'ın Polis Akademisi öğrencisi olduğu dönemde "Paralel Yapı" tarafından basılarak öğrencilere dağıtıldığını söyledi.

Ural, "Bu Fetullah Gülen'in kaleme aldığı bir kitap, 200 tane basılmış ancak cemaat tarafından toplatılıp imha edilmiş. Bir tanesi Tamer Bey tarafından saklanmış" dedi.

"Bu tam bir beyin yıkama kitabı" ifadesini kullanan Ural, "İçerisinde öyle bilgiler var ki Hazreti Meryem'in, haşa, Hazreti Peygamberimizden hamile kalıp Hazreti İsa'yı doğurduğuna kadar bütün bilgiler bu kitapta mevcut. O kadar sapkın şeyler var ki..." diye konuştu.

Kitapta "Sıfır Olmak" başlıklı bir bölüm bulunduğunu belirten Ural, bu bölümde her zaman sıfır olunması, yapı elemanlarının kendisini gizlemesi gerektiğine ilişkin bilgiler bulunduğunu dile getirdi.

Kevser kitabının şu anda örgütün anayasası durumunda olduğunu ifade eden Ural, "Kendi lehlerine olanları koruyup, kolluyorlar ama aleyhlerinde bir şeyler yapıldığı zaman hiç acımıyorlar" dedi.

Paralelin 'sıfır' sevgisi

Ural, Gülen'in Kevser adlı kitabındaki 'Sıfır Olmak' bölümünün, gizlenme gerekliliğine yönelik bir öğreti olarak görülebileceğini belirterek, "17-25 Aralık operasyonlarından sonra gözaltına alınan polislerin üzerine giydikleri tişörtlerdeki 'sıfır' ibaresine ilk başta kimse anlam verememişti. 25 yıl sonra da bu polislerin halen bunun etkisinde olduklarını ekranda net bir şekilde gördük" diye konuştu.  

Kitabı yazarken "beyin yıkama ötesinde bir şey" gördüğünü anlatan Ural, "Bir nesil böyle yetişti, 40 seneye yakın bir süre bunlar sürekli beyin yıkayarak, amaçlarına ulaştılar ama bunları bizim herkese duyurup, bundan sonra yetişecek insanlar için de gerçeğin ne olduğunu vurgulamak istedim" dedi.

AA