HDP, bu seçimde diyanet üzerinden dine saldırmayı malzeme olarak seçti. Bunu da genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Eş Genel Başkan Figen Yüksekdağ, katıldıkları her mitingde dile getiriyorlar. Aslında dine yönelik nefret ve antipatileri kalplerinde ve bilinçlerinde sürekli saklı bulunmaktadır. Ama üzerinden yükselmeye çalıştıkları tabandan dolayı bunu kamufle etmeye çalışmaktadırlar. Uygun bir platform bulduklarında ise maksadı kısmen gizleyen bir uslüpla bu nefretlerini dile getirmekten çekinmiyorlar.
Önümüzdeki seçimler için yapılan söz mitinglerinde dillerinin altında sakladıkları baklayı dillerine dolamış görünüyorlar. Evet, diyanet üzerinden dine yapılan bu saldırı veya dini toplumdan bertaraf etme çabaları elbette birleştikleri Türk solunun hoşuna gitmektedir. Söz konusu bu sol kesimler zamanında Kürt halkına ve ülkedeki diğer azınlıklara yapılan zulmün ve öldürülen on binlerce insanın sorumlusu zihniyetin günümüz temsilcileri olsalar da bunun bir önemi kalmamış görünüyor. Çünkü söz konusu menfaat oldu mu gerçekler ve hakikatler bir kenara bırakılabiliyor. Bunun bir başka örneği de bugüne kadar çeşitli söylemlerinde ve hatta ekranlarda oynattıkları dizi filmlerde bile Kürt halkına çeşitli hakaretlerde bulunan ve hatta HDPKK`nin dokunulmaz ve eleştirilemez diye halkı tehdit ettiği PKK`yi bile yerden yere vuran Fetullah Gülen örgütüyle bir araya gelmeleri ve seçimde işbirliği yapmalarıdır. Bu tablo bile düşünenlere birçok gerçeği gösterecektir.
Tüm bu alışıldık çelişkileri bir kenara bırakıp HDP`nin diyanet üzerinden seçim propagandası yapmasına dönmek istiyorum. Evet, laik olduğunu belirten bir devlete bağlı bir diyanet neyin nesi oluyor diye eleştirebiliriz ki eleştirildi de zamanında. Bu işin temeli atılırken gözetilen amaçlardan biri de dinin devletin kontrolünde olması veya devletin bu şekilde dayanmış olduğu rejimin imajını düzeltmeye çalışmasıdır elbet. Fakat, hâlâ ciddi sorunların var olduğunu inkar etmemekle beraber, diyanetin eski diyanet olmadığı gerçeğini de görmek lazım. Son zamanlarda toplumun içinde aktif bir şekilde var olan ve zaman zaman önemli işlere imza atan ve toplumun ıslahı yönünde bir takım gayretleri olan bir diyanet var. İşte, kanımca HDP`nin diyaneti kaldıracağız deyip bu kurumu karalamaya çalışmasının bir sebebi de bu. Kalkıp, Kürtçe konuşmanın yasak olduğu yıllarda diyanet neden Kürtçe Kur`an basmadı demesi zaten trajikomik bir tepki. Veya 10 bin adet basılan Kürtçe mealin bir adet basıldığını söylemesi… Diğer eleştirilerine değinecek olursak;
Selahattin Demirtaş ve eş başkanı diyorlar ki: “Diyaneti kaldıracağız, yerine İnanç İşleri Başkanlığı`nı kuracağız… 13 yıldır din istismar ediliyor… Diyanet, halktan topladığı paraları kendi lüksüne harcıyor… Dini özgürleştireceğiz ve herkes inancını istediği gibi yaşayacak… vs.” buna benzer şeyleri sayıp duruyorlar.
Öncelikle, “Müslümanlar için Kâbe ne ise, biz ve işçiler için de taksim öyledir. Orası da bizim Kabe`mizdir.” demeye getiren bir Selahattin Demirtaş, dini ne kadar anlamış olabilir ve bu konuda Müslüman Kürt halkına nasıl bir güven verebilir ki? İkincisi, Müslümanların camiye ihtiyaç duydukları bazı beldelerde çeşitli yapılar inşa edilecek diye camileri yıkmaya çalışan veya camiler yapım- onarım-bakım beklerken, kilise ve sinagogları tamir eden BDP/HDP belediyeleri varken, Selahattin Demirtaş`ın ‘diyanet parayı toplayıp kendine harcıyor` demesi kimseye samimi geliyor mu acaba? Ki diyanet camilerin yapımına kısmen yardım ediyor. (kilise ve sinagoglar yapılmasın demiyorum, o ayrı mesele)
Bir başka iddiaları ise dini ve diğer inançları bağımsızlaştıracağız demeleri. Ve 13 yıldır din istismar ediliyor konusu. Evet, zamanında hutbelerde cumhuriyet bayramları veya polis haftaları vb. kutlandı. Belki hâlâ da yapan vardır. Ama söz konusu o yıllarda din istismar edilmedi de son 13 yıldır mı istismar edildi? Burada siyasi kişilerin dini nasıl kullanıp kullanmadıklarını tartışmıyorum. Diyanetten söz ediyorum sadece. Evet, o zamanlar din istismar edilmedi de hutbelerin, merkezi olmaktan çıkıp her imamın büyük ölçüde istediği hutbeyi verdiği bu son zamanlarda mı istismar edildi din ve diyanet? Ve yine dini özgürleştireceğiz diyen Selahattin Bey ve Figen Hanım, doğuda imamlara yapılan baskıya ne diyecekler acaba? Onlar da tıpkı bir zamanların Kemalist rejimi gibi illa bizim yanımızda olacaksınız, bizim yaptıklarımızı halka anlatacaksınız demiyorlar mı? Cuma günü namaz çıkışlarında imamlara yanaşıp “niye falanca konulara değiniyorsun, sen işine bak sadece”, “sanane sosyalizmden, sen ne anlarsın” veya “böyle devam edersen, söylediklerine dikkat etmezsen seni de öldürürüz” diyenler ve bazılarını da öldürmekten çekinmeyenler kim acaba? Yine, gittiği köyde öncülük ettiği dini bilinçlenme neticesinde artık köye gelen PKKlilerle tokalaşmayıp odadan çıkan kadınlar arttığı için, imamı dağa kaçırıp alıkoyanlar ve sonra da tehditlerle imamı o köyden gönderenleri Selahattin Demirtaş tanımıyor mu? Bunlar HDP`nin kendisine güvenerek iş yapıp tehdit savurduğu ve silahlı gücü olarak yanında bulduğu PKK`den başkası değil tabiiki. Ve yine şehirlerde gerçekleştirdikleri hemen hemen her protestoda dindar insanlara saldıran, çarşaflı kadınlara hakaret eden, sakallıları IŞİD ilan edip linç eden kişiler bu insanlar değil mi? Selahattin Demirtaş bunları sokağa çağırarak azmettirmiyor mu? Dini bunlar mı özgürleştirecek Allah aşkına? Siz bunca şeyden sonra bu halkın size güvenmesini nasıl beklersiniz. Oy alabilirsiniz belki, çünkü bunun için çok çeşitli yöntemleriniz olduğunu biliyoruz. Ama bu halkı kandıramazsınız. Hele hele düşmanlık ettiğiniz din konusunda.
Tarih: 10.05.2015
M. Ali Cihad / Van - Yaş: 25