Hüseyin Kaya / Doğruhaber

Amerika`nın Işid ile mücadelesinde farklı amaçları olduğu yavaş yavaş netleşiyor.

Koalisyonun kime yardım ettiği, Işid`in aslında kimi hedef aldığı da tartışılıyor.

Pkk`nin Amerika`nın kanatları altında palazlandırılması durumu artık gizlenemeyecek şekilde ortaya çıktıktan sonra tartışmaların şekli değişti.

Amerika`nın yaptığı toplamda 1774 bombardımandan 1200`ünü Pyd`ye destek amacıyla yaptığı söyleniyor.

Kimi kökten Pkk`ciler tabloda hiçbir problem olmadığı ön kabulünden yola çıkarak, Amerikan desteğinin “anti emperyalistlik”lerine bir zarar vermediğini söylediler. Kimi romantikler Obama ile “Demokratlık” paydasında buluştuklarını savundu. Kimi realistler ise Amerika ile yürütülen işbirliğinin konjonktür gereği olduğunu ve işbirliğinin de ilkesel değil stratejik olduğunu iddia etti.

Tablo parçalı ve oldukça büyük. Biraz daha geriye çekilip baktığınızda ittifakın sadece Amerika ile değil de “Amerika`nın dostlarıyla” da olduğunu görüyor ve bir üst aklını yönlendirdiği bir proje ile karşı karşıya kaldığınızı hissediyorsunuz.

İşin içinde ilginç ayrıntılar var.

Alan hakimiyeti kavgasından dolayı can düşmanı olan Pkk ve Gülen grubunun siyasi mücadelede yan yana gelmesinde Amerika`nın rolü olmadığını iddia etmenin mantıklı bir izahı yoktur.

Gülen grubunun HDP`ye destek vermesi sadece ortak Erdoğan düşmanlığıyla izah edilirse mesele tam anlaşılmaz.

Grup çıkarları ve küresel hesaplar beraber düşünülerek atılıyor adımlar.

Duygusal düşünen bazıları “Daha düne kadar düşman olan gruplar nasıl ittifak yapar?” diyerek yaklaşıyor meseleye.

Dünün hesapları farklıydı, bugünün hesapları farklı.

Aslında Kürdistan üzerinde her zaman projeleri olan Amerika`nın elinde her zaman farklı seçenek ve senaryolar da vardır.

Barzani ile ilgili bazı hesaplar yaparken “Kürdistan`ın çıkarlarını önceleyebilir” kaygısından dolayı yerel ve bölgesel başka hesapları da yedeğinde tutar.

Pkk ile olan ilişkileri de yeni değil.

Bakın şimdinin müttefikleri bir dönem neyi gündemlerine almışlar?

Ekim 1995 tarihli Aksiyon dergisinden bir alıntı:

“14 Ocak 1992 günü basında çıkan haberlerde ise, Cudi Dağı`nda kıstırılan PKK`lılara Diyarbakır`dan kalkan ABD helikopterlerinin malzeme attığının, Genelkurmay tarafından tespit edildiği yazıyordu. Bir askeri tim olay yerine PKK`lılardan önce ulaşarak 27 çuvalı ele geçirmiş, çuvallardan giyecek ve yiyecek çıkmıştı. Bu olaydan sonra Amerikalılar olayı doğrulayacaklar; ancak malzemelerin yanlışlıkla atıldığını söyleyeceklerdi. Tıpkı daha sonraları pek çok defa yapacakları yanlışlıklar gibi. Çekiç Güç yanlışlıkla pek çok şey yapacak, Türk yetkilileri de bu yanlışlıkları sineye çekeceklerdi.”

O dönem TSK`da güçlü olan Ergenekon zihniyetine yakın kişilerin Amerikan ekseninden Rusya-Çin eksenine geçmeyi dillendirdiği ve Amerika`nın da “Pkk sopasını” lazım olur diye yedekte tuttuğu biliniyor. Nitekim sonradan şartlar değişti ve TSK`daki o ekip büyük oranda tasfiye edildi. O. Asiltürk`ün

“Ergenekon operasyonu, TSK içerisindeki Amerikan karşıtlarının tasfiye edilmesi operasyonudur, nokta.” şeklinde yaptığı açıklamanın da bazılarına göre yerine oturduğunu söyleyebiliriz.

Ergenekon`u tasfiye etmek isteyenin Gülen grubu olduğunu sanırım hatırlatmaya gerek yok. O süreçte en aktif rolü alan Taraf Gazetesinin de Amerikan projesi olduğu iddia edilmişti. Özelikle Mehmet Baransu, Önder Aytaç ve Emre Uslu`nun aldıkları eğitim ve bağlantıları üzerinde duruldu. Gazetenin önemli figürlerinden Yasemin Çongar`ın eşi Chris Mason`ın CIA ajanlarının eğitildiği bir üniversite olan  Naval Postgraduate School`da ders verdiği çok sonra ortaya çıktı.

Taraf şimdi keskin bir Erdoğan karşıtı ve HDP-Pkk destekçisi.

Bunlar görünen şeyler olduğu için kimsenin itirazı yok. Yani eski anti emperyalistler de, pragmatizme kayan keskin komünistler de, dönüşümlerine ahlaki bir zemin arayan eski İslamcılar da Pkk ile Amerika`nın müttefik olduğunu inkar etmiyor.

Meseleye stratejik bakanlardan başka diğer hiçbirinin içi rahat değil aslında.

İçini rahatlatmak için başkalarına saldıranlar da var tabii.

Taraf yazarı İ. Sediyani bunlardan biri.

Pkk ve türevlerinin “Amerikancı” olarak suçlanması Sediyani`nin çok zoruna gitmiş.

Kendince ironi yaparak asıl Amerikancıların kendilerini suçlayanlar olduğunu iddia ediyor.

“Haklısınız mümin kardeşlerim, haklısınız.

Bizler yoldan çıkmış Amerikan uşaklarıyız; sizler ise sahabe devrinden kalma, pir û pak tevhidî devrimci Müslümanlar`sınız. Ümmet`in gururusunuz.

Sizin hiç Amerika`yla, emperyalistlerle işiniz olmaz; onlara uşaklığı biz yapıyoruz.

Afganistan`da Amerikan eğitimi ve silahlarıyla savaşan bizdik 10 yıl boyunca.

Çeçenistan`da Amerikan eğitimi ve silahlarıyla savaşan bizdik 5 yıl boyunca.

Suriye`de Amerikan eğitimi ve silahlarıyla savaşan da biziz 3 yıldır.”

Çok farklı yerde duran ve ortak noktaları sadece “Türk” olan kişi ve kesimleri “Asıl Amerikancılar” olarak suçluyor ve bu arada vahim suçlamalarda bulunuyor.

Ama ilginç olan şu.

Sediyani, Pkk ve türevlerinin ya da Pkk siyasetine yamananların Amerikancı olmadığını söylemiyor, söyleyemiyor. Söyleyemez çünkü artık “mızrak çuvala” sığmayacak bir hale gelmiş. Amerika`nın Adana konsolosu Espinoza düzenli olarak Diyarbakır, Van ve çevresini ziyaret ediyor. Amerikan uçaklarının İşid`e müdahale adına yaptığı bombalamaların büyük kısmı Pkk`ye destek amaçlı yapılanlardır.

Sediyani, yeni gömleği ile inanılmaz bir uyum sağlamış durumda ve Amerikancılığı içselleştirmiş.

Tepkisinin sebebi ise sadece şudur:

“Siz bizden daha fazla Amerikancısınız” diyor. “Bizi suçlamaya hakkınız yok!” demek istiyor.

Pkk`nin siyasi geçmişini ve ittifaklarını göz önüne aldığımızda Amerika ile müttefik olmasına şaşırmıyoruz; ancak Kürdistan`ı tahrip eden ve asimilasyon politikalarını uygulayan yönetimlerin Amerikan desteğiyle bu işleri yaptığını çok iyi bilen kişilerin Amerikancılığı içselleştirmesini anlamak gerçekten zor.

Allah hepimize anlayış versin.