Çin hükümetinin Doğu Türkistan Müslümanları üzerindeki insanlık dışı vahşete varan baskı ve şiddetine karşı basın açıklaması yapan Memur-Sen Diyarbakır Şubesi, Müslümanlara karşı yapılan tüm zulüm ve insan hakları ihlallerine sert tepki göstermek amacıyla Diyarbakır Memur-Sen il Temsilciğinde basın açıklaması gerçekleştirildi.
Uygur Müslümanlarına Selam, faşist Çine lanet ile başlanılan basın açıklamasını okuyan Memur-Sen Diyarbakır Şubesi Başkanı Yunus Memiş, açıklamada Doğu Türkistan'daki Çin zulmüne "Dur" demek, zulmü kınamak, “Boykot” çağrısı yapmak için seslerini yükselttiğini belirti.
“500 bin civarında çocuk zorla ideolojik eğitimlere tabi tutuluyor”
Memiş basın açıklamasında, Müslüman Uygur Türkeri’nin toprakları ve vatanları Doğu Türkistan’daki şanlı direnişlerinin 257 yıldan beri büyük bir cesaret, kahramanlık örnekleri ile dolu olduğunu ifade ederek, Müslüman Uygur Türklerinin Doğu Türkistan’ı hür ve bağımsız olarak ilahi kelimetullah cari olana kadar sürdürmeye azimli ve kararlı olduklarını ifade etti.
Memiş, açıklamanın devamında, “15 gündür Çinli faşist askerler bölgeyi tamamen kuşatma altına aldı. Yüreğimiz yaralı. Gönül rahatlığıyla iftar edemiyoruz. Türkistan’da Oruç tutmak da yasak. Başörtülü kadınlar taciz ediliyor, keyfi bir şekilde gözaltına alınıyor. Kur’an eğitimi engelleniyor. 500 bin civarında çocuk zorla ideolojik eğitimlere tabi tutuluyor.” Dedi.
“Doğum yapan Müslüman kadınlar, hamile kadınlar Kürtaja tabi tutuluyor”
Çin hükümeti’nin farklı Türkçe lehçelerinde konuşan yerli halkı Çinceyi kullanmaya zorlayarak asimilasyon politikalarına maruz bıraktığına dikkat çeken Memiş, Müslümanların mal varlıklarına keyfi bir şekilde el konulduğunu ve seyahat özgürlüklerinin kısıtlandığını söyledi.
Memiş daha sonra, “Türkistanlı kadınlar, ‘plan dışında’ hamile kaldıklarında hamileliklerinin son günleri dahi olsa mecburi kürtaja tabi tutuluyor. Nüfus planlaması dışında olan çocukların gizli olarak dünyaya getirilmesi hâlinde ise aileler çok yüksek maddi cezalara maruz kalıyor, doğum yapan kadın veya eşi memur ise bu kişinin görevine son veriliyor. Bu hukuksuzluklara, zulümlere, yasaklara ve baskılara itiraz edenler evlerinden alınıyor, demokratik eylem hakkını kullananlar sokak ortasında öldürülüyor.” İfadelerine yer verdi.
“Önder Şahsiyetler zehirlenerek öldürülüyor”
İşkence ve idamların aralıksız sürdüğünün altını çizen Memiş, devamla, “Halka önder olabilecek kapasitedeki bazı âlimler de zehirlenerek öldürülüyor. Kapalı devre zulümler devam ederken dünyanın sessizliğinden cesaret alan Çin her güne yeni bir katliam ile başlıyor. 15 günde Çin’in resmi verilerine göre onlarca, insan hakları kuruluşlarına göre yüzlerce Müslüman yaşamını yitirdi, binlercesi cezaevine konuldu. Kahrolsun faşist Çin, kahrolsun bu zulme gözlerini kapatanlar.” İfadelerini kullandı.
“Yardım kuruluşlarının bölgeye girmesi engelleniyor”
Yardım kuruluşlarının dahi bölgeye girmesinin engellendiğini ve bölgede sağlıklı haberlerin alınmadığının vurgulayan Memiş basın açıklamasını şöyle sürdürdü: “ Bölgenin dünya ile bağının kesilerek bu şekilde karantinaya alınması, durumun vahametiyle ilgili endişelerimizi arttırmaktadır. Çin, Doğu Türkistan’da olup bitenleri, gerçek haber ve bilgilerin üstünün zorla örttürmektedir. Kendi güdümündeki medya’yı müthiş derecede dizginleyerek kör ve sağır duruma getirmektedir. Gerçekleri kontrol ederek ustaca ve sinsice gizlemektedir. Çin’in bu sahtekârlığı bütün dünyaca bilinmektedir.
“Yere batsın adaletsiz dünya”
Çin hükümetinin soykırıma dönüşen uygulamaları, her yıl yüzlerce Müslüman’ın hayatını kaybetmesiyle son buluyor.. Dünya bu soykırıma, bu insanlık zulmüne, bu alçaklığa ve vahşete seyirci kalarak, ortak oluyor. Lanet olsun böyle faşizme, lanet olsun Çin zulmüne.. Adaletsizlik, hukuksuzluk bunların kanına işlemiş. Yaşanan zulümler karşısında uluslararası kamuoyunu her zamanki gibi üç maymunu oynuyor. Yere batsın adaletsiz dünya, kahrolsun emperyalizm, kahrolsun vicdansız faşist Çin.”
“Doğu Türkistan söz konusu olunca vicdanını duvara asanları kınıyoruz.” Diyen Memiş, daha sonra, “Tüm dünya sussa da biz susmayacağız! Yeryüzünde tek başımıza bile kalsak mazlumun ve mağdurun yanında yer almaktan asla vazgeçmeyeceğiz. Onların haklarını savunmaktan katiyen geri durmayacağız. Büyük Memur-Sen ailesi olarak biz var oldukça Doğu Türkistan zulmünü, Gazze katliamlarını, Suriye vahşetini, Mısır ve Arakan’da yaşanan hukuksuzlukları gözlerine sokmaya devam edeceğiz. Gözlerinizi kapayarak vicdanlarınızın sizi rahat bırakmasına asla müsaade etmeyeceğiz.
Bir çağrımızda insanlığa;
Bu zulme “DUR” demek için tüm vicdan sahiplerini ayağa kalkmaya, Çin zulmü son bulana kadar bir daha oturmamaya davet ediyoruz. Bugün Çeçenistan’ın Ruslardan gördüğü zulmü, Doğu Türkistanlılar Çinlilerden görmektedir. Dünya ise bu zulme göz yummaktadır. Doğu Türkistan meselesi sadece Uygurların bir sorunu olarak görülmemeli ve vicdan sahibi insanlar bu meseleyi sahiplenmelidir.” Şeklinde devam etti.
“Boykot çağrısı yapıyoruz”
Doğu Türkistan’da ki vahşet, alçaklık ve soykırımı protesto etmek için “Boykot” çağrısı yaptıklarını açıklamasına ekleyen Memiş son olarak, “Çin, Doğu Türkistanlılara esir muamelesi yapmakta ve onlara türlü zulümleri reva görmektedir. Faşist Çin hükümeti, Doğu Türkistan’da Uygur nüfusunu azaltarak bölgeyi Çinlileştirmektir. Susacak mıyız? Haydi ilk önce “Boykot” ile başlayalım. Çin mallarına yönelik kapsamlı bir boykotla, yaşananların hesabını sormaya başlayalım. “Çin malına hayır” diyerek, tepkimizi gösterelim, Doğu Türkistan'daki soydaşlarımıza Faşist Çin zulmünü protesto için ve boykot için harekete geçelim.” İfadelerini kaydetti. (M. Sıddık Bilge – İLKHA)