Ramazan ayının idrak edildiği şu günlerde, geçmişi anımsayan yaşlılar “Ah şu eski Ramazanlar” diyerek eski Ramazanları arıyorlar. Geçmişteki Ramazanlarda manevi havanın çok daha yüksek olduğunu belirten yaşlılar, eskiden insanların çok zor şartlarda olmalarına rağmen oruçlarını yemediklerini ifade ettiler.

Hakkâri`ye bağlı Zorava köyünden olan ancak uzun zaman önce Batman`a yerleşen 85 yaşındaki Mehmet Aslan, eski Ramazanların lezzetinin kalmadığını söyledi.

Eski Ramazanlarda kitaplara ilgi daha çok olduğunu söyleyen Aslan, “Eski Ramazanlarda yiğitlik vardı. Genç iken sevgi ve muhabbetle orucumuzu tutar namazımızı kılardık. Nerede o eski Ramazanlar, eski Ramazanlarda Kur`an, dini kitaplar, ayet ve hadislere ilgi daha çoktu. Daha anlatılacaklar var, ama yaşlı ve oruçluyum.” dedi.

Diyarbakır Silvan ilçesinden olan ve Batman`da yaşayan 82 yaşındaki Ali Özbek, “Hatırladığım kadarıyla yaz mevsiminde orucu iki dönem gördüm. İmkânlar şimdiki gibi değildi. Eski Ramazanlarda yaz mevsiminin orucu şimdikilerinden daha zordu. O zamanlar herkes oruçlu bir şekilde tarlalarda çalışırdı. Eskiden eşim hayattaydı, hayatın zorluklarına beraber katlanırdık. Çoluk çocuklarımız yanımızdaydı. Şimdi bu yaşlılığımla tek başıma bir evde yaşıyorum. Hayat şartları çok zor, eski Ramazanları özledik.” şeklinde konuştu.

“Sahura uyandırmak için camilerden kasideler çalınırdı”

Diyarbakır`ın Kulp ilçesine bağlı İnkaya (Kanika) köyünden olan 80 yaşındaki Sadık Yaman eski Ramazanların şimdi ki Ramazanlarla aynı olmadığı söyledi.

Sahura uyandırmak için camilerden kasideler okunduğunu belirten Yaman, “Eski Ramazanlarda meyvelerimiz vardı oruçlu bir şekilde toplamaya giderdik. Çoğu zaman dereden balık avına giderdik. Hayvanlarımız çok vardı. Yaylalara gider çadırlarımızı kurar aylarca kalırdık. Tarlalarda çok çalışırdık. Bunları hepsini yaparken oruçluyduk. Daha o zamanlar teypler yoktu saatlerimizi ayarlar sahura kalkardık. Sonradan teypler çıkınca sahura uyandırmak için camilerden kasideler çalınırdı.” diye konuştu.

“Oruç tutamayanlar açıktan oruç yemezdi”

Eski insanların farklı olduğunu ifade eden Yaman, şunları söyledi: “O zamanın insanları farklıydı. Oruçlu bir şekilde birçok işimizi yapıyorduk. Tarlada çalışırken öğleye kadar aralıksız çalışır, öğleden ikindiye yakın bir zamana kadar uyur, sonra tekrar akşama kadar çalışırdık. Daha sonra eve gidip orucumuzu açardık. Oruçlu olmayan birileri olsaydı çok tuhaftı. Bu zamanda oruç yemek tuhaflıktan çıkmış. Ah! eski ramazanlar, birileri oruçlu olmasaydı da kimseler görmezdi. Oruç tutamayanlar açıktan oruç yemezdi. Saygı ve utanma vardı. Zamanımız çok güzeldi. Bu zamanda ne saydı ne de utama kalmış.”

“Canımızdan geçer, orucumuzdan geçmezdik”

Diyarbakır Bismil ilçesine bağlı Mirzebey (Mirzebega) köyünden olan ve Batman`da yaşayan 79 yaşındaki H. Ahmet Ertekin ise “Ben çocukken bütün büyüklerimiz oruçlu bir şekilde yaz ortasında buğday hasadı yaparlardı. Oruç yiyecek kimse yoktu. Şimdi kim ne yapıyor onu bilemeyiz. O zamanlar fakirlik çoktu. Sahurlarımızda yiyecek olarak çorba, ekmek ve soğan vardı. En kıymetli yemekte bulgur ve pilavdı.  Tarlada çalışıyorduk tarlanın tüm işlerini yapıyorduk, orucumuzda tutuyorduk. Canımızdan geçer, orucumuzdan geçmezdik. Bu zamanın geçlerine de çok nasihatler yapıyoruz. Uygulayıp uygulamamaları ellerinde onlara artık gücümüz yetmiyor.” ifadelerini kullandı. (M. Sait Çelik – İLKHA)