Cuma hutbesinde, `Camilere sıralar halinde oturakların konulması, cami dokusu ve kültürüyle bağdaşmamaktadır` denildi. Hastalık ve sakatlık gibi herhangi bir mazereti bulunanların, zorunlu olmadıkça namazlarını sandalyede değil, yere oturarak kılmaları gerektiği ifade edildi.
Tüm camilerde okunan hutbede, şöyle denildi:
"Namazı bilinen şekliyle ayakta kılamayan kimse oturarak da kılabilir. Böyle bir kişi kendi durumuna göre diz çökerek veya bağdaş kurarak yahut ayaklarını yana ya da kıbleye doğru uzatarak namazını kılar. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.), nasıl namaz kılacağını soran hasta bir sahabeye, "Namazını ayakta kıl. Eğer gücün yetmezse oturarak, buna da gücün yetmezse yan üzere kıl" buyurmuştur. Ayakta durabilen ve yere oturabildiği halde secde edemeyen kimse namaza ayakta başlar, rükûdan sonra yere oturarak secdeleri ima ile yapar.
Ayakta durabildiği halde oturduktan sonra ayağa kalkamayan kişi namaza ayakta başlar, secdeden sonra namazını oturarak tamamlar. Ayakta durabildiği ve rükû yapabildiği halde yere oturamayan kimse namaza ayakta başlar, rükûdan sonra tabure ve benzeri bir şey üzerine oturarak secdeyi ima ile eda eder. Ayakta durmaya gücü yetmeyen, yere de oturamayan kimse ise namazı tabure benzeri bir şey üzerine oturarak rükû ve secdeleri ima ile yerine getirir".