(Haftanın Yazısı - 12.06.2015)

 

Mümin kişi, Allah`a inanan kişidir. Allah`a inanan ise, her şeyin O`nda bittiğini bilir. Her hesabın üstünde bir hesap olduğunu bilir. Kurulan tuzakların da O`nun tuzağına düşeceğini bilir.
Mümin insan, hiçbir amel ve eylem ortaya koymadan salt bir ümit ile avunmaz. Bu şekilde ümit ettiği gerçekleşse bile bunda kendisinin bir payı ve kazanımı olmaz. Dolayısıyla mümin hareket eder, gayret eder ve ümidini korur.
Mümin insan, yolun sonuna varıp varmayacağına göre adımını atmaz. Yolda olması gerektiğini ve olabildiğince yürümesi gerektiğini, taşıdığı yükü kaldığı yerden bir başka mü`minin alıp devam edeceğine inanır. Çünkü mü`minin yükü, Allah`ın emaneti olan bir yüktür. Allah`ın da emanetini ayaklar altında bırakmayacağına inanmıştır. Onun taşıdığı meşale yolun sonunda büyüyecek bir nurdur ve o nurun da tamamlanacağına Kur`an va`diyle inanır.

Dolayısıyla mü`min, üzerine düşeni yapar ve elinin uzanıp gücünün yettiği kadarıyla davasına hizmet eder. Allah`ın dinini, bu dinin müntesiplerini yani; İslam`ın ve Müslümanların faydasına olanı gücü yettiğince yapmaya çalışır. Bunları her türlü şerden, fitne ve fesattan ve tahribattan korumaya çalışır. Allah`ın hükmü için gayret eder ve bu hükmün bir gün icra olacağına da mutlak iman eder.
Tüm bunları yaparken ne amelsiz bir ümitle bekler ne de ümitsizce gayret gösterir. Bu yolun uzun olduğunu, zorluklarla örüldüğünü, ‘yoldaşlarının da sayıca az olduğunu`  ve elini uzattığı gibi meyveyi koparamayacağını bilir. Defalarca tırmanacağını, belki her seferinde boş döneceğini veya dikenlerle ellerinin kanayacağını bilir. Ama asla şevkini kırmaz, azmini yitirmez ve ümidi kırılmaz. Hele attığı adım ne kadar büyükse, mücadele ettiği münkerat ne kadar vahimse, talip olduğu hayır ne kadar güzelse, bir o kadar da zahmetle ve imtihanla karşılaşacağını bilir.
Günün bazen “Bedir” bazen de “Uhud” olacağını aklından çıkarmamalıdır. Hatta “Bedir” bazen bir gün, “Uhud” ise yıllarca sürebilir. Ama yine ye`se kapılmaz. Dönüp geri kaçanlara aldırmaz. “Bakın, olmadı işte!” diyenlere aldırmaz. Kenarda bağıranlara dönüp bakıp da yolundan geri kalmaz. Kafasına göre de yol yürümez elbette. Davasına, davanın sahibine, rehberine ve zafere inanır ve kardeşlerini de bağrına basar. Adım atmayan için yol hiç bitmez derler. Veya yolu çok uzun görüp umutsuzluğa kapılanın adımları yavaşlarmış. Evet yol uzundur ama azim, iman ve ümitle yüründüğünde Allah mesafeleri kısaltacaktır. Mümine düşen tek şey takvasını, ihlasını ve stratejisini kontrol edip bunları sağlama almaktır.
Sözüm o ki; bugün insanlar her ne kadar “HÜR” olan “Güneş”e gözlerini kapatıp düğmesi başka ellerde olan ampullere pervane olsalar veya kalplere huzur veren ve yanan yürekleri serinleten asıl KİTAP`ı görmeyip ‘maket ağaç`ların gölgesine koşsalar da; bir gün o güneşe yüzlerini dönecek, onu kabul edecek ve asıl serinliği o kitabın gölgesinde bulacaklardır inşallah u Teala. Çünkü “şeytanın hilesi zayıf”, planları ise çürüktür.` Yeter ki bize lazım olan zaman ve gayret gözlerimizi korkutup ümidimizi kırmasın. Yeter ki davamızı her koldan ve her araçla tebliğ etmeye devam edelim…


M.Ali Cihad / Van - Yaş: 25


Genç Yazarlar ile HASBİHAL

Van`dan M.Ali Cihad kardeşimiz, mü`min imanından ve davasından emin olan kişidir. Mü`min insanların ‘elinden ve dilinden emin olduğu` kişidir. Bir mü`minin korku ve ümit arasındaki dengeyi İslam`ın bize öğrettiği şekilde nasıl muhafaza etmesi gerektiğini çok güzel bir şekilde yazıya dökmüşsünüz. Mü`min sabır ve sebat hissiyatlarına bu dengeyi gözetecek şekilde yön verdiğinde kurtuluşa erecektir. İslam tarihi bunun sayısız örnekleriyle doludur. Kendi tecrübelerinizden de faydalanarak paylaşacağınız bu tür örnek yeni yazılarınızı bekliyoruz.